= ÖRGÜLÜ =

85 18 1
                                    

"Selam, nasılsın?" dedi Lina, gayet mutlu, heyecanlı ve bir o kadar da endişeli bir ses tonuyla.

Otobüste ayaktaydı. Bir süre sonra, tam karşısında düşmemek için bir eliyle direkten yardım alan çocuktan cevap geldi.

"Selam. İyim, teşekkürler. Tanışıyor muyuz?" kendinden emin olmayan bir cevapla karşılık vermişti.

"Bende iyim. Sorma zahmetinde bulunmadığın için teşekkür ederim." dedi alaycı ve de eleştirel bir tavırla, Lina. Bunları söylerken karşısına bakıyordu.

"Haklısın, kabalık ettim. Özür dilerim. Bu arada, tanışıyor muyuz? Hâlâ bir açıklama yapmadın." diye atıldı öne çocuk.

Lina bir şeylerin tuhaf gittiğini fark etti. Kendisi bluetooth'lu kulaklığıyla bir telefon görüşmesi yapıyordu, o sırada. Ve sanırım karşısında onu tamamıyla yanlış anlayan biri duruyordu. Çocuğa kulağındaki bluetooth'lu kulaklığı gösterip, olayı açıklığa kavuşturdu. Çocuk durumu anlayınca yüzü kızardı ve utandı. "Nasıl bu kadar aptal olabilirim?!" diye kendine milyonlarca kez kızdı için için.

Lina telefon görüşmesini bitirince çocuğa bakarak güldü.

"Bu kadar sıkıntı etme be, kardeş! Olur böyle ufak yanlış anlaşılmalar." dedi, son derece samimi bir şekilde.

"Gerçekten özür dilerim. Bir an benimle konuşuyorsunuz zannettim, kabalık etmek istemedim ve cevap verdim." dedi aslında niyetinin ne olduğunu belli eden bir açıklamayla.

Lina gülmemek için kendini zor tutuyordu. Çocuğun, kibar ve ince düşünceli biri olduğunu fark etmişti. Bu yüzden duruma gülüpte onu daha fazla utandırmak istemedi.

Otobüs üniversite durağına yaklaşınca, otobüsü durdurmak için Lina ve çocuk aynı anda parmağını düğmeye götürdü. Bu sırada bir temas söz konusu oldu tabii. İkisi de düğmeye basmak için birbirlerine öncelik verdiler. Bir türlü anlaşamadıklarını ve otobüsün durağa gittikçe daha fazla yaklaştığını gören bir diğer genç, kendiside aynı durakta inecek olmalı ki hızlı davranıp düğmeye bastı. Lina ve çocuk arasında ki bu anlamsız ısrara da son vermiş oldu.

Otobüs durduğunda çocuk Lina'ya,
"Bayanlar önden.." diyerek, inmesi için kenara çekilip yol verdi. Lina da bunun üzerine "Olmaz, eşitiz sonuçta. Bir fark yok. Sen buyur.." dedi, eliyle işaret ederek. Bu konuşmayı yersiz bulan diğer genç - otobüsü son anda durdurmayı başaran - elleriyle ikisini de kenara itip otobüsten indi. Bu sıra da Lina'yı da kolundan yakalayıp indirmişti. Lina kısa süreli bir şok etkisindeydi. Sonra, Lina ile bir türlü anlaşamayan çocuğa dönüp, "İnmeye niyetin yok galiba. Otobüsten inmek bu kadar zor olmamalı." diyerek oradan uzaklaşmak için bir kaç adım atmışken durdu ve arkasına döndü. Ardından ikisine dönerek, "Fazla naziksiniz. Türünüzün son örneği olmalısınız." dedi, alaycı bir tavırla. Kulaklığını takıp - cool - bir şekilde oradan uzaklaştı.

***

Üniversite de yeni açılan müzikal kulübüne katılmak için standların kurulu olduğu bölüme doğru yola koyuldu, Lina. Fikri beğenmişti. Heyecanla ve yeteneklerine yeni beceriler katıp kendini geliştirebilmenin vermiş olduğu arzu ile standın kurulu olduğu yere geldi.
Bu bölüme olan yoğun ilgiden kaynaklı kuyruk misali gittikçe uzayan sırayı fark ettiğinde daha fazla geride kalmamak için hemen sıra da yerini aldı. Sırasının gelmesini bekliyordu tabi. Bu sıra da, gelenleri de bir yandan süzüyordu. Kimini yakışıklı, kimini güzel, kimini karizmatik, kimini sevimli, kimini ise çirkin buluyordu. - düşünceler işte.. insan düşünebilen bir varlıktır -

Lina, bir model ve mankenlik yapıyordu. Fakat bu, okul ortamında bilinmeyen bir sırdı. Bir nevi, tanınmamak için yapılan kimlik ve karakter değişimi diyebiliriz. Hatta deyim yerindeyse, bir beden de bütünleşmiş aynı ruhu taşıyan farklı görünümlere sahip iki yabancı.

Nihayet orta sıralara gelmişti. Arkasına döndüğünde, yüzünü hem heyecan hem de şaşkınlık kapladı. Kuyruk hiç sonu gelmeyecek şekilde ilerliyordu. Bazıları sıradayken tanışıyor, birbirlerine yeteneklerini gösteriyordu. Lina, bazılarını hayranlıkla izliyor, bazılarını da karamsar bir şekil de izliyordu. En öne baktığında, insanların tek tek döngü halinde küçük bir çadıra girip çıktıklarını farketti. Neler olduğunu bir an önce ögrenmek istiyordu. Bu sefer de çıkanları izlemeye koyuldu. Çadırdan çıkan kişilerin ellerinde birer kağıt vardı. Yüz ifadeleri bulanıktı. Pek bir şey anlaşılmıyordu. Beklemeyi seçti. Nasıl olsa sıra yağ gibi akıyordu.

