Bölüm 1

417 8 1
                                    

Bölüm 1:

Vasilisa, zil çalar çalmaz koşar adım sınıftan çıktı. Yolda onu çevirip erkek arkadaşları hakkında bir şeyler anlatmalarını, onu bir yerlere davet etmelerini ya da kimseyi zorla evine çağırmayı istemiyordu. O sadece normal bir lise öğrencisi gibi okulunu bitirip, erkek arkadaşıyla birlikte vakit geçirmek istiyordu. Ama attığı adımlar ve söylediği sözler olay oluyordu. Okulun o gösterişli kapısından çıktı. Etrafını hızlı bir şekilde süzdü ve her zaman ki yerinde, arabasıyla birlikte onu bekleyen Xander’ı gördü. Her zaman ki çekici gülümsemesiyle ona bakıyordu. Vasilisa ona doğru koştu sıkıca sarılıp kokusunu içine çektikten sonra yüzüne baktı. “Bugün ne yapıyoruz?” diye sordu neşeyle. Neşeli sesle sorulmuş bu soru Xander'ın daha içten gülmesine neden oldu. '' Küçük hanım ne yapmak isterse." diye cevapladı genç adam. Mutluydu. Vasilisa'nın yanındayken hiç bir sorunu düşünmüyordu. Dalgın düşüncelerini Mason'ın sesi böldüğünde, Xander, hayatın bundan iyi olamayacağını düşünüyordu. Mason klasik -yarı alaycı yarı neşeli- ses tonuyla, "Bizden gizli bir şeyler dönüyor sanırım. Çıkarın baklayı." diyerek herkesi güldürmeyi başardı. Natalie, Xander ve Vasilisa' ya fırsat bırakmayarak şüpheci bakışlarla Mason'a baktı. "Ne zaman biz olduk acaba? Hatırlayamadım da." Mason laubali tavırlarıyla kolunu Natalie'nin boynuna attı. "Gökyüzü aşkına! Ufak ayrıntılara takılmayalım bebeğim." Natalie tam diklenerek cevap verecekti ki yabancı bir ses konuşmasını böldü. Çekingen ve kalın bir sesti. Ve herkesin -Vasilisa dışında ki herkes, o hala biraz önce ki neşesini koruyordu- ciddileşmesini sağlayan bir ses. "Im şey... Selam Vasilisa. Ben Mark. Biyoloji dersinde beraber oturmuştuk bir keresinde." Vasilisa, Xander'ın zorlukla sıktığı yumruğu görmeyerek cevap verdi. "Ah, evet. Hatırladım. Senin için ne yapabilirim Mark?" Mark bunun üzerine utanarak cevap verdi. "2 tane sinema biletim var. Eğer istersen... Beraber gidelim mi diyecektim." Vasilisa bir an tereddüt etti. Sonra gayet uysal bir tavırla, "Söz veremem. Ama olası bir durumda haberleşebiliriz." Sonuna küçük bir tebessüm yerleştirip Xander'a baktı. O zaman sinirli olduğunu fark etti. Mason elini Xander'ın omuzuna koymuş, onu sakinleştirmeye çalışıyordu. Mark ise daha farketmemişti. "Peki o zaman son bir şey. Sana Liz diyebilir miyim?" Bunu öyle mutlu söylemişti ki Xander daha fazla dayanamayarak Mark'ın üzerine atladı. Mason onu engellemeye çalışsa da pek faydası olmuyordu. Bütün okul etraflarına toplanmıştı. Ama kimse Mark ile Xander'ı ayırmaya, kavgayı engellemeye çalışmıyordu. Natalie ve Mason gidip Xander'ın yakasına yapışıp çekmeye çalıştı. Xander'ın boş bir anına gelmeseydi, Mark'ı öldürebilirdi. Natalie ve Mason, Xander'ı yakınlarındaki ağaca yapıştırdı. Mason kızgınca, "Seni lanet olasıca herif! Ne yapmaya çalışıyorsun?" diye bağırdı. Xander sinirle, "O herif Lisa'ya asılıyordu!" diye söylendi. Natalie tıslayarak konuştu. "Eğer sırrımızı biri öğrenirse, sana yemin ederim ki seni toprağın altına gömerim." Bunları söyledikten sonra biri duydu mu diye bakıp, arabasına doğru yürüdü. Natalie, kimsenin duymadığını sanarak yanılmıştı. Çünkü Vasilisa duymuştu. Kafası allak bullak olmuştu genç kızın. En yakın arkadaşı ve sevgilisi ondan bir şeyler saklıyordu. Lanet olsun diye iç geçirdi. Mark'a özür dilercesine bir bakış atarak Xander'ın yanına gitti. "Bundan sonra herhangi birine zarar verirsen her şey biter. Aramızdaki her şey." Sonrasında Xander'ın yüzüne bile bakmadan ana caddeye çıktı. Yoldan geçen ilk taksiye atlayıp eve doğru yola koyuldu. Kafasını taksinin camına yaslayıp düşünmeye başladı. Neden bu kadar kıskançtı ki? Ve neden bu kadar gururlu? Neden ondan bir şeyler saklıyordu? Ve neden hep onu incitiyordu? Daha bir sürü sorusu vardı. O sırada telefonunun titrediğini hissetti. Xander arıyordu ve açmayacaktı. Telefonu çantasına attı. Gözlerini kapatıp hayatın neden bu kadar zor ve karışık olduğunu düşünmeye çalıştı. O sırada Xander sinir krizleri geçiyordu. Mason’a döndü. “Lanet olsun! Eğer duymuşsa, yanlış anlamışve incinmiş demektir. Ve ben böyle bir durum karşısında hem seni hem de Natalie’yi öldürürüm!” Mason ona kendini beğenmiş bir bakış attı. “Baban seni yaparken gururlu muydu sence? Babanda bile olmayan bu gurur sana fazla dostum.” Xander’ın omzuna hafif bi yumruk attıktan sonra oradan uzaklaştı. Xander, bu sözleri karşılıksız bırakmayacaktı tabi ki ama şimdi halletmesi gereken çok daha önemli bir mesele vardı. Lisa –yani Vasilisa, ona kısaca Lisa diyorlardı-, kalbi kolay kazanılacak bir kız değildi ve sinirlernmesi bir melez için bile iyi değildi. Arabasına bindi ve Lisa’nın nefret ettiği şekilde –ki bu, 200’le gitmek oluyordu- onun evine doğru gitti. Arabasından indi ve kapıyı yumrukladı bir-iki kez. Lisa kapıyı kısık bir şekilde açtı. “Buradan hemen gitmeni istiyorum. Hemen!” Tam kapıyı kapatacakken Xander tek eliyle tuttu. Lisa ne kadar uğraşsa da kapıyı kapatamayınca zorlamayı bıraktı. “Ne istiyorsun?” Xander, gözlerini Lisa’nın gözlerine dikti. “Bana küsmemeni.” Lisa yüzüne küstah bir gülümseme yerleştirdi. “Sana güvenmiyorum. Ve Mason’a da. Hatta Natalie bile bugün kaybetti güvenimi. Üçünüzün bir olup arkamdan iş çevirdiğinize inanamıyorum, sizi lanet olasıcalar!” Xander, Lisa’nın sırdan bahsettiğini biliyordu. Natalie sayesinde olmuştu tüm bunlar. Natalie ve koca çenesi! Dikkatini tekrar Lisa’ya verdi. “Benimle bir yere gelmeni istiyorum.”

İdalya Mitolojisi *Gökçe Başaran ve Gözde Kibar*Where stories live. Discover now