ANKARADAN HABER GELDİ

772 118 12
                                    

            Günler su gibi akıyordu. Köyde hayat kendi rutinine girmişti. Keçileri, koyunları kuzulamış, ekinler ekilmişti.Emine'nin hadisesinin üzerinden üç dört ay geçmişti. Hatun gideli de üç yıl dolmuştu. Hediye çalışıyor, çabalıyor, kimseye muhtaç olmadan çocuklarını büyütüyordu.

Kocası muhtardan borç para istemiş, bir inek almıştı. Cılızdı lakin evdeki boğazları beslemeye yetiyordu. Hediye' nin eli bolarmıştı. Yağını , peynirini yapar, Allah'ına şükrederdi. Dilinden besmeleyi düşürmezdi. Çocuklar gülerdi bazen haline. Bis aşağı bis yukarı. Ana bis ne demek derlerdi. O da dilinin döndüğünce anlatırdı besmeleyi. "O berekettir, şükürdür "derdi. Söylerken sadece bis duyulurdu dilinden gerisini farketmeden yutardı. Çocuklar buna gülerdi en çok. Dili döndükçe de dua ederdi. " Yer altındaki yavruma rahmet, dağ ardındaki yavruma sıhhat afiyet ver Allahım" derdi. "Yavruma kavuşayım nolur" diye yakarır durardı.

Bir gün köy muhtarına mektup geldi. Postacı köye bazen gelir, asker mektubu ya da bazı önemli evrakları muhtara bırakırdı. Yine geldi. Mektup bıraktı gitti. Yanında da köy öğretmeni vardı muhtarın."Mektup kimdendir muhtar" diye sordu. Muhtarın canı sıkılmıştı duruma. Söylese miydi bilemedi. Çaresiz söyledi. "Ankara'dan Öğretmen Bey" dedi. "Hediye'nin kızı alan memur göndermiş. " diye keyifsizce cevap verdi. "Ver bana ben götürürüm" dedi öğretmen. İsteksizce verdi muhtar.

Öğretmen çok sevindi. Bu aileye bir faydam dokunacak dedi kendi kendine. Zira çok acı çekmişlerdi. Bir nebze olsun rahatlardı belki bu haberle Hediye Hanım. Bir nefeste vardı evlerine. Selam verdi. İzin istedi. Hediye Hanım buyur etti içeriye hemen. Hal hatır sordu. Yeni yaptığı yayık ayranından ikram etti.

Öğretmen konuya girdi. " Size Ankara'dan mektup var Hediye Hanım " dedi. Hediye 'nin yüreği ağzına geldi ne diyeceğini bilemedi. Gözlerinden pınarlar akmaya başladı. Hal diliyle" ne duruyorsun okusana " diyordu sanki. Kalbi duracak gibi hızla atıyordu. Öğretmen açtı okumaya başladı. "Sayın Muhtar Efendi. Pek tabii bu kızın bir anası vardı. Bu mektubum onadır. Hatun 'u bana verdiğinizde çok acelem vardı. Vazife gereği yola koyulmam gerekti. Lakin vicdanım hiç susmadı. Anasının elini öpüp de benimle gelebilirdi. Belki çok ağlaşırlardı. Ama hafızalarında canlandıracakları bir vedaları olurdu. Şimdi her gün ağlıyorlar. Bu içime hiç sinmedi. Sayın bacım. Hakkını helal edesin. Kızın yanımızda güvendedir. Emniyettedir. Çocuklarım da eşim de ona alıştık. Rahatı yerindedir.Çok saygılı,duygulu,pırlanta gibi kız yetiştirmişsin.Sen eli öpülesi ,iyi bir insan olmasan kızını da böyle yetiştiremezdin. Merak etmeyesin. Mektup yazacağımdan haberi var. Ellerinizden öper. Saygılarımla. Sami Güler. "

Hediye göz yaşları içinde dinledi. Yüreği coşkun ırmak gibi taştı. Hiç durulmayacak sandı. Güçlükle konuşabildi. "Bir daha oku" diyebildi. Kelimeleri hafızasına kazıdı. Günlerce kendi kendine okudu satırları. Öğretmen de çok üzüldü. Etkilendi. İyi ki oradaymışım diye aklından geçirdi. Belki muhtar mektubu vermezdi. İzin istedi kalktı. Hediye mektubu aldı koynuna soktu. Hep taşıyacaktı göğsünde. Kızının kokusu vardı onda.Hediye 'nin yüreği mektuptan sonra biraz huzur buldu. Gurbet acısı olsa da kızının rahatı iyiydi. Merhametli bir patronu vardı. Burada olsa kim bilir ne halde olurdu. Belki everirlerdi. Lakin kime hangi niyetle verilecekti. Yine de Hediye kendini teselli etti kötünün iyisine razı oldu.

BEDEL ASİ NEHRİ GİBİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin