Sen Başkasın...

5.2K 412 582
                                    




Bir kedim bile yok anlıyor musun?

Hadi gülümse...

ASLAN VE CEYLAN

BÖLÜM 28

Cevap belliydi, geç olmadan çok geç kalmadan yapması gerekiyordu. Cevap başından beri gözünün önündeydi, o sadece yeni görebilmişti. Bir hayal kurmuştu ama gerçek olamayacak kadar güzel olduğunu fark edememişti. Düşünmemeye çalışarak bakışlarını kucağına sabitlediğinde çaresizce mırıldandı.

"Kliniğe, en yakın kadın doğum kliniğine..."

Taksici dikiz aynasından meraklı gözlerle kendisine bakarken ne olduğunu sorarcasına tek kaşını kaldırmadan edemedi.

"Hayırdır abla? İyisin değil mi?"

İyi miydi? Uzun zamandır iyi olduğunu hatırlamıyordu, onaylarcasına başını salladıktan sonra nedensiz bir şekilde kendisi için telaşlanan taksiciye cevap verdi. Birilerinin onun için endişelenmesine o kadar ihtiyacı vardı ki...

"İyiyim..."

Kafasını cama yasladığında elinin kendisinden bağımsız bir şekilde karnına gitmesini de engelleyemedi, tıpkı birkaç damla gözyaşının yeniden yanaklarından süzülmesini engelleyemediği gibi. Hızla gözlerini kapatıp yanaklarını sildi, ağlamak istemiyordu. Çok ağlamıştı! Çok üzülmüştü... Bir sene Ali'den neden uzak durduğunu hatırladı, keşke yeniden yanaşmasaydı. Keşke her şeyini kaptıracak kadar mavi gözlerinin onun büyülemesine izin vermeseydi. O kadına gülümseyen ifadesi gözünün önünden bir türlü gitmiyordu. Burada kalması anlamsızdı, bu şehrin bir yerlerinde mutlu mutlu nefes aldığını bilerek devam etmesi imkansızdı. Trafiğin olmaması bile bir işaret olabilir miydi? Kaderi başından beri bunu mu anlatmaya çalışıyordu?

Sıkkın bir şekilde iç çekip ağlamamak için direnmeye devam ederken konuşmaya başladı.

"Biraz daha hızlı gidebilir miyiz?"

Vazgeçmeden... Bir an önce gitmek çözüm müydü? Kafasında binlerce soru bir tane bile cevap yokken yola bakmaya başladı. Yolun beyaz çizgilerini takip etmek rahatlatıyordu. Biricik gibi mi olacaktı? Nazlı'nın çocuklarını kendi çocuğu gibi severken, hep tek başına yalnız mı hissedecekti? Onu idol olarak kabul etmesinin bedeli bu muydu? Kaderleri bile aynıydı...

Biricik yanında olsaydı...

Bu şekilde devam edemezdi, Ali ile böyle olmazdı. Kliniğe yaklaştıkları son dakikalarda daha çok titremeye başladığını fark etti. Nasıl yapacaktı? Bu kadar alışmış, kalp atışlarının kendisinden yarattığı heyecanı deneyimlemişken...

Bir anlık öfke ile... Nasıl kıyacaktı? Ali'den hiçbir farkı yoktu belki de...

Anında kafasını olumsuz anlamda sallamaya başlayıp karnını okşadığında bunun çok anlamsız bir çaba olduğunu fark etti. Yapamazdı, ona asla kıyamazdı. O kadar şeyi göze almışken, ona kısacık sürede bu denli alışmışken...

'Aptalım ben! Korkuttum mu bebeğim? Bana kızgın mısın? Ben bir anlık... Affet, anneni affet...'

İçinden bebeği ile iletişim kurup ona özür cümleleri sıralamaya başladı, kendisini duyduğunu hissettiğini biliyordu.

Kafasını kaldırıp eve dönmesi için taksiciye sesleneceği sırada gelen yoğun korna sesi ile şaşkına döndü. Neler oluyordu?

"Ne yapıyor ya bu? Önümüze kırıyor resmen!"

Bir metreden az bir mesafe ile önlerine kıran gri arabaya baktı, şoförün yüzünü bile görebilecek kadar yakın mesafedeydi. Taksicinin söylediği gibi önlerine kırmıştı. Taksi şoförünün hız kesmek için hızlı hızlı fren yapmaya başlamasıyla korkuları daha da büyüdü.

ASLAN ve CEYLAN #Alsel#Wo Geschichten leben. Entdecke jetzt