5.Bölüm...

11 0 0
                                    

Uykunun verdiği sersemlikle elimi yüzümü yıkadım; Steven’ın beni neden bu kadar etkilediğini düşünmeyi bırakmış ve rahatlamıştım. Farklı ve havalı biriydi sonuçta ve onu tanımıyordum. Zor geçirdiğim iki günün ardından işte okula gidiyordum boş geçen bir haftanın ardından dersin ilk günü olarak paytak adımlarla okuluma doğru yürüdüm. Alışmıştım artık bu sersem okula… Sağlık fakültesinden hızla geçip kendi fakülteme doğru yürüdüm. Ne Steven’ı ne de Benjamin’i görmek istemiyordum… En azından o yaşadığım saçma sapan panik dalgasından korkuyordum. Nedenini bilmediğim bir sebepten dolayı zihnime oturmuştu kahverengi gözler. Düşünceler yeniden zihnime hücum edince adımlarımı hızlandırıp merdivenlere yöneldim. Okula geç gitmem kendimi kontrol etmemi sağlıyordu.

Yaşadığım o saçma paniğin stevendan mı geldiğini bilmiyordum. Ve bunu öğrenme isteğiyle yanıp tutuşsam da dersten sonra diyordum kendime. Genetik dersinin yapıldığı sınıfa doğru adımlarımı hızlandırıp sınıfa Profesörden önce girmeyi başardım. Geçen yılda dersimize giren burnu havada olan bu kadına ne kadar gıcık olduğumu hiçbir kelime sanırım ifade edemezdi. Kendisinden sonra sınıfa girmek kesinlikle yasaktı. Sanki kendisi derse çok erken gelirmiş gibi. Başlarda itiraz etmenin dibine vursak da cadılığıyla hepimizi susturup bunu sizinle ayrı görüşeceğiz tehditleriyle de pekiştirdikten sonra hiçbir şey olmamış gibi dersine devam etmişti. Bu tam bir yıl önce olmuştu. Histoloji adında saçma sapan bir derse girmiş ve bildiğim her şeyi yıkıp geçmiş kafamı deli gibi karıştırmıştı. Oysa lisedeyken doku bilimine gayet ilgiliydim ama sağ olsun sevgili genetikçimiz alan dersi olamayan bir derse girince beni soğutmuştu.

Bu sefer genetik dersi için heyecanlıydım. Yine lisede en iyi olduğum derslerden biriydi genetik. İşin özeti benim kafamın bastığı iki ders vardı kimya ve biyoloji ikisi de harf notlamasında AA idi. Ve güç bele geçtiğim iki ders vardı matematik ve fizik… Lisede ki hocalar hep bu yüzden beni problemli bulmuşlardı. Nasıl olurda bir insan hem zeki hem geri zekâlı olabilirdi? Her neyse ben geri zekâlı olduğumu çok sonra öğrendim. Lisedeki öğretmenlerim bile beni benden iyi tanıyorlardı. Ne kadar eğlenceli ama…

Boş olan arka sıralara doğru yürüyüp bir yere kuruldum. Saniye farkıyla içeri girdiğimi için kimseye selam veremiyordum. Profesör içeri girip sınıfa kısacık bir merhaba dedikten sonra “Evet arkadaşlar bu gün biraz sıkılacaksınız ama genetiğin tarihçesiyle başlıyoruz!” dedi. O zaman yüzümde ki ifadenin fotoğrafını birinin çekmesini isterdim. En arka sıralardan o kadar kötü bakışlar atıyordum ki her an arka sıradan kadının üzerine atlaya bilirdim. Derse gireli kaç saniye geçmişti. En azından bir iki dakika o hantal vücudunu sınıfa çıkardığı için dinlenemez miydi? Zar zoruna soluk alıyordu zaten… Sınıfa şöyle bir göz atıp bakışlarını bende kilitledi. İlk verdiğim tepki şu olmuştu. “oldu o zaman…”

O bakışı çok iyi biliyordum. Sana soru sormak üzereyim hadi kendini hazırla bakışıydı bu. Dudaklarımı gererek kadına gülümsemeye çalıştım. Belli etmedense “Ne soracak ilk dakikadan.” Diye mırıldanıyordum. Ve işte beklediğim an gelmişti. “April genetiğin tarihçesi hangi bilim insanıyla başlar sence?”

“Tanrım bu b ir şaka olmalı” diye düşünüyordum. Ellerimi yumruk yapıp derin bir nefes aldım. Genetiğin tarihçesinin kiminle başladığını soruyordu bana; birde bilim insanı diyordu. Ona göre bilim insanı vardır bilim adamı yoktur. Aradaki fark nedir diye sorun hadi bana bunu seve seve söyleyebilirim. Artık kadınların bilimde daha etkili olduğunu söyleyen biriydi sevgili profesörümüz. Başımı dikleştirip ilk tahmini mi öne attım. “Gregor Mendel.” Kadının bakışlarında ki imayı çok iyi görebiliyordum. Dudaklarını germiş beni bir kaşık suda boğabilecekmiş gibi bakıyordu. Bir süre kadınla bakıştıktan sonra kadın biraz gülümseyip “Yanlış” dedi. Hemen arkasında sınıfa dönüp birilerine daha aynı soruyu sordu. Yanlışmış mış Allah Allah bak görüyor musun yanlış zamana ışınlanmışım… Birkaç kişi daha tahminini söyleyip eksi alanlar sürüsüne katılırken henüz dersin 2 dakikasının geçmiş olduğunun farkına vardım bana nedense bir saati doldurduk gibi gelmişti.

TESADÜFEN...Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin