10.BÖLÜM - HER ŞEY UNUTULUR, AŞK ASLA!

Beginne am Anfang
                                    

Bir süre sessizce bekledi, sonra da “Kaybettim, diye mırıldandı. “Kaybettim ben bu savaşı Destan. Onu koruyamadım...“ Beste’yi bulamamanın verdiği acıyla ona sığındı. Kız kardeşinin dolaylı da olsa kaçırılma sebebine. Düşmanına sığındı... Tıpkı denize düşüp yılana sarılan çaresiz bir adam gibi...
Kadın elini bir süre havada tuttu, sonra da usulca saçlarına götürdü. Bir bebeği okşar gibi okşadı adamın yumuşak saçlarını. Okşarken içinde kopan fırtınaların sesiyle adamın ismi döküldü dudaklarından, “Berzan,” dedi kısık ama etkili bir sesle. “Yemin ederim bilseydim engel olurdum. Bilemedim. Ama merak etme, abim de amcam da katil değil Berzan. Onu öldürmezler. Eminim bundan. Hem öldürseydi şimdiye kadar duyardık. Eminim bir yerlerde saklanıyordur. Bulacaksın onu...”

“Öldürmezler,“ dedi alaylı bir gülümseme ile. “Ben de seni öldürmedim Destan. Peki neden mutsuzsun? Çünkü beni sevemedin, seni zorla burada tuttum. Çünkü benim sana olan aşkım yetmedi. Kardeşimle arandaki fark bu. Ben onu kurtarırken seni öldürmedim Destan. Ben onu kurtarırken sana aşık oldum ve seni sevdim. Ölesiye hemde. Ama seni de kaybettim kardeşimi de... Gidebilirsin Destan. Seni azat ediyorum. Kardeşimin özgürlüğüne karşı seni mahkum ettiğim bu yerden, onun mahkumluğuna karşı seni özgür bırakıyorum.” dedi ve kalkıp odasına gitti.

Destan adamın arkasından baka kalmıştı. Ne demişti? Ona aşık olduğunu mu? Hızla yerinden kalkıp, o da onun odasına doğru gitti.
Berzan sırt üstü yatağa uzanmış tavanı izlerken, birden kapı açıldı ve aylardır ayrı odalarda kaldığı karısı onun odasına ilk defa girdi. Kaşları çatılmış, ne yaptığını anlamaya çalışır gibi hareketlerini izliyordu adam.
Destan usulca girip, kapıyı ardından kapattı ve adamın yanına kadar geldi. Gözlerine korkusuzca bakmak istese de beceremedi ve yere bakarak aklındakileri, kalbinden geçenleri söyledi ona. “Gitmek istemiyorum Berzan. Senden gitmek istemiyorum. Yanında kalmak istiyorum,“ deyip biraz daha yanına yaklaştı. Adam birden yattığı yerden doğruldu.

“Destan!“ diye fısıldadı.
“Konuşma... Nasıl hangi şartlarda evlendiğimizin artık bir önemi yok. Seni seviyorum Berzan. Seni çok seviyorum.” sözünü bitirir bitirmez adam kızın dudaklarına kapandı. Aylarca susuz kalmış gibi dudaklarını özlemle öptü. Allah şahidiydi. Destan’la evlendikten sonra tek bir kadına bile elini sürmemişti ve şimdi ayların verdiği özlem, içinde biriken aşk adamın dudaklarından kadının dudaklarına akıyordu.

Destan onun gömleğinin düğmelerine elini götürünce adam bir an duraksadı. “Destan, bunu her şeyden çok istiyorum. Ne kadar istediğimi tahmin bile edemezsin. Ama hazır değilsen mecbur değilsin. Beklerim. Yanımda uyuman bile yeter. Yemin ederim şikayet etmem, sesimi çıkarmam, beklerim. Yüreğin benim olsun yeter...“
“Berzan, karın olmak istiyorum. Beklemek değil isteğim.”

Bu söz yeterdi. Adam onu usulca yatağa çekti. Yaşadığı üzüntüyü sanki kadının dokunuşları alıyordu. İçindeki acıyı teselli eder gibi dokunuyordu ona ve Berzan onun dokunuşlarında huzur buluyordu. Adam uzun zamandır kendini bulutların üstünde hissetmiyordu. Böyle bir duyguyu da daha önce hiç ama hiç yaşamamıştı.

Sabah uyandıklarında adam beline sarılmış minicik ele ve yanında uzanmış çıplak olmasına rağmen masum duran kadınına  baktı. Dün gece olanlar tekrar aklına gelince hemen yataktan kalktı. Yoksa onu uyandıracak ve yeniden teninde kaybolacaktı. Ama gece yeterince yorulmuş, o küçüğünü de yormuştu. Banyoya geçip duş aldı. Çıktığında kadın hala uyuyordu. Sessizce odadan çıktı. Her ne kadar onu bırakmak istemese de kız kardeşini araması lazımdı. Dahası buradaki işleri halledip, İstanbul’a gitmeliydi. Belki Destan’a da söylemeli, onu da yanında götürmeliydi. Bu fikri sevmişti.

Tam merdivenlere yaklaşmıştı ki arkasından telaşla gelen yardımcıları Dilan’ı gördü. “Hayırdır Dilan?
“Ağam, gelin ağam odasında yok. Bu saate kadar uyumaz diye odasına çıktım. Ama yatağı bile bozulmamış. Nereye gider, nerededir bilemedim.”
Adam gülümsedi. “Biliyorum Dilan. Destan benim odamda uyuyor. O uyanmadan kimse bu kata çıkmasın. Uyanmasını istemiyorum. Şimdilik sen onun odasındaki eşyalarını topla, o uyanınca kızlarla birlikte benim odama dizersiniz ve akşam uçağı ile İstanbul’a gideceğimizi söyle, hazırlansın,” dedi ve şirkete gitmek üzere konaktan çıktı.

RÜZGAR'ın BESTE'si / Y.S.S. I - FİNAL Wo Geschichten leben. Entdecke jetzt