50. Bölüm "Ne Demek Gitti Lan?"

Почніть із самого початку
                                    

"Senin suçun değildi kardeşim. Bunu kendine yapma. O şerefsize yaptıklarını bir bir ödeteceğiz. Bunun için güçlü olmalıyız." Diyerek kolunu arkadaşının omuzuna attı. Aslında o da dokunsalar ağlayacak gibiydi.

"O pisliğin anasından emdiği sütü burnundan getireceğim. Bu artık hepimizin meselesi oldu."

"Merak etme kardeşim. Herşeyin bir sırası gelecek. Hadi yavaş yavaş toparlan. Ben Nehir'i almaya gideceğim. Dün geceden beri içim hiç rahat değil."

"Sadece birkaç saat ayrı kaldınız dostum. Ergenlerden bir farkın kalmadı bu aralar." Dudağının kenarı imalı bir şekilde kıvrılmıştı. Üstüne bir de dalga geçer gibi göz kırptığında omzuna yumruğu yedi.

"Pes yani Demir. Bu halde bile dalga geçiyorsun ya."

"Ne yapayım abi kafamı başka yerlere vermezsem delirecek gibi hissediyorum."

Demir'in acılarını hayatı ti ye alarak gizlediğini bilen tek kişiydi Yağız. Şimdi de aynısını yapıyordu. "Hadi hadi çok konuşma da hazırlan. Ben Nehir'i alıp eve geçeceğim. Oradan da hastaneden emanetimizi alır son görevimizi yerine getiririz."

"Emanetimiz..." diye fısıldadı. Gözlerinde beliren yanma isteğini geri ittirerek ayağa kalktı. "Ben de şu zımbırtıdan bir kurtulayım da bir an evvel buradan çıkacağım." Dedi elindeki serumu gösterip.

"Tamam abi. Evde görüşürüz o zaman. Ben çıkış işlemlerini akşamdan hallettim. Onlarla uğraşıp vakit kaybetme." Diyerek kapıdan çıkan Yağız otoparktaki arabasına atlayıp hızla Derya'nın evine sürmeye başladı.

Nehir'i oraya bıraktığından beri içi hiç rahat değildi. İstediği sadece hastane ortamından biraz olsun uzaklaşmasını sağlamaktı. Onun hastanelerden ne kadar nefret ettiğini biliyordu. Tuttuğu dedektif Nehir'in geçmişte sık sık hastanede yatmak zorunda bırakıldığını söylemişti. Her ne kadar Nehir bu durumu belli etmek istemese de sevdiği kadını iyi tanıyordu. Ona daha fazla işkence çektirmek istememişti fakat Derya'da kalması da tamamen sürpriz olmuştu.

Bir ara gecenin bir yarısı onu alıp yanına getirmeyi bile düşünmüştü ama Demir onu bu saçma fikirden vazgeçirmişti. "Bırak biraz nefes alsın. Derya ona iyi gelecektir." dediğinde huzursuzca yatmak zorunda kalmıştı.

Nehir'in, olanlardan kendini suçladığını biliyordu ve bu daha da çok canını sıkıyordu. O pisliğin hayatına girmesinden o suçlu değildi ki. Nasıl olur da herşeyin suçlusu o olabilirdi, hele de bu hikayenin en masumu o iken. Şimdiden onu deliler gibi özlemişti. Bu yaşananlar hepsini derinden etkilemişti. Aklına Mustafa geldiğinde kaşları istemsizce çatıldı. Öğlen namazında ona veda edeceklerdi ve ailesinin gidişinden sonra en zorlu vedası bu olacaktı.

"Arabayı park edip hızla arabadan indi. Gözü, apartmanın önünde dikelen korumalara takılmıştı. İçeri girmeden yanlarına gitti. "Günaydın çocuklar. Var mı bir yaramazlık?"

"Günaydın abi. Herşey yolunda." Dedi korumalardan yaşlıca olanı.

"Diğer çocuklar nerede? Burada en az on beş kişinin nöbet tuttuğunu biliyordu.

"Hepsi çeşitli yerlerde bekliyor abi söylediğin gibi."

"Gözünüzü dört açın." Diyerek açık olan dış kapıdan içeri girdi.

İki saattir Derya'nın ziline basmasına rağmen ses seda yoktu. Yağız'ın sinirleri gerilmiş olsa da tekrar parmağını zilin üzerine koyarak aralıksız çalmaya başladı kapının arkasında terden sırılsıklam olmuş kızdan habersiz.

Derya bütün gece uyumamıştı. Bir ara Yağız'ı arayıp herşeyi anlatmayı düşünse de içindeki korku onu vazgeçirmişti. Kapının deliğinden baktığında kaşları çatık bir vaziyette bekleyen Yağız'ı görmek onu daha da korkutsa da korkunun ecele faydası yoktu. Yağız, bu kapıyı kırmadan oradan gitmeyecekti. Titreyen eliyle kapıdaki anahtarı yavaşça çevirip sinirden kıpkırmızı olan adamın gözlerine baktı. Baktığı gibi de içini saran suçluluk duygusuyla anında gözlerini kaçırdı.

HIRÇIN GÜVERCİNWhere stories live. Discover now