Sonunda sıra kendisine gelmişti. Kendinden önce giren kişinin çıkmasını bekliyordu. Kapıda da öğrenci bir görevli vardı. Görevli çocukla göz göze geldiğinde bir şey fark etti. Çocuk dikkatlice kendisine bakıyordu. Çocuk Lina'ya doğru ilerledi. Lina bu sıra da bakışlarını yere çevirdi. Çocuk yakınına geldikten sonra etrafın da bir tur döndü. Lina biraz tedirgin olmuştu. "Amacın ne? Ne yapmaya çalışıyorsun?" diye türlü türlü düşünmeye başladı. Bu sıra da çocuk, Lina'nın tam önünde durdu. Hafifçe Lina'ya doğru eğildi ve "Şu genç mankene ne kadar da çok benziyorsun.. Daha önce hiç böyle bir benzetme yapan oldu mu?" dedi.

Lina bakışlarını yerden, adama doğru çevirdi. "Pardon, benimle mi konuşuyordun?" dedi, çocuğun sorularını kulak ardı ederek. Çocuksa munzur bir gülümseyişle karşılık vererek yerine döndü.

Nihayet içeride ki kişi çıktı. Sıra Lina'daydı. Lina tam içeri girerken, çadır girişinin sağında duran görevli çocuk "Bol şans." dedi, duyulabilecek bir ses tonu ve yarım gülüşle. Bunu söylerken Lina'ya bakmıyor, eline aldığı bir listeye göz gezdiyordu. Lina bunu umursamaz bir şekil de davranıp içeri girdi.

İçeride üç kişi vardı. Kocaman bir masa, orta da bir erkek, erkeğin sağında ve solunda bir kız oturuyordu. Sağ baştan ilerleniyordu. Lina kıza doğru ilerledi. Kız, Lina'ya doldurması için bir başvuru formu verdi. Hiçbir açıklama yapmadan ilerlemesini söyledi. Lina bunun üzerine çocuğun önün de durdu. Çocuk kafasını elinde ki bazı kâğıtlara eğmiş bir şekilde, "Elinizde tutmuş olduğunuz bir ön kayıt formu. Bu formda ki kriterlere uygun olup olmadığınıza dair hemen karşılarında bulunan kutucuklara bir tik atmanız yeterli olacak. Hemen altında ki açıklamada da seçmelere katılabilmeniz için yeterli yüzdelik oran yazmaktadır." dedi. Yavaşça bakışlarını önünde ki kağıttan ayırıp Lina'ya yönelterek, "Sormak istediğiniz başka bir şey var mı?" dedi. Nihayet bakışları birbirini bulduğunda ikisi de şaşkınlıkla parmaklarıyla birbirini işaret ederek, "SEN!" diye tökezlemişçesine bağırdılar. Lina, "Sen beni kolumdan yakalayıp otobüsten indiren çocuksun." dedi. Çocuk, "Ciddi olamazsın." diyerek, Lina ile dalga geçti. Sonra geçiştirerek, "Hadi hanımefendi, bekleme yapmayalım. Çok işimiz var." diyerek ilerlemesini söyledi.

Açıkçası Lina, çocuğun bu tavırlarına uyuz olmuştu. Ama sorun çıkmasın diye ilerledi ve diğer kızın önünde durdu. Kız, Lina'dan başvuru yaptığına dair listeye adını soyadını yazıp imzalamasını istedi. Lina'da talimatları yerine getirip imzasını atıp çadırdan çıktı. Kağıdı imzalarken telefonunu masanın üzerine bırakmıştı. Öfkeden telefonu masanın üzerinde unutmuştu. Telefon titremeye başladığında çocuk telefonun Lina'ya ait olduğunu tahmin etti. Telefonu alıp peşinden o da çıktı. Arkasından koşup ona yetişti. Lina'nın adını bilmediği için, ona "Hey, ÖRGÜLÜ!" diye seslendi. Lina üzerine alınmayıp devam etti. Çocuk, "Hey, sana diyorum! Dur artık!" dedi. Lina bir ihtimal diye düşünerek döndü. Ve çocuğun koşar adımlarla kendisine doğru ilerlediğini gördü. Karşı karşıya geldiklerinde çocuk, "Nihayet durabildin. Aslına bakarsan bu benim görevim değil. Ama insanlık nağmına bir iyilik yapayım dedim. Al bakalım ÖRGÜLÜ." dedi ve telefonu uzattı. Lina telefonun kendisine ait olduğunu fark eder etmez hemen elinden kaptı.
Çocuk yine Lina'yı sinirlendirmek için, "Bir teşekkür edebilirdin, ama neyse. Bu arada 'öfke ile kalkan zarar ile oturur.' bunu da unutma. Hadi eyvallah." diyip tekrar koşarak çadıra doğru gitti.

( "Peki, Lina ne yaptı?" dediğinizi duyar gibiyim. Hadi o zaman, bir sonra ki bölüm sizi bekliyor.)

FISILDAYAN KALPLER #Wattys2018Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin