“Ağzını topla pezevenk oğlu pezevenk.” Ve gülüp koşmaya devam ettim. Koşarak kendimizi okulun bahçesine attık. Oğlanlar bizi orada bekliyorlardı. Hemen koşup yanlarına vardık. Gülüşüp kahkaha atıp hatta anırıp nefes alamıyorduk. O halleri çok komikti ama.

“Hadi hastaneye gidelim, haa bu arada bu videoyu internet sayfamıza koymayı da unutmuyoruz arkadaşlar” dedim gülerken. Bizim guruptan olmayan arkadaşlar Doğaç’a geçmiş olsun dileklerini söylememizi ve selam söylememizi isteyip bizden ayrıldılar. Ve biz de yürümeye başladık. Hastane okula 1,5 kilometre falan uzaktaydı bu yüzden yürümeye karar verdik. Ben olabildiğince erkeklerden uzak yürümeye çalışıyordum çünkü acayip pis kokuyorlardı. Hem duş almaya da vakitleri olmamıştı. Hastaneye vardığımızda danışmadan oda numarasını sorup odaya çıktık. Sanırım bacağını alçıya almışlar ve birazdan çıkabilirmiş. Odaya geldiğimizde kapıyı tıklatıp içeri girdik. Cansel abla ve Vedat abi içeridelerdi. Ben açıkçası orta yaşlı hiçbir insana amca veya teyze demem onlar benim abilerim ve ablalarımdır. Her zaman

“Doğaç oğlum var ya manyak şeyler kaçırdın” dedi Deniz kahkaha atarak içeri girdiğinde. Bu sırada Cansel abla ve Vedat abi de çıkış işlemlerini yapmak için dışarı çıktılar. Burçak telefonunu çıkarttı ve ben de anlatmaya başladım.

“Eee tahmin etmişsindir kazandık. Ama intikamını da aldık. Yani bütün plan benim bu müthiş beynimden çıktı. Neyse şimdi biz bu piçler duştayken havlularını ve çantalarını aldık. Ve sonrasını da Burçak seyrettirsin abicim” dedim. Bu arada çalan telefonum aklıma geldi ve telefonumu çıkartıp son cevapsız çağrıya baktım. Kim olacak annem tabi ki de. Geri aradım ve odadan dışarı çıktım.

“Alo kızım neredesin” dedi annem endişeli bir sesle. Beni çok umursuyormuş gibi görünmeye bayılırdı zaten. Ama umursadığı falan yoktu. Atıyor yani.

“Endişelenme, sadece maç sırasında Doğaç bir kaza geçirdi de hastanedeyiz. Bir saate evde olurum herhalde” telefonun karşı tarafından bir süre ses gelmedi.

“Kızım biz evde değiliz, yani şey biz Oktay’la dışarıdayız. Sen de artık Gizem’le iyi anlaş” dedi ha bir de üvey kardeş mevzusu vardı değil mi? Ama eminim ki Gizem evde bile değildir. Orada burada insanlarla sürtüyordur. Eminim bakın.

“Denerim. Görüşürüz” dedim ve telefonu kapattım. Önceden böyle değildik fakat evlendiğinden beri böyleyiz. Bana sormadı bile, söylemedi bile. Belki de en çok buna alınıyordum. Bana değer vermediğini düşündüğüm için. Yeniden içeri girdiğimde herkes yatağın başına toplanmış videoyu tekrar tekrar seyredip gülüyorlardı. Onların bu hallerine güldüm.

“Buse senin beyninle evlenebilirim. Fikrin ahh çok haha güzel.” Eee yani benim fikrim olur da güzel olmaz mı? Heh olmaz mı yani.

“Ee bi zahmet kimin beyni” dedim ve yakalarımı tutup bıraktım. Kendimi övmeyi çok seviyorum.

“Eee abi rapor alıyor musun?” dedi Deniz evet böyle bir soru da ancak Deniz’den çıkabilirdi. Deniz benim hayatımda gördüğüm en çıkarcı insan. Çok ukala olmasının yanı sıra çok… Çok garip birisi.

“Abinizin bir hafta raporu var” dedi ve havalı bir şey yapıyormuş gibi ellerini açıp tezahürat bekledi.

“Her şey tamam Doğaç da, sınav haftasındayız kanka. Sen de artık çalışıp tek başına girersin sınavlara” dedim ve yatağın kenarına oturdum. Laf koymuşum gibi herkes ‘uuuuu’ gibi sesler çıkarttı. Ne yani doğruları söylemiştim. Laf sokmamıştım. Ama yine her şey benim muhteşem beynimde bitiyordu.

Egoist ♕Where stories live. Discover now