"Alexandra. Klanın ile birlikte cadıların olduğu bölgeye karışmanı istiyoruz." Teo bakışlarını bana çevirdi. "Diğerleri de kurt adamların bölgelerine karışacak, bu sayede hepsini içten çökertebiliriz." Teo sözünü bitirir bitirmez Alex konuştu. "Bu sandığın kadar kolay olmayabilir, abi. Fakat denemeye değer."

"İşe yaramama olasılığı yüksek bir plana katılamam." dedim kendimden emin bir şekilde. Alex yanıma geldi. "Planı uygulamadan işe yarayıp yaramayacağını bilemeyiz, değil mi hayatım?" 

Bana hayatım demesi mi yoksa beni zorlaması mı daha çok sinirlenmeme sebep oldu bilmiyordum fakat o an da tek istediğim o yemyeşil gözlerinden birini morartmaktı. Alex "Bu akşam ayrılıyoruz." diye devam etti. Sonra da yüzünde her zamanki sırıtışlarından biriyle bana döndü. "Ve kendini şanslı hissetmelisin çünkü benimle beraber gideceksin." 

Dün gece Anastasia ile yaptığımız konuşma aklıma gelince duraksadım. Bana bir cadının yanında esir olduğunu söylemişti. Bu durumda onu kurtarmak için bir cadıya ihtiyacım olabilirdi. Sanırım bu, güzel bir fırsattı.

Alex'in sırıtışına aynı şekilde karşılık verdikten sonra "Tamam." dedim. "Gidip bunu onlara ödetelim." 

Alex başını salladıktan sonra bir süre daha gözlerime baktı. Sanki zihnimi okumaya çalışıyor gibiydi. En sonunda dayanamayarak gözlerimi yüzünden çektim ve yanından geçerek diğerlerinin arasına karıştım. Anastasia'yı kurtarmanın bir yolunu bulmuş olabilirdim, geriye onu nerede bulacağım kalmıştı. Bunun içinse anneme ihtiyacım olacaktı. Ona her ne kadar kızgın olsamda kardeşim için bunu yapmak zorundaydım.

Teo elinde tahta bir kasayla geldi ve hepimize küçük şişeler dağıttı. "Fesleğenler sizi cadılardan koruyacaktır." Eline başka bir şişe aldı ve diğer tarafa döndü. "Bunlar da kurt adamlar için Ay Tozu. Kısa süreli felce sebep olur ki bu sizin için yeterli süreyi sağlayacaktır."

Hazırlıklarımızı yaparken Percy ile konuşmaya karar verdim. Klanımın içinde en çok güvendiğim kişi oydu. Bana ne kadar kızarsa kızsın böyle bir konuda yardımcı olacağını biliyordum. Niyetim onu tehlikeye atmak değildi, yalnızca tavsiyesine ihtiyacım vardı. 

Onu benden birkaç kişi ötede yalnız başına yakaladığımda tereddüt etmeden yanına gittim. Beni görünce şaşırmıştı fakat bunu pek belli etmiyordu. Yalnızca "Merhaba." demişti. 

"Konuşabilir miyiz ?" deyip omzuna dokundum. 

Elinde tuttuğu kan torbasını bavula yerleştirdikten sonra başını onaylar biçimde salladı. Onu arka odalardan birine soktuktan sonra rastgele bir şarkı açtım ve sesi yükseltebildiğim kadar yükselttim. 

"Neler oluyor Alexandra?" diye sordu sabırsız bir ses tonuyla. 

"Kardeşimi gördüm desem inanır mısın?" diye sorduğumda gözleri kısa bir anlığına büyüdü. Sonra alaycı bir tavırla "Rüyanda mı?" diye sordu. 

"Hayır, tam karşımda duruyordu." deyip önünde durdum. 

Kaşlarını çattı, kafası karışmıştı. "Öldüğünü sanıyordum." dedi. 

Gözlerimi gözlerine sabitledim. "Yaşıyormuş. Onu kurtarmam gerek Percy. Fakat yardımına ihtiyacım var." dedim. Percy bakışlarını kaçırdı. Beklentiyle ona bakıyordum fakat ısrarla konuşmuyordu. 

"Neden Alex'ten yardım istemedin?" diye sordu. "Alex mi?" Bu soruyu şaşkınlığımı gizlemeden sormuştum. "Evet Alex. Eminim o ve abisi seve seve sana yardım ederler." dedi. Bana düşmanıymışım gibi davranıyordu. "Sen çıldırmışsın." diye mırıldandım. Daha çok kendi kendime konuşur gibi çıkmıştı sesim. 

İçgüdüWhere stories live. Discover now