UV- 2.BÖLÜM

362 105 126
                                    

Babamın ölümünden sonra tamamen yıkılmıştım. Annem hiçbir şey söylemeden gitmiş, yanıma bir kez bile gelmeyi düşünmemişti.

" Beni hiç özlemedi mi? "

diye düşünmekten kendimi alamasam da instagramdan gördüğüm paylaşımdan sonra beni hiç özlemediğinden emin oldum.

Özleyen insan arar, sorar, merak ederdi bir kere. O beni hiç özlememişti. Ben onun sesine, kokusuna muhtaçken.

13 yaşıma kadar teyzemde kalmış, evlenince de rahat edebilsinler diye yurtta kalmak istemiştim. - ne kadar da düşünceliyim - Kendileri de dünden razıydı zaten. İtiraz bile etmeden yurda gönderdiler beni.

Bu kadar kolay mıydı kardeşinin emanetinden vazgeçmek. Gerçi; annesinin bile istemediği birinden bahsediyorsak akrabaların istememesi çok normaldi.

Bugüne kadar tüm hayallerim annemin geri dönmesiydi. Geri dönerse eski hayatımız gibi mutlu olabileceğimizi düşünürdüm hep, ama şimdi her şey değişmişti. Farkına varmıştım sevilmediğimin, hiç sevilmeyeceğimin. Hiçbir hayallimde yoktu artık. Hayatımdan nasıl çekip gittiyse, hayallerimden de kovmuştum onu. Beni, benim sevgimi, benim saçma sapan hayallerimi haketmiyordu.

İki gün önce ben ve dört diğer arkadaşımla birlikte kaçmıştık yurttan.

Gökçe, yurda gittiğim ilk günden beri yanımda olan tek gerçek dostumdu. Belki de beni karşılıksız seven tek kişi...

Deniz'i pek tanımıyorum. Gökçe'nin arkadaşıydı, o istemişti yanımızda gelmesini.

Bizim yurdun yan tarafındaki erkek yurdundan da Berke ve Emre gelmişti bizimle birlikte. Aslında yurttan kaçma fikri onlardan çıktığı için biz gitmiştik onlarla.

Emre'nin babası onu yanına almak için çok çaba sarfetmesine rağmen Emre gitmek istememişti. Belli ki bizim bilmediğimiz şeyler vardı. Uzun süredir babasından aldığı paraları biriktirmiş, şimdi de o paralarla ev tutmuştuk.

Önceden böyle yapacağını bilseydim kaçmayı kabul etmeyeceğimi bildikleri için en son söylemişlerdi bana. Gecenin bir yarısı Gökçe beni uyandırıp eşyalarımı toplatmıştı. Biraz zor da olsa güvenlik görevlisine görünmeden yurdun duvarından atlamayı başarmıştık.

Onlarla gitmeyebilirdim ama artık kendi başımın çaresine bakmak zorundayım. Dört ay sonra ben ne kadar istemesem de göndereceklerdi beni o yurttan.

Berke ise, Gökçe'nin yıllardır sevdiği ama bir türlü açılamadığı 'ilk ve son aşkı'ydı.

Tüm gece uyumamış, düşünmüştüm. Kendimi Emre'ye karşı bir yük olarak görüyordum. En kısa sürede okuldan sonra çalışabileceğim bir iş bulmalıydım. Ya da belki okulu bırakmalıydım, bilmiyorum.

Gökçe'yle yattığımız çift kişilik yataktan yavaşça kalktım. Çok çok sessiz olmaya çalışarak kapıyı açtım. Çünkü Gökçe sabahları erken uyandığı zaman küçük bir çocuk gibi tüm gün boyunca huysuzluk yapardı.

Lavaboda işimi hallettikten sonra aynada kendime baktım. Yüzüm çok solgun duruyordu. Gözlerimin altı tüm gece sessizce ağlamamdan olsa gerek morarmıştı. Gökçe uyanınca makyaj malzemelerinden kullanmalıyım sanırım. Diğer kızların aksine makyaj yapmayı seviyorum. Güzel olup olmamamın da pek umrumda olduğu söylenemez.

Yüzümü yıkayıp kurutunca, su içmek için mutfağa gittim. Emre balkondaki koltuğa oturmuş sigara içiyordu. Henüz farketmedi beni. Evin karşısındaki çocuk parkına bakıyordu. Sessizce izledim. Farketmiş olacak ki yüzündeki o sert duruşu hiç bozmadan bana baktı. Yanına gidip oturmazsam doğru olmayacağını düşündüğüm için yanına oturdum.

UMUTSUZ VAKA Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin