45. Bölüm. "Senin Bir Suçun Yok Güvercin!"

En başından başla
                                    

Ne olduğunu anlamadan aval aval bakınırken "Bu da neydi şimdi?" diye sordum.

"Ağzının suyu akmıştı Güvercin. Çaresine baktım."

Söylediği şey ile yüzümü basan sıcaklığı saklamak istercesine yataktan doğruldum. "Hiç de bile. Hem ne alaka? Ben sadece birden seni görünce şey ettiydim." Diye ardı ardına saçma sapan cümleler kurdum.

Yağız'ın kahkahası odayı şenlendirirken ben de istemsizce ona eşlik ettim. "Dayanılmaz olduğumu biliyorum fakat namusluyum kızım ben. Yok! Öyle her isteyene ver..."

"Yeter! Gerisini duymak istemiyorum." Diye çemkirdim. Aynı zamanda yanımdaki yastığı kaptığım gibi Yağız'ın o 'dayanılmaz' vücuduna fırlattım.

"Ah! Kaşınma istersen Güvercin yoksa sana neler yapacağımı hayal bile edemezsin." Birden belindeki havluyu çekti. Çığlık çığlığa yorganı yüzüme kapatarak kendimi yatağa attım.

"Çok kötüsün Yağız. Bunun hesabını vereceksin. Giyin çabuk." Diye bağırırken üstümdeki yorgan aniden çekildi. Yağız'ın çıplak bedenini görünce bir kez daha çığlığı bastım. Gözüm bir yandan da göğsünden bacaklarına doğru dayanılmaz bir merakla süzülüyordu. Altındaki boxerı görünce benimle dalga geçtiğini anlayarak kaşlarımı çattım.

"Ne o? Suratın asıldı. Hayal kırıklığına uğradın galiba? Mahremimi öyle herkese gösterecek değilim herhalde. Devir kötü kolla gö..."

"Ya yeter! Bulunmaz Hint Kumaşı mübarek. Sana mı kaldım be. O taş vücudunu al da." Yağız'a vuracağım diye kalkmıştım ama ne olduysa kendimi onun kucağında bulmuştum. Hem de gözlerimin içine doğru tatlı tatlı sırıtırken.

"Yapma diyorum. Hazır değilim, doğru zamana kadar bekleyelim diyorum ama yok. Sen koymuşsun kafaya güzelim. E ne yapalım? Tecavüz kaçınılmazsa zevk almaya bakacağım artık." Diyerek beni yatağa fırlattığı gibi üstüme oturdu.

O kadar güzel gülüyordu ki. Bana da bulaştırıyordu o eşsiz gülümsemesi. "Ne oldu, o kadar namus namus diye ahkâm kesiyordun? Bir bakışımla teslim oldun bakıyorum da. Sen de ne meraklıymışsın kendini bana yamamaya." Dedim gülerek. Bir yandan da yanağını okşuyordum.

"Sen bana öyle baktıkça ben sana sonsuz kere teslim olurum Güvercin. Yeter ki gözündeki o ışık hiç sönmesin." Bir anda ciddileşmişti. Gözbebekleri öyle bir titriyordu ki sevgisini somutlaştırıp elime verse bu kadar inandırıcı olmazdı.

"Seni seviyorum" diye fısıldadım gözümden bir yaş kayıp giderken.

"Seni seviyorum." Diye mırıldandı gözümdeki yaşı usulca silerken...

Telefonun odayı dolduran melodisi aramızdaki bütün enerjiyi bir anda soğurmuştu. Yağız üstümden kalkıp kendini yanıma bıraktı. Komodinin üzerindeki telefon çalmaya devam ederken dirseğimin üzerinde doğrularak Yağız'a baktım. "Açmayacak mısın?"

Gözlerinden geçen duyguları okumak imkânsızdı. Birkaç defa daha çalan telefon susunca ellerimi saçlarının arasından geçirerek kısacık saçlarının avucumu tatlı tatlı kaşındırmasını sağladım. Telefon bir kez daha çalarken Yağız'ın seğiren çenesine gergin bakışlar eşlik etmişti. "Bu kadar ısrarcı olduğuna göre önemli olmalı." Diyerek doğruldu ve telefonu eline aldı. Arayanı görür görmez açtı.

"Neredesin oğlum kaç gündür? Böyle mi konuştuk seninle?" demesiyle aniden sustu. Kasılan çenesinden aldığı haber karşısında memnun olmadığı belli oluyordu. Kaşları çatıldığında bana sırtını dönüp gardıroba doğru ilerledi.

HIRÇIN GÜVERCİNHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin