Ruh!

11.6K 775 87
                                    

Luke beni bekliyordu.
“Agata’ya bulduğum bilgilerden bahsettim. Agata benimle geleceğini söyledi. Senin çocuklarla meşgul olmanı istiyor.”
“Ne? Bir dakika ben geleceğimi söylemiştim. Neden onunla gidiyorsun ki?” 
“Lily fazla tepki vermiyor musun?”
“Hayır! Amacı ne o kadının?”
“Lily! Kadın sana hiç bir şey yapmadı.”
“Luke! Bana neden onu savunuyorsun?”
“Sana onu savunduğum falan yok. Sadece burada önemli bir işle uğraşıyoruz. Ve o Alec’i daha iyi tanıyor. Bu yüzden gelmesi bence daha mantıklı.”
“Ne yani benim faydam olmayacağını mi düşündün?”
“Yok öyle bir şey! Senin burada o mutasyonlarla ilgilenmen gerekiyor.”
“Neyse ne istiyorsan onu yap. Ben gidip onlarla ilgilenirim.”
Arkamı dönüp hızla koridorda ilerliyordum. Luke arkamdan seslenmemişti bile. Nasıl olurda beni istemez? Burayı bulamasına yardım eden de bendim. Ama benim faydamın olmayacağını düşünüyordu. Sonunda odaların olduğu kata gelince durdum sakinleştim. Flex’in odasında olup olamayacağını merak ettim. Beni eğlendirebilen nadir insanlardandı. Odasının kapısını tıklattım. Flex’in tatlı sesi içeri girebileceğimi söylüyordu. İçeri girince Diğerlerinin oda da olmadığını Flex’in tek olduğunu gördüm.
“Neden tek başınasın?”
“Tek değilim!” Flex gülümsedi. Yatağının üzerinden boş duran bir yatağa bakıyordu.
“Sem!”
“Efendim Lily?”
Yatağın üzerindeydi tahminimce.
“Nasılsın?”
“Kötü.”
İçimi çektim.
“Bende kötüyüm.”
Tamamıyla soğuk bir ses tonuyla
“Sorduğumu sanmıyorum.”
Flex ellerini kaldırarak
“Ben iyiyim ama ikinizde neden kötüsünüz?”
Konuyu değiştirmek en iyisiydi.
“Canım sıkılıyor. Seninle sohbet etmeye geldim. Ama sen zaten meşgulsün anladığım kadarıyla.”
“Evet biraz meşgulüm. Keen bana bu parçalardan oyuncak yapabilirsem benim olabileceğini söyledi.”
“Öyle mi? Peki yapabiliyor musun?”
“Tabiki de!”
Mat odaya kan ter içinde girdi. Anlaşılan kum torbası yumruklamayı kesmişti. Sem ise görünür hale geldi ve
“Sen neden bu odaya geldin? Erkek arkadaşının yanına gitsene!”
“O gitti.”
“Bende sizlerle takılmaya geldim.”
“Biz istiyor muyuz ki?”
“Bilmem. Sanırım istenmiyorum. Rahatsız ettiysem özür dilerim.” Cidden tartışacak durumda değildim. Moralim tamamıyla bozuktu. Flex haricinde Sem ve Mat bana bu tepkimden dolayı tuhaf tuhaf baktılar. Flex elindeki parçaları birleştirmekle uğraşıyordu.
Bende kapıya yöneldim. O sırada Ray kapının önünde belirdi.
“Hey, selam millet! Ben geldim.” Beni görünce bana tuhaf tuhaf bakarak “Senin neyin var? Fazlasıyla somurtuyorsun”
“Ray kenara çekilir misin? Çıkmak istiyorum.”
“Hayır! Sana ne olduğunu anlatmazsan çıkamazsın”
Birden sinirlenmeye başlamıştım. Ve burnumdan soluyordum. Bu da benim susadığımın göstergesiydi. Nasıl şimdiye kadar kendimi tutmuştum ki? Kan kokuları şimdi daha bir keskin geliyordu.
Ray irileşen gözlerle bana bakıyordu.
“Neden gözlerin  renk değiştirdi?”
Flex arkada gülerek
“Kırmızı başlıklı kızın kurda sorduğu sorulara benzedi bu biraz!” güldü.
Mat’se şaşırarak
“Ne demek gözleri renk değiştirdi?”
O sırada gözlerimi sıkıca kapattım.
“Ray çekilir misin? Kendimi hiç iyi hissetmiyorum.” O sırada biri beni çevirdi.
Mat’in sesini duyuyordum.
“Lily gözlerini aç.” Elleriyle omuzlarımdan tutuyordu. Gözlerimi açınca kaşları biraz daha çatıldı ve “Ne zamandır beslenmiyorsun?”
“1 yada 2 hafta oldu.” Mat hala bana bakarak “Ray kenara çekil. Lily sende beni takip et. Beslenebileceğin bir yer biliyorum.”
Ray kenara çekilince hızla odadan çıktık.
Mat önüne doğru bakarak konuştu. “Öncelikle buradan çıkmalıyız. Yani bu eski metro istasyonunun dışını kastediyorum.”
“Pekala seni buradan çıkarabilirim.” Ben durunca o da durdu. Bana bakarak
“Nasıl yapacaksın?”
“Bana tutunman gerekiyor.”
Mat afallamıştı. Ne demek istediğimi anlamıyordu. Elini tuttum ve omzuma götürdüm.
“Elini sakın çekme ve şimdi gözlerini kapat.”
Şaşırsa da dediğimi yaptı. Gözlerini kapattı. Bende onu oradan çıkarttım. Artık Luke ile ilk girdiğimizde olan o karanlık yıkık metrodaydık. Mat o anda dikkatimi çekti. Nefes nefeseydi. Eğilmiş elleriyle dizlerinden destek alıyordu. Ona bakarak
“İyi misin?”
“Bir dahaki sefer nefesimi tutmam gerektiğini bana söylersen sevinirim.”
“İyide ben Luke’u da aynı şekilde ışınlıyorum.”
“Unutma o bir vampir. Nefes almayla işi falan yok.”
“Mantıklı!”
“Ama bir dakika sen bunu nasıl yaptın?”
“Ben bir wizavamp’ım. Yani büyücü vampirim. Sizin yaptığınız çoğu şey zaten benim güçlerim arasında. Görünmez olamıyorum, Keen kadar zeki değilim ve Flex kadar esnek değilim. Şekil falan değiştiremiyorum.”
“Biz hepimiz sadece vampir olduğunu sanıyorduk.”
“Evet bir süre bahsetmekte istemedim zaten. Her neyse biraz daha durursak burada tek sen olduğuna göre senin kanınla başlayacağım.”
“Doğru söylüyorsun. Beni takip et!”
Bizim Luke ile girdiğimiz yönün tersinden ilerlemeye başladı.
“İyide çıkış bu tarafta değil miydi?”
“Orası şehre çıkan yön. Bu taraf ormana çıkıyor. Ama yani fener falan almadım. Hiç bir şey göremiyorum.”
Elimi bir kaç şıklaşmamla etrafımızda olan eski meşalelerden bit kaçını yaktım. Mat yine şaşırarak bakıyordu. Ama bir şey demeden ilerlemeye devam ediyordu. Sonunda minik bir kapıdan eğilerek geçtik. Ve orman tam karşımızda meşalelerden birini aldı. Hava kararmıştı. Ormanda karanlıktı. Sakince ilerliyorduk.
“Bu ormanda hayvan bulabilirsin. Bence biraz hızlı davran. Bayan Agata dışarıda olduğumuzu öğrenirse biteriz.”
“Demek onu kızdırma ihtimalim var. Bunu sevdim.”
“Senin onunla derdin ne?”
“Sen her sorumu cevaplıyor musun ki bende senin sorunu cevaplayayım.”
O anda ormanın içinde bir çıtırtı duydum. İşte beslenmek için ideal bir kan9 kaynağı bulmuştum. Mat’e onu işaret ederek sessiz olmasını söyledim. Ve onun yanından hızla ayrıldım. Hayvanı yakalamış ve beslenmiştim. Gözlerimin renginin normale döndüğünü hissedebiliyordum. Mat yanıma gelerek
“Biliyor musun bu çok iğrenç.” Bana bir mendil uzattı. Ağzımı temizledikten sonra yürümeye başladık.
O küçük kapıya gelince durdu. Önceliği bana verdi. İçeri girdim. Ardından kendisi de gelince ilerlemeye başladık. Ben önden ilerliyordum o ise arkadan. O anda yine rüyalarıma giren ruh tam karşımdaydı. Bu aynı zaman da Jason un şirketinde gördüğüm o kadındı. Demek ki ben bir insan değil bir ruh görmüştüm. Yüzü bulanıktı belli olmuyordu. Ayakları yoktu. Eteğinin pilesi havada sallanıyordu. Saçları kalçasına kadar uzanıyordu. Ve gözlerini kesinlikle kapatmışlardı. Elleri ise bir asker misali dizlerine yapışık bir şekilde duruyordu. Ve hiç kımıldamadan bana doğru duruyordu. Mat ben duraksayınca ne olduğunu sordu. Ama konuşamıyordum. O anda üzerime hızla gelmeye başlayan ruhtan kaçmaya çalıştım. Fakat bana yetişti ve içimden geçti. Soğukluğunu her bir hücreme kadar hissetmiştim. İçimden çıkarken de bana her zaman tanıdık gelen aynı kokuyu aldım. Bu yine Jason’un kokusuyla aynıydı. Ve yere yığıldım. El ve ayaklarımın kontrolü sanki artık bende değildi. Yerde yarı baygın Mat’in bana doğru koşuşunu gördüm.
“Lily iyi misin?”
Ama onun sesini bastıran beynimin içindeki o fısıltıyı yine duydum.
‘Bizi kurtar. Özgür bırak. Yardım et. Onlar bizi bulmadan yardım et.’ Hala kendimde değildim. Mat beni kucakladı ve yerden kaldırdı. Ama onunla ne konuşabiliyor ne de vücudumu hareket ettirebiliyordum. Bu çok tuhaftı. Ve kendimden geçtiğimde ise. Gizli bölüme girmiştik.

Uyandığımda direk doğruldum ve nefesim kesilmişçesine derin derin nefes aldım. Terlediğimi ise yüzüme dokununca anladım. Başıma bir kaç kişi toplandı. Luke direk elleriyle yüzümü tuttu. Bana bakarak “Lily neler oluyor böyle?”
Ona cevap vermek yerine etrafıma bakındım. Mat’in de telaşlı olduğu gözlerinden belliydi. Ve oda da birde Agata vardı. Agata direk birine seslendi ve
“Doktoru çağır!”
Ben kendime gelince Luke’a bakarak
“İyiyim. Endişelenmene gerek yok.”
“İyi falan değilsin. Neler olduğunu bana anlat çabuk!”
“Biraz kendime gelmeme izin ver anlatırım.”
“Mat senin karanlığa birden baktığını ve korkarak hiç bağırmadan koşmaya başladığını söyledi. Ve sonra birden sanki sırtından vurulmuş gibi  yere yığılmışsın. Ve ayrıca onu gördüğün halde hiç bir şekilde ona tepki vermemişsin.”
Agata ve Mat bize bakıyordu. Bir şeyler öğrenmek istedikleri belliydi. Mat daha çok korkuyla bakıyordu. Ona doğru bakarak
“Benim gördüğüm o şeyi sen görmedin mi?”
“Hayır Lily orada sen ve benden başka kimse yoktu.”
“Ben orada bir ruh gördüm. Üzerime koştu. İçimden geçince fazlasıyla üşüdüm. Ve vücudum benim yönetimimden tamamıyla ayrıldı. Mat’i duyuyordum ama konuşamıyordum. Ve kulağımda tuhaf sesler duydum.”
Agata “Bu da ne demek oluyor?”
Doktor da anlattıklarımı duymuştu.
“Anlattıkların tam olarak ne oluyor bilmiyorum ana ormandaki hayvan kanlarından beslendiğin için şuanda pek iyi değilsin.”
Ben şaşırarak
“Bu da ne demek oluyor?”
“Yani o hayvanlara büyü yapılmış. Birinin vampirlerle derdi var anlaşılan. Güçsüz olmalarını istiyor. Yani arada bazen güçlerin yok olabilir. Ne kadar süre olmaz bilemiyorum. Ama bu senin için bir dezavantaj durumunda olacaktır. Yani bu seni daha halsiz ve yorgunda yapabilir. Bu yüzden dikkatli olmalısın.”
Kafamı salladım. Doktor odadan çıkınca Agata yanıma yaklaştı ve
“Bu ruh görme olayı nedir?” 
“Bilemiyorum.”
Luke ekleme yaptı.
“Bazı ilkler yüzünden ruhlar kasabasına sürüklenmişti. Ve orda bir iki tanesiyle konuşmuştu. Ondan sonra bu son zamanlarda bir kaç kez korkunç kabuslar gördü. Ve bu son olay.”
“Çok ilginç. Bildiğim kadarıyla ruhlar kendilerine yardım edebilecek insanlara görünürlermiş. Ya da nefret ettiklerine.”
Mat
“Demek ki iki seçenek var. Peki hangisi?”
Ben
“Onlar benden yardım istiyor.”
Luke
“Ne yardımı?”
“Bilmiyorum.”
Agata korkarak
“Lily başın büyük dertte seni öldürene kadar durmayacaklar. Onlar ile ilgili çok şey bilmiyorum ama senin için bir araştırma yapabilirim.”
Geriye çekildi ve odadan çıktı. O anda fark etmiştim ki kendi yatağımdaydım.
Luke Mat’e bakarak
“Onu o ormana götüren sen miydin?”
“Evet! Ama ben hayvanlar hakkındaki o büyü olayını yeni duyuyorum.”
Luke sinirli duruyordu. Mat içini çekti ve
“Ben bir diğer çocukların yanına gitsem iyi olur.”
Ben Luke’a bakarak
“Saat kaç oldu?”
“ Sabahın 6 sı”
“Ne ben dünden beri uyuyor muyum? Ve siz sabaha kadar başımda mı beklediniz?”
“Benim için sıkıntı değildi bunu biliyorsun. Ama Mat uyandığını görmeden gitmeyeceğini söyleyip durdu. Agata bir saat önce geldi yanımıza.”
“Peki sen ne yaptın? Bulabildin mi bir şeyler?”
“Hayır. Hiç bir şey bulamıyorum. Elim kolum bağlı. Nereye gittiğini, nasıl kaybolduğunu kimse bilmiyor. Ve bu beni deli ediyor.”
“Sakin ol onu bulacağımızı ikimizde biliyoruz.”
“Neyse sen dinlen ben de gidip notlarımı biraz karıştırayım. Ha bu arada hayvan kanı içemezsin artık. İnsan kanıyla beslenmek zorundasın.”
“İyide insan kanı belli bir süreden sonra beni kötü vampire dönüştürmez mi?”
“Şu öğrencin Keen ve bir kaç profesör bunun üzerinde çalışıyor. Vampirleri tetikleyen her neyse insan kanından onu çıkartmanın yollarını arıyor. Bu yüzden dert etme.”  Beni öptü ve odadan çıktı. Bense tekrar yastığıma kafamı koydum. Uyuyamıyordum. 2 saatimi bu şekilde yatakta tavanı izleyerek geçirdim.

Bir VAMPIRE Aşık Olmak 2!Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin