5. Bölüm

523 52 44
                                    

Mutfağa gitmek için indiği merdivenleri, ani bir karar değişikliği ile değiştirdi Luna. Yine yukarıya çıktı. Draco uyanmış olmalıydı, bunun için rahat bir şekilde kapıyı çaldı. İçeriden gelen "Gir." sesi ile odaya daldı Luna.

"Sün iki gündür kahvaltılarda hep krep yiyorsunuz Efendim. Başka çeşit yapmamı ister misiniz?"

Draco netti. Düşünmeden cevap verdi.

"Hayır. Krep istiyorum. Yanına da kahvaltılıklardan koy. Yeşillikler ve domates ince dilimlenmiş olsun."

"Hâlâ sizinle yemem gerektiğini mi düşünüyorsunuz? Ben mutfakta da yiyebilirim."

Bu sefer, emin olamadı Draco. Dün gece hiç uyumadan, düşünmüştü. Kendisinden birkaç yaş büyük olan Alex'e karşı neden bu kadar iyi davrandığını düşünmüştü. Bir nedenini bulamamıştı... Fakat bundan mutlu olup olmadığını düşündüğünde, cevabını düşünmesine bile gerek kalmıyordu. Mutluydu. Alex ile zaman geçirmek ve fikir ayrılıkları yaşasalar bile Alex'le sohbet etmek eğlenceliydi.

"Eminim, Alex." dedi Draco, uykusuzluğunu belli eden gözlerine rağmen gülümsedi. "Bundan sonra bana yemek getirirken kendine de bir servis aç lütfen."

"Peki, Efendim." dedi Alex utangaç bir tavırla. Ayaklarını yere süre süre, çıktı odadan. Arkasından gülümsedi Draco.

Kuralların canı cehennemeydi. Kurallar yüzünden çocukluk aşkı Hermione Granger'den vazgeçmişti zaten. Alex ile zaman geçirmeyi kendisinden kısıtlamayacaktı. Hâlâ bir isim koyamamıştı bu garip hislerine... Çabuk teşhis koymak istemiyordu. Bir isminin olmasına da gerek yoktu zaten. Alex ile zaman geçirmeyi seviyordu, o kadar.

En azından şimdilik, bununla yetinebilirdi Draco...

Luna, Draco'nun karmaşık duygularından bir haber, krepleri pişirmişti bile. Malfoylar'ın dolabından bulduğu yeşillik maydanozu, salatalığı ve domatesi çıkardı.

Maydanozları yıkayıp tek tek kreplerin yanına koydu. Domates ve salatalığı da Draco'nun dediği gibi ince ince doğradı ve tabağın boş kalan kısımlarına dizdi Luna. Draco'nun kreplerinin üzerine bal döktü. Balın üzerine çikolata sosu gezdirdi. Kendi kreplerinin üzerine ise sadece çikolata sosu döktü.

Hazırladığı tepsi ve sunumları harika görünüyordu. Malzemeden kaçınmamıştı. Fakat güzel göründüğü kadar ağırdı da. Derin bir nefes vererek tepsiyi aldı. Yemek yemediği son birkaç günde zayıfladığı belli oluyordu. Daha da güçsüzleşmişti sanki... Tepsiyi düşürmek istemediği için hızlı adımlarla yukarıya çıktı ve Draco'nun odasına giriş yaptı.

Camının çıkık köşesine oturuyordu Draco. Tepsiyi Draco'nun önüne bıraktı Luna. Draco'nun karşısına, camın önüne oturdu Luna. Kafasını camdan dışarıya uzattı. Malfoy Malikanesinden çıkmayalı günler oluyordu. Dışarıya bakınca gülümsedi Luna.

"Güzel bir manzara seçmişsiniz, Efendim."

Dışarıyı izleyen Alex'i izliyordu Draco. Bakışlarını Alex'ten ayırmadan, konuştu. "Öyle yaptım."

Son günlerde aklından Harry'i bulma planları geçmiyordu Draco'nun aklından. Kendisinden birkaç yaş büyük olan Alex'in boyunun nasıl bu derece kısa olabileceği geçiyordu. Bileklerinin inceliği ve yaşını hiç mi hiç göstermeyen çocuksu yüz hatları...

Bakışlarını nihayet dışarıdan çekti Luna. İçinde hapis hayatı yaşadığı Malfoy Malikanesine geri dönmüş gibi hissetti... Ve bu Malikanede, Luna'nın hatırladığının aksine en tahammül edilebilir kişi; Draco Malfoy.

"Kreplerinizi soğutmayın, Efendim."

Cevap vermeden, krepini yedi Draco. Daha birkaç gün önce tattığı bu yeni lezzet, en sevdiği şey hâline gelmişti birden. Alex'in gelmesi, Draco'nun hayatına yeni lezzetler de sokmuştu. Şu durumdayken, krepi tüm öğünlerinde yiyebilirdi.

Secret DutyTahanan ng mga kuwento. Tumuklas ngayon