[YLSB] Pt: 1

320 45 57
                                    

MEDYADAKİ ŞARKIYI HİKAYENİN MAHNISI YAPIYORUM MORKMLFD

-

Her gün yaşanılan kavgaları ve türlü pisliği normal olarak nitelendirirsek eğer okulun ilk haftası oldukça sıradan ilerliyordu. Günlerden perşembeydi ve cumartesi günü okulda büyük bir ortak sınav yapılacaktı. Öğretmenler, okuldaki notları biraz da olsun yüksek olan öğrencileri bir sınıfa toplayıp diğer sorunlulardan kurtarmayı planlıyordu.

Evet, bu bizdik.

Kore Cumhuriyeti'nin görüp görebileceği en kötü lise.

Middle Eart, diğer adıyla da 'Sorunlular Lisesi'.

Buraya genellikle bir suç geçmişi olan ya da ailesinin istediği kalıba uymayan kişiler gelirdi. Yıl boyunca kaldığımız yurtlar ve okul binası arasındaki yolda sürünür, yıl bitince de kısa bir süreliğine evimize postalanırdık.

Öğretmenlerimiz genellikle bizimle ilgilenmez, sadece müfettişlerin teftişe geldiği zamanlarda bir anne edasıyla bize kol kanat gererler, sonrasında ise adlarımızı bile unuturlardı. Biz de okulun kapanmasını istemediğimizden onların oyununa katılıp ölü taklidi yapardık.

Sınav konusuna geri dönersek, çok çalışmıştım. Zaten genelde de çok çalışıyordum ama bu sefer gerçekten sınırlarımı zorlamıştım. Yurttaki odama yerleşmemin hemen ardından kitap zulamı çıkartıp saatlerce onlarla uğraşmıştım. Oda arkadaşım olan iki kız ilk başlarda bana iğrenir bakışlar atarken şimdi benim varlığımı bile umursamıyorlardı.

Kim yatağının köşesinde kitaplarıyla konuşup duran siyah bir topalağı ilgi çekici bulurdu ki?

Kendimi bir tumblr ergenine çevirmeden önce kitabın kapağını kapatıp derse giren öğretmene odaklandım.

Omzuna elini koyduğu kısa boylu çocukla derin bir sohbetin içerisinde gibiydi. Kısa olan, öğretmen konuşurken sadece ona kibar bir gülüş sergileyip başını anladığını ifade edercesine sallamakla yetiniyordu.

Öğretmen masasına geçtiğinde kısa olan tahtanın tam merkezine geçip sınıfı şöyle bir gözden geçirdi. En önde kapüşonuyla oturan benimle saniyelik göz göze gelip tekrar öğretmene döndü.

"Çocuklar, sessiz! Yeni öğrenci geldi!" Öğretmenin kendini yırtarak bağırmasına karşın bütün sınıf sessizliğe gömülmüştü. Kısa olana fısıldayarak "Hemen kendini tanıt. Uzun süre sessiz kalamazlar." diye fısıldamıştı ama onlara en yakın kişi olarak duymuştum.

"Merhabalar! Ben Im Changkyun. Amerika'dan geliyorum. Umarım iyi anlaşırız!"

"Ooo! Amerikan bebesi! Hiç kokain getirdin mi?" Arka taraflardan konuşan Hoseok ile herkes kahkaha atmaya başlamıştı. Gözlerimi sinirle birkaç kere kırpıp derin bir iç çektim. Okula ilk geldiğinden beri böyleydi. Serseriliğin sınırlarını zorlar, zaten işe yaramaz olan kuralları tamamen yok sayardı. Ayrıca insanlara zorbalık yapmayı severdi.

Evet, o bundan ibaretti.

Bir serseri.

"Hoseok, gelir gelmez uğraşma çocukla." dediğimde sınıftaki tüm gülüşmeler bir anda kesildi. Normalde hiç konuşmadığım için şoka girmiş olmalıydılar. Başımı hafifçe arkaya çevirip direk olarak Hoseok'un gözlerine baktım.

Yemin ederim ki, saniyelik bile olsa onun gözlerinde korkuyu görmüştüm.

"Siyah prensimizin dili varmış demek! Ne zamandan beri insanlarla iletişim kurabiliyorsun?" Kalkıp yüzünü tırmalamamak için kendimi zor tutuyordum. Sinirimi yatıştırma amaçlı dudağımın iç kısmından bir parçayı dişlerimle ayırıp yedim. Bu genelde birilerini öldürmek istediğim zaman yaptığım bir şeydi.

"Sen bekaretini sonunda kaybedince ben de biraz konuşayım dedim. Kötü mü yaptım?" Bütün sınıf garip sesler çıkararak ismimi tezahürat ediyordu. Ben ise hepsine tek tek tarih notlarımı yedirmek istiyordum. Genellikle insanları bel altı laflarla aşağılamayı sevmememe rağmen şu an yapabileceğim tek şey onların anlayacağı şekilde konuşmaktı. Onların hakkından gelmek için IQ puanımdan bir yüz rakam düşmeliydim.

