2- BOŞLUK

303 22 7
                                    


                      
Bazı acıları sözcükler sırtlanamaz, yüklemeye çalıştığınız anlamlar arasında ufalanır ve avuçlarınızdan dökülür.

Bu sözcüklerin ihanetidir.

Cümleler yerini susuşlara bırakır. Bu denli büyük bir acıyla boğuşurken susmak, ölümden beterdir. Öyle yoğundur ki acı, ölüm kendinden utanır.

Ìşte buna kaos derler.

Kan kusarken sözcüklerim, dilimden bir masalın dizeleri döküldü mutlu biten. Zira bazen  başka türlüsü mümkün olmazdı. Bazen acılarınızı sırtlanamayan ve parçalanan sözcükleri toplamak, birleştirmek ve tekrar o ağırlığın altına sokmak zorunda kalırdınız.

Avuçlarınızda hiçbir şey kalmasa da ve kan soluduğunuz havada tanelense de, bazı masallar mutlu sonla bitmek zorundaydı. İrin içinde fokurdasa da içiniz, gülmek zorundaydınız.

Çünkü Tanrı meleklerin gözyaşlarını sayardı. Olay tamamen buydu. Meleklerin gözyaşları sayılırdı.

Yavaşça kollarımdaki meleği yatağa bıraktım. Zar zor daldığı uykusu bölünmesin diye ekstra dikkatliydi ellerim, yine de arzuma yenik düşerek ıslak kirpiklerine ufak iki öpücük kondurdum. Elimde olsaydı tüm gözyaşlarını yakardım.

Elimde değildi. Elimde hiçbir şey değildi. Elim bile elimde değildi.

Adım Alaz'dı.

Hüzünleri diline yapışmış, her giden benliğinden bir parça koparmış, seneler geçtikçe hissizleşmiş, kalemi kırık bir kızdım. Hani erken büyüyenlerden, hayattan sille değil de babasından dayak yiyenlerden.

Adım Alaz'dı.

İsmiyle lanetlenmiş, temsil ettiği ateşle ömür boyu yanmaya mahkum edilmiş, çığlıkların eskittiği prangalarla dolu küflü mahzenlerde çürüyen on sekiz yaşında bir kızdım.

İsmim Alaz'dı. Alaz Yakut Yankı.

Sonuna kadar yaşayanlardan değil,dibine kadar boğulanlardandım. Kötü olan bu değildi. Kötü olan hiçbir zaman boğulmak değildi. Bunu o bataklıkta yalnız başıma boğulana kadar anlamamıştım. Kötü olan yalnız çırpınmaktı.

Eğer bir gün gerçekten yalnız kalırsanız, bahsettikleri o kalabalık yalnızlığın hiçte kalabalık olmadığını anlardınız. Eğer bir gün gerçekten yalnız kalırsanız, aslında yalnızlığı hiç ama hiç sevmediğini anlardınız.

Zira aynada baktığım kişi ben değildim.

Uzun, bakılmadığı için birbirine dolaşmış saç yumağı, solgun hastalıklı bir ten, morarmış göz altları...

Evet, bunlar bendim. Bunlar ezelden beri bendim. Ama insan en çok kendini bir yerde bulamayınca sarsılırdı.

Gözlerinde.

Gözler ben değildi.

Tıpkı benim gibi rengi belli olmayan dengesiz gözlerim boş değil ; ruhsuzdu. Bu, benim için yeniydi. Bu benim için derindi. Bu benim boğulamayacağım kadar zehirliydi.

Eğer annem bu halimi görse sözlerinden utanırdı.  Annem bile bir zamanlar bir ruhum olduğuna inanırdı. 

Annem bu halimi görse benimle gurur duyardı.

ŞEHBALWhere stories live. Discover now