İki adam vardı, onlara ulaşmak karanlık gökyüzüne ulaşmaktan daha zordu.

İki adam vardı, beyinlerinde dönenler, gözlerinde yatanlar, seslerinden akanlar hiçbir zaman gerçekten bilinmezdi.

Gözleri bir katilin kurbanına bakarkenki serin kanlılığı taşıyordu hep. Sözleri aynı şekilde.

Ve bir küçük kız vardı. Bu iki karanlık adam arasına sıkışmış, elinde küçük bir ışık... Her tarafı karanlık iki yolun arasına sıkıştığından habersizdi başlarda bu küçük kız. Ta ki ruhuna işleyen yalanı tadana kadar.

Abisinin yalanlarını tadana kadar habersizdi, sevgilisi ile onun arasında sıkışıp kaldığından.

Seçim yapması isteniyordu küçük kızdan. Birini seç deniliyordu.

Peki o bunu nasıl yapacaktı ki?

Bir yanda canından çok sevdiği abisi vardı. Sevgisini beklemeden sevdiği abisi... Hep günün sonunda yanında olan abisi.

Bir sarılırdı, küçük kızın kemikleri sevgiyle sıkışırdı.

Sevmezdi küçük kızı, sevemezdi. Sevmeyi bilmiyordu ya. Ama en değerlisiydi de. En kıymetlisi, en bi koruyup kolladığı...

Emeneti sayardı küçük kızı. Annesinden ve babasından ona kalan bir emanet.

Tırnağına zarar gelsin istemezdi. Ama çoğu zaman en büyük zararı o verirdi. Söylediği yalanlar, yaptıkları ile...

Kırıp dökerdi küçük kızı, sonrasında delicesine pişman olup kendini yiyeceğini bile bile.

Canını yakardı küçük kızın. Ama geceleri o uyurken gidip saçlarından okşar saçlarından öperdi. Özür dileme şekliydi bu da.

KARANLIK İKİLEMWhere stories live. Discover now