“Tabi ki de. Bu maç kaçmaz Aydınlar Koleji’nin nasıl kaybedeceğini seyretmek gerekiyor. Hem sizi kim motive edecek sanıyorsunuz” dedim yanaklarını sıkarken. Gülümsedi ve dişleri belli oldu. İşte kastettiğim bu, onu hep böyle görmek istiyordum.

“Laptopunu versene bloğuma girmem lazım.” dedim. Kaşlarını kaldırdı ve dikkatlice beni süzdü. Bu değişken hallerime bir türlü alışamamıştı. Neden bilmiyorum ama işte ben de konuyu hemen değiştiren bir tiptim.

“Al hayranlarına benden selamlar” dedi ve laptopu bana uzatıp kendisi de baterisinin başına geçti ve düzenli bir biçimde ritim tutturup çalmaya başladı. O arada ben de ufak bir blog turu yaptım.  Birkaç favorim olan bloğa girip gezindikten sonra yeni bitirdiğim ‘Jamie McGuire - Araf’ kitabına bir yorum yaptım ve anında gelen yorumları okudum. Bloğumun takip edilmesi beni mutlu ediyordu açıkçası. Aradan geçen 1,5 saat sonra laptopu kapattım ve hala baterisiyle yeni şeyler keşfeden Uluç’un yanına gidip puf koltuğa oturdum. Arada bir bagetleri ağzına alıp yanında duran kâğıtlara yeni vuruşlar ekleyip devam ediyordu. Uluç’un ilgi alanı da bateri işte, bir de basketbol tabi ki.

“Uluç, Buse hadi yemeğe gençler” Melis ablanın sesi aşağıya kadar geldiğinde acıktığımı fark ettim. Elimi karnıma götürdüm ve kaşlarımı havaya kaldırdım. Şuan fırlarken ‘Açıığğm uleeeeeyn’ diye bağırasım vardı ama yok göt yemiyor tabi.

“Yukarı çıksak iyi olur. Adı ego olan birileri acıkmış galiba” dedi ve gülümsedi. Pis ibne, bir de piççe gülümsüyor ya. Öldüresim geliyor onu. Son hız basamaklardan yukarı çıktık ve sofraya oturmuş olan Ulaş’a ve yemeklere baktık. O da ne ÇİĞKÖFTE. Hadi canım. Şuna da bakın nasıl bakıyor öyle melül melül.  Oy yerim ben seni. Hemen Ulaş’ın yanına oturdum ve yerime sindim. Normal zamanlarda ‘ÇİĞĞKÖFTEĞĞĞ’ diye anırmam gerekiyor ama yok şuan Melis ablanın yanında kendimi rezil edemem. Aslında o benim ne tür bir rezil olduğumu gayet iyi biliyor. Yani malca hareketlerim var. Bir de çok küfür ederim. Bugün pek etmedim.

“Hadi hemen ye de antrenmana gideceğiz.” Ses Uluç’tan gelmişti. Şimdi eğer diyorsanız ‘salak mısın kızım erkekler oynuyor sen neyin antrenmanına gidiyorsun’ haklısınız,  ama bilmediğiniz önemli bir husus var, ben onların akıl hocalarıyım. Evet, bende beyin var onlarda güç, kuvvet, kas, yakışıklılık, ay gücü, karizma, bokluk, ibnelik, yakışıklılık –sanrım bunu söylemiştim- var. Ve en önemlisi yürek var. Oww buradan kendime 10 puan veriyorum ve bugünkü özlü söz konusunu kapatıyorum. Çiğköfteyi lavaşa sardım –bol acılı ve bol yeşillikli- ve bir ısırık aldım. Bir ısırıkla kendimden geçeceğimi biliyordum ve yine oldu işte. Kendimden geçiyorum ımm, ımm mna mna. Sanırım bu sesleri dışardan da çıkarmış olacağım ki bütün gözler bana dönmüştü.

“Ne? Çiğköfte de mi yemiyahh?” ama azım dolu olduğu için biraz daha farklı çıkmıştı.

“Nı Çğkftığğ dğğ mığğ ymyğğhhh” gibi bir şey olduğunu söyleyebilirim. Evet, herkes bana gülüyordu tekrardan. Alışılmış bir durum genelde bana gülerlerdi. Neden bilemiyorum herhalde böyle güzel bir kız görünce gıdıklanmış hissi uyandırıyorum ve onlar da gülüyor. Evet, bu olabilir.

“Hadi kalkalım” dedi Uluç ve ayranını ağzına dikti. Oyş dikişine gurbağğn.

“Tamam, kalkıyorum” dedim ve tek elimde çiğköfte tek elimde ayran ayağa kalktım. Uluç aşağıya üstünü değiştirmeye gittiğinde bana da elimi yıkamak için zaman tanımıştı. Fakat o aşağıya iner inmez yeniden masama kuruldum ve bir lavaş daha sarıp yemeye başladım. Ne yani açız burada. Ben tam daha yarısındayken merdivenden sesler geldi. Hayır, daha gitmeye hazır değilim. Daha çiğköftemden ayrılamam. Daha çok gencim. Hayır, evlenmek istemiyoru- bir dakika ya ben ne diyorum. Replikler karıştı. Öhöm öhhööm tamam geri geldim hah nerede kalmıştık, ha Hayır ya ben yemeğimle daha sevişmemi bitirmedim, olamaz. Çok ayıp nimet o dedi iç sesim. Galiba haklıydı bu sefer. Ne sevişmesi ya tövbe ya.

Egoist ♕Where stories live. Discover now