"O geceyi hatırlamana sevindim!" Bu sefer ismi haykırılan o olmuştu. Sinirle sıramın üzerine tırnaklarımla birkaç iz bıraktım.

"Ah, evet. Hatırlıyorum.... Ağzının konuşmak dışında başka şeylere de yaramasını isterdim." Sınıf iyice coştuğunda öğretmen sonunda olayı toparlaması gerektiğini hatırlayıp bağırmaya başladı.

"Tamam, sakin olun! Hoseok sen de sus!" Bir süre daha böyle çığlık attıktan sonra çok az da olsa bir sessizliğe kavuşmuştuk. Changkyun yanımdaki boş sırayı çekip oturduğunda yine kısa bir süre için göz göze gelmiştik. "Beni tanıyorsunuz muhtemelen. Bu yıl tarih derslerinize ben gireceğim. Şimdi tek tek kendinizi tanıtın." demesiyle en önde oturduğum için ilk olarak ben kalkmıştım.

"Adım Park Min Young."

"Biz daha çok siyah prens diyoruz." Hoseok sözüme atladığında sinirle ona bir el hareketi çekip önüme döndüm. Öğretmen ne var ki bu yaptığıma herhangi bir tepki vermemişti.

"Dört yıl önce bu liseye başladım. Okul birincisiyim. Bitti." Yerime oturduğumda arka sıramda oturan kız ayaklanmıştı. O da kendini tanıttıktan sonra teker teker herkes kendileri hakkında hiçte ilgi alanım olmayan bilgileri vermişti. Sıra Hoseok'a geldiğinde yerinden bile kalkmamış, hatta ayaklarından birini sırasının üzerine koymuştu.

"Adım Shin Hoseok ama siz bana Wonho deyin." Yerimde ben değilde bad boylardan hoşlanan ergen bir kız olsaydı muhtemelen şu an eriyip gitmişti. Ama şükürler olsun ki ben hala bendim.

"Keşke kişilikler de isimler gibi olsa. O zaman senin peltek konuşmalarına maruz kalıyor olmazdık." Onun daha öncesinde bana yaptığını yaparak sözünü kesmiştim. Bana öfkesinin boyunu aştığını göstererek baktığında kapüşonumun gölge düşürdüğü yüzüme alaycı bir gülüş takındım.

Kendini tanıtma faslı böyle geçtikten sonra öğretmen elindeki kitabını okumaya dalmıştı. Zaten az sonra çalan zil ile sınıf büyük bir gürültüyle dağılmıştı. Boşluğun içinde sadece benimle birlikte Changkyun kalmıştı.

Dört kere bana doğru bakıp tekrar önüne döndü. Bir kere öksürdü. Ensesini üç saniye kadar kaşıdı. İki kere alt dudağını ısırdı ve yutkundu.

Bana bir şeyler demek istiyor olmalıydı.

"Teşekkür ederim ama buna gerek yoktu." dedi kısık bir sesle. Ama sınıfın tamamen boş olması nedeniyle oldukça net duymuştum.

"Gerek vardı. Hoseok'u ve onun tayfasını bilmiyorsun. Böyle küçük laf atmalarla başlayıp sonunda fiziki işkencelere yönelir. Yılanın başını küçükken keseceksin ki sonunda seni ısırmasın." Galiba az önce tüm okul hayatım boyunca yaptığım en uzun konuşmaya nail olmuştum.

"Kendimi koruyabilirim."

"Gerçekten bunu yapabileceğine inanıyor musun? Okula yeni geldin ve kimseyi tanımıyorsun."

"Sen de beni tanımıyorsun."

"En azından yalnız olduğunu biliyorum."

"Yalnız değilim. Sen varsın."

"Emin ol, benimleyken yalnız olmayı tercih edersin."

"Neden? Yoksa sana da mı zorbalık yapıyorlar?"

"Hayır."

"Ama elindeki yaralar-" siyah sweatimin kolundan taşan elimi saklayarak ayaklandım. Bu bilgiyi bilmek için fazla değersizdi.

"Ben yokum. Bunu aklından çıkart. Yalnızsın."

Ve sınıftan çıkıp diğer dersleri umursamadan yurt odama döndüm.

_

Kısa bir bölüm oldu çünkü DAHA MİNHYUK YAZICAM AAAAA

Umarım beğenmişsinizdir. İlk lise hikayem gibi bir şey fmkfkbmkff hatam varsa affola.

Bazen yazasım kaçtı o zamanlarda medyadaki gife bakarak kendimi deşarj ettim kfdklgkf

You Look So Beautiful [I.M/Changkyun]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin