1. BÖLÜM-KARŞILAŞMA

70 11 10
                                    

Yavaş yavaş esir olduğu bulutlardan kendini bırakan ve mükemmel bir uyumla birbirine dokunmadan yeryüzüne süzülen kar tanelerini seyretmeye başladım. Eksikliklerimi tamamlamaya yardımcı olan onlarca hayalden birini seçtim ve komutumla bambaşka dünyalarda buldum kendimi. Siyahın hakim olduğu hayatımı grileştirmeyi biraz olsada başarıyordu düşlerim. Benliğimi unutmamı sağlayan acılarımı biraz da olsa unutturuyordu...
Zarif bir kuğuyu aratmayan güzelliğiyle sol yanımda saklı olan annemi andırıyordu bana kar taneleri.Saf ve temiz. Bulutlarda kurtulduğu berbat hayatı olmalıydı.
Düşündüğüm onca şey varken söyleyemememin tek nedeni olan babamı aklıma getirdim sonra.Baba demeye bin şahit istenen adam...
18 yaşında bir kız çocuğu düşünün. Gençliğinin en güzel evreleri.Sonra bir anda hayatı değişiyor ve uğradığı iğrenç bir taciz yüzünden hiç tanımadığı aşağılık bir heriften çocuğu oluyor. 9 ay boyunca karnında taşıdığı çocuk doğarken bir can alıyor hayattan.
Annesini...
Kendini bir katil olarak gören psikopatın teki düşünün. Annesinin katili...
Bu yüke dayanmak ifadesini size açıklayamıyacak kadar yorgun.
Sevilmeyi hak etmeyecek kadar kötü.
Yaşamayı sevemeyecek kadar karamsar.
Zenginlik kavramını istemeyecek kadar umursamaz.
Ben İris SEVENGİLLER...
Annesinin katili olan kız.
Hiç bir zaman kendini affetmiyeceğini bilen bir insandan mutlu olmasını beklemek kadar ironik bir şeyin olmadığını belirtmeden edemeyeceğim.
Düşüncelerimi kapının tiz sesli zili böldü. Israrla çalan kapıyı cezalandırırcasına açmıyordum.Sonunda kırılan bir kapının başıma dert açması sonucu kafamın ağrıması düşüncesi çok cazip gelmese gerek kapıya doğru yol aldım. Kapıyı açınca karşımdaki görüntü dilimin tutulmasına sebep oldu.
"İçeri davet etmiyecekmisin İris?" Tek kaşımı kaldırarak öldürücü bakışlar attığım Selen dahada sinirimi bozunca dayanamadan konuşmaya başladım.
"Yüzsüz olduğunu biliyordum ama bu kadarını tahmin etmemiştim.En son elimde kalan saçlarına bakarak ağladığını hatırlıyorum Selen."
Yüzü anlık bir boşlukta düştü ama hemen toparlandı.
"Galiba sen beni içeri almayacaksın.Peki o zaman ben girerim."
İçeri gireceği sırada kolundan tuttum ve kendime çevirdim.
"Bak Selen.Seninle uğraşmak gibi bir amacım yok şuan için, fakat modumda olduğum günlerde çok güzel kavga ettiğimi hatırlatmama gerek yok herhalde."
Sinsi gülüşünden taviz vermiyordu fakat sinirlendiği her halinden belliydi."Bırak kolumu İris canımı acıtıyorsun.Hem buraya babanla ilgili bir şeyler söylemeye geldim fakat eğer istemiyorsan gidebilirim."
Baba lafını duyunca içimden bir kaç parçanın koptuğunu hissettim.
Kolunu bırakıp geçmesi için nazik sayılmayacak bir şekilde yer açtım.
Güzel fiziği ve uzun bacakları sayesinde ilgi odağı olan birisiydi.Her zaman etrafındakileri ezmeye çalışarak kendini yücelten bir tavrı vardı. Ayağına giydiği kalın topuklu ayakkabıların zemine deymesiyle oluşan tok ses odayı yankılatıyordu.
"Babanın holdingte pek iyiye gitmeyen bir durumu olduğunu duydum İris."Bunu derken gözleri evin içini inceliyor dudakları yana doğru kıvrımlı bir şekil alıyordu. "Bunun seni zerre kadar ilgilendiren bir konu olduğunu düşünmüyorum Selen. Saçmalayıp sinirimi bozmaya geldiysen daha fazla sınırını zorlamadan defol!" Biçimli kaşlarını yukarı kaldırarak kafasını iki yana salladı. "Kaba kuvvetle bir yere gelmeyeceğini yakın zamanda anlayacaksın İris.Ama umarım o zaman geç kalmış olmazsın. Babanın Holdingte işler kötüye gidince bir ortak aradığını duydum.Yardımsever tarafım depreşmiş olsa gerek."Yanıma yaklaştı ve konuşmaya devam etti. Gözlerinden intikam almak istediği net bir şekilde anlaşılıyordu."Babamdan rica ederek ortaklığa aday olmasını istedim.Ve sevgili arkadaşım."Yüzüme yaklaştı ardından kulağıma eğilerek cümlesini bitirdi."Sanırım babalarımız artık ortak." Bunu umursadığım söylenemezdi.Bu sefer ben onun kulağına eğildim ve konuşmaya başladım.
"Elinden geleni sakın ama sakın ardına koyma. Yapabileceklerinin bir sonu var fakat benim sana yapacaklarım için hayal gücünün ufku sonsuza bağlı olmalı. Şimdi burdan defol ve bir daha asla buraya gelme. Bu ev senin girebileceğin kadar pis bir yer değil. Anlarsın ya..."
Göz kırptım ve cümleyi noktaladım. Selen dediklerimi sindirmeye çalışırken ona soğuk bir şekilde gülümsedim ve kapıyı açarak dışarıya buyur ettim.Sinirli gözleri ateş püskürtüyordu adeta. Dışarı çıkmasıyla kapıyı sert bir şekilde çarpmam ve telefonuma sarılmam bir oldu. Rehberin "n" kısmına gelince biraz ilerledim ve babamı buldum. 'Nefretim'
Arama kısmına basarak telefonu kulağıma götürdüm.Telefon dördüncü çalışta açılınca konuşmaya başladım. "Ne yaptığını sanıyorsun sen!" Sesim sitemkar ve nefret doluydu. Düşmanım sayılan kişinin babasını ortak yapmasıda ne demek oluyordu."İris benimle bu ses tonunda konuşmaman gerektiğini daha öğrenemedin sanırım. Ayrıca yine ne yapmışım?"Sesini duydukça dahada midem bulanıyordu fakat konuşmaya devam ettim."Holdinge aldığın ortağın kızı benim düşmanım.Madem herşeyi irdeleyen ve dikkatli birisin yanına aldığın ortağıda araştırman gerekirdi. Gerçi sen nerden bileceksinki.Sen sadece kızına karşı kabadayı baba rolünü oynuyorsun. Etrafındaki herkese gülüyor ve sevecen biri gibi davranıyorsun.Para senin gözünü kör etmiş. Para için beni bile satarsın sen.Anladınmı beni!"Kelimelerimin ağırlığı sol yanıma bir taş misali otururken hızlı nefes alış verişleriyle sinirlendiği açık ortada olan babam konuşmaya başladı."Aptalsın İris.Etrafındaki insanlara zarar vermekten başka hiçbirşey yapmıyorsun.Kendini beğenmişlik yapmayı kes ve etrafına bak. Elindeki telefon, giydiğin, yediğin herşey parayla elde edilmiş şeyler.At gözlüklerini çıkart artık. Ve bir daha bana sakın bağırma!"
Kelimeleri birer birer damarımdan kanıma geçiyordu.Daha fazla sesini duymak istemediğimi anladım ve telefonu kapatarak koltuğa fırlattım. Annem beni doğururken öldüğü için bazen suçluluk duysamda çoğu zaman onu yanına aldığı için Allah'a şükür ediyordum. Böyle bir adama katlanmak kadar zor bir şey olduğunu sanmıyordum.
Başımı iki elimin arasına alarak düşüncelerimden sıyrılmaya çalıştım. Hafta sonu olduğu için işlek olan caddede çığlık çığlığa olan korna sesleri rüzgarla birleşerek güzel bir tını oluşturuyor duran kar yerini ayaza bırakıyordu.
Ani bir hareketle ayaklarım benden habersiz harekete geçti ve vestiyere yöneldi. Montumu alıp bir hışımla üstüme geçirdim ve çelik kapının önüne geçtim. Normalde eve ayakkabıyla giriyorlardı fakat ben ev terliğini tercih ediyordum. Terliği çıkartıp botlarımı ayağıma geçirdim. Çantamın odamda olduğunu hatırlayınca üşengeç tarafım yukarı çıkmama izin vermedi. Vestiyerden araba anahtarını aldım ve kapıyı açtım. Kışın soğuk rüzgarı yüzüme çarparken soğuğu sevdiğimi kendi kafamın içinde bir kez daha onayladım. Soğuk beynimi uyuşturarak acılarımın hafiflemesini sağlıyordu.
Garaja sert adımlarla yürürken caddede toplanan insanlara gözüm kaydı.Kendi aralarında fısıldayan bir kaç genç , ellerini dizlerine vurarak gözyaşı döken bir kaç yaşlı teyze görünce kaza benzeri bir şey olabiliceğini düşündüm. Karşıdan karşıya geçerek ulaştığım kalabalıktan zar zor gördüyordum olanları.Araba kazası olmadığı kesindi.Etrafta araba falan görmüyordum fakat yaralanan biri olduğunu telefonla çağrılan ambulanstan anlayabiliyordum. Kalabalığı yarmaya çalıştığım sırada ayağım takılarak düştüm ve kafamın sert bir şeye çarptığını hissettim.

Hastahane kokusu ilişti burnuma bi an. Açılmamak için direnen göz kapaklarımı yenerek gözümü azda olsa aralamayı başardım. Tanımadığım bir odada tanımadığım bir hemşire kolumdaki serumu yeniliyordu.Nerdeyim ben klişesine girmek istemediğimden başka bir soruya geçtim. "Ne oldu bana?" Sesim normalin aksine kısık çıkmıştı fakat hemşerinin duyamayacağı kadar da sessiz söylememiştim.
"Dengenizi kaybedince yere düşüp kafanızı taşa çarpmışsıniz hanım efendi.Fazla bir şeyiniz yok.Bir kaç dikiş atıldı." Hatırladığım en son şey kalabalığı yarmaya çalışmamdı. Düşüncelerimi hemşirenin yumuşak sesi böldü. "Bu arada babanız Mehmet bey dışarıda. Çok endişeli görünüyordu. İstiyorsanız kendisini.."Lafı bitirmesine izin vermedn atıldım."Onu görmek istemediğimi söylermisin?" Şaşkın gözleriyle bana yönelen hemşireye yalvarır gözlerle bakınca başıyla beni onayladı ve son kez arkasına bakarak kapıyı açıp dışarı çıktı. Sıkıntıyla oflayıp kolumdaki seruma baktım. Alışıktım bu sahneye.Genelde sinir krizlerimin sonu oluyordu sakinleştirici iğne ve serum.Bu yüzden yerimi pekte yadırgadığım söylenemezdi.Kafamdaki ağrı yerini hafif bir sızıya bırakıyordu.Kapının açılma sesiyle irkildim. Bir çift ela göz ile buluştu gözlerim. Ardından kusursuz yüzünü ve çıkık elmacık kemiklerini gördüm.Tahminime gore benden yaklaşık 5 cm kadar uzundu. Ayağına giydiği botlar ona ayrı bir hava katmış,rüzgardan olsa gerek siyah saçları dağılmıştı.Sert biz surat yapısı sinirli bir görünümü vardı. Ona anlamayan gözlerle baktım.Fakat onun beni umursadığı pek söylenemezdi."İris Sevengiller?" Soru sorar gibi bir hali olduğunu anca bana doğru uzattığı elini görünce anladım."Kimsiniz?"
Cevabın evet olduğunu anladığı için olsa gerek rahatladığı belli oluyordu. Yüzündeki sert ifade yerini çarpık bir gülümsemeye bıraktı. İleriye doğru birkaç adım atınca refleksle yatakta biraz kenara kaydım ve ondan uzaklaşmaya çalıştım."Kimsiniz dedim."Sesim korkudan arınmış gibiydi fakat biraz aklı olan bir kişi ses tonumdaki endişeyi algılayabilirdi. Pekâlâ karşımdaki çocukta gayet zeki birisine benziyordu. "Seninle bir işimiz var küçük hanım." Bana böyle hitap edilmesinden hoşlanmazdım.Lise 3'e giden olgunluğa gayet emin adımlarla yürüyen genç bir kızdım. Rahatsız olduğumu yüzümden okumuşa benziyordu. Cevap vermek yerine ayağa kalkmayı tercih ettim. Serum bana engel olurken canımın acımasını umursamadan bir çırpıda çıkardım. Ayağımda hiç birşey yoktu.Bu nedenle parmaklarımın ucuna basıyordum. Sağlam ama yavaş adımlarla karşımdaki adama yöneldim. Yakınlaşınca yüz hatları dahada belirginleşti. Yakışıklı olduğunu inkar edemeyecek kadar yorgundum açıkçası fakat tabiki bunu ona söylemedim. Burnuma dolan kahve kokusu beni benden alıyordu adeta. Bu kokunun karşımdakinden geldiğini anladığımda sanırım çok geçti. Ben çoktan kokuyu içime çekerek başka dünyalara dalmıştım. Gözlerimi aralayınca kaşlarını kaldırdırarak garipser şekilde bana baktığını gördüm. Tepkisine gülmememek için yanağımı ısırdım. Ama hemen toparlandım. Aklımda deli gibi yönetilmeyi bekleyen soruyu sordum sonra. "Sen kimsin bay kaba?" Bir adım daha atarak tam karşıma geçti ve konuşmaya başladı. "Benim kim olduğumun bir önemi yok küçük hanım.Çok tölerans gösterdim. Şimdiye kadar kaçırmam lazımdı seni."Kaçırma kelimesini duyunca bacaklarım titremeye ellerim ise sıcak suya atılmış bir buz misali çözülmeye başlamıştı. Eğer kamera şakası falansa bunun bedeli ağır olurdu." Kamera şakası falan mı? Nereye el sallıyoruz?" Yüz kasları gerilmişti.Elini büyük bir sakinlikle beline götürüp silahı çıkarttı. Namlusunu yüzüme doğrultarak "buraya" diye cevap verdi.

You've reached the end of published parts.

⏰ Last updated: Jan 21, 2017 ⏰

Add this story to your Library to get notified about new parts!

SEN KIRINTILARIWhere stories live. Discover now