☆Bölüm 1☆

65.9K 305 85
                                    

《Ya okumaya değer bir şeyler yazın, yada yazmaya değer bir şeyler yapın...
Benjamin franklin.》

Yine yozgat'ın en soğuk günlerinden biriydi. Kışı seviyordum ama buranın soğuğu da donduruyordu insanı. Çamaşır yıkamaktan donmuş ve kızarmış ellerime baktım. Soğuktan yara olmuştu. Ama umrumda değildi.
Bugün hamza'yı görecektim o bana herşeyi unutturuyordu.
Enazından bu boktan hayatımı güzelleştiriyodu.
Kitaplarımı çantama koyup anneme seslendim,

"Anne ben çıkıyorum çamaşırları yıkadım, astım "

Annem yanıma gelip ellerimi yüzümün arasına aldı.

"Geç kalma tamammı? Babanı biliyorsun yine kavga çıkartmasın"

Bir anda kaşlarım çatıldı ve ellerimi havaya kaldırarak bağırdım,

"Anne! Hayatımda kardeşlerimin bezlerini, kıyafetlerini yıkamaktan, ahır temizleyip, dağlarda çobanlık yapmaktan başka bi aktivitem varmı? birtek okula gidiyorum onda da beni daraltma!"

Annemi asla üzmek istemezdim ama artık benimde canıma yetmişti onun yapabileceği hiç bir şey yoktu. Farkındaydım babamın lafının üstüne laf katmazdı. Bazen annemin sabrına şaşardım. köyün en fakir eviydik ama bir gün annemin, babama ah ettiğini duymamıştım.

Annem yine ayni sakinliği ile havada olan ellerimi tuttu.

"Ah benim ilk göz ağrım. Ben istiyormuyum böyle olmasını babanın huyu bu. Benimde yapabileceğim hiç bir şey yok "

Daha fazla lafı uzatmak istemiyordum "Neyse anne tamam hadi görüşürüz akşam " diyip çıktım evden.

Dolmuşa bineceğim yere kadar yürüdüm beklemeye başladım.
Köyün çıkış durağından, ilçeye götüren arabalar geliyordu. Okulumuz ilçede olduğu için oraya bu küçük dolmuşlar ile gidiyorduk.
Birden yerdeki birikmiş su dikkatimi çekti. Yansımama baktım. Uzun bukle bukle siyah saçlarım, beyaz tenim ve kıvrımlı belim ile fazlası ile dikkat çeken bi güzelliğim vardı. Bütün köyün dilindeydim. Daha 16 yaşında olmama rağmen görücüler kapıda kuyruk oluyorlardı. Babama sorsan dünden verirdi ama, kız meslek lisesinde okuyorum diye şimdilik ses çıkartmıyordu.
Tabi bide benim çocukluk aşkım hamza vardı. Onunla beraber büyümüştük biz. Kendimizi bildik bileli hep birbirimizi sevmiştik. Vazgeçmeye niyetimiz de yoktu. Babam çok defa ayırmaya kalkışmıştı ama, bizim aşkımızın güçlülüğü karşısında kim durabilirdiki?
Bir anda babamın hamza hakkında dediği son şeyler yankılandı kulağımda,
" Bir daha seni hamza ile yanyana görüyüm, yemin ederim ki ilk gelen kişiye veririm seni"

Kalbim cızladı, kafamı hızlıca iki yana salladım "asla böyle bir şey olamaz, olmayacak" diye tekrarladım.

Kafamı kaldırdığımda dolmuşun geldiğini fark ettim hızlıca binip parayı verdim oturdum önüme gelen yere.
Okul benim rahat kalabildigim tek yerdi.
Ailemden kaçıp kafamı dinleyebildigim tek yer.
Insanlar neden okulu sevmez ki? diye iç geçirdim. Sabah erken kalkmaktan dert yanarlar. Derslerden, hocalardan, arkadaşlardan dert yanarlar.
Ne güzel dertler aslında bunlar ama insan rahatın içinde olunca anlamıyor işte diye düşündüm.

Kafamı yasladım camdan, gözümü yola çevirdiğimde okula yaklaştığımı gördüm ayağa kalkıp,
"Müsait bi yerde inebilirmiyim" dedim şoför durunca inip okula doğru ilerledim.
Kapının girişinde en yakın arkadaşım Ayşegül ile karşılaştım. Bana doğru koşmaya başladı.
Bu kızı gerçekten seviyordum. Okulun en zengin kızıydı fakat zenginlerle değil benimle takılıyordu.

"Hey Eyşan nerede kaldın be kızım"
Diye seslenerek yanıma yaklaştı Ayşegül.
"Burdayım geldim" dedim gülerek.

"Hoca bizi yok yazmadan yetişelim hadi" deyip koluma girdi.

MatemHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin