''Beni görünce bu kadar mutlu olacağını bilseydim önceden gelirdim.'' Kapıya öylesine bakıyordum. Henri'nin sesiyle bakınca kapıdan girdiğini gördüm. Sırıtışım silindi. Yavaşça yerimden doğruldum.

''Geç en öndeki amfiye otur.'' Sesimdeki ciddiyeti anladığında suratı düştü. Ona acımayacaktım. ''Seni iki gün önce çağırmıştım.''

''Sinirinin geçmesini bekledim...'' Masanın üstüne çıkıp oturdu. Masa oturalacak yer miydi? ''Geçmemiş.''

''Geçmesi gerekiyordu?''

''Kötü bir şey yapmadım, sen sadece eve uğramıyorsun. Bende dışarıda takılmak yerine evi tavsiye ettim. Hem...''

''Hem ne?''

''Sen o eve yerleşmemişsin! Kitapların bile kolide.'' Dediğinde sertçe yutkundum. Evde vakit geçirmiyordum ki. Ona bunu söyleyip haklı çıkarmayacaktım.

''Dedem, New Young da konumuma gelmemi tebrik amaçlı ev alacağını söyledi. Kolileri açmam gereksizdi.'' Dedim.

''Dedem sana ev alacak! Bende Güney Karolina üniversitesine gidiyorum ama kimse beni tebrik etmedi.''

''Üniversite de burslu olmadığın için olabilir mi? Tüm eğitim masraflarını ve buna hergün duyarsızca harcadığın paralarda dahil karşılandığı içindir he?'' bu söylediklerim sert olmuştu.

''Ben siz değilim! İnek olmam gerekmez. Param varsa hayatın tadını çıkarırım. Sen tüm parayı elinin tersiyle ittin ne oldu. İsveçrede düzinelerce hesabın var Eva! Ekonomik kriz çıksa tek başına ülke kuracak paran var. Abim! Mükemmel David. Tek bir davayla hayatını yeniden inşa edebilir. Ben... Siz değilim ben para yiyen taraf olmak istiyorum. Oluyorumda.''

''Yapıyorsun ve eline geçiyor?'' sorumla ikimizde sustuk. Suratına alaycı bir gülüş yerleşti.

''Jessica! Annem ve babamın vazgeçilmez minik çocuğu olmak. Herkesin sevgisi. Peki sen?'' sorusuyla bakışlarımı kaçırdım. ''Ben cevap vereyim. Sadece bu derslik!'' Ellerini açıp etrafı gösterdi.

''Yanılıyorsun!'' duruşumu dikleştirip ona yaklaştım. Ben yaklaştıkça geriye kaçmamak için kendini zor tutuyordu. Tam önünde durdum. Gözlerimi gözlerine diktim. ''Benim ne kazandığımı sen anlamazsın. Benim bir davam var! Nesilden nesile aktarabileceğim. Bunu anlaman için davanın olması gerek. Bu dava baki olmalı.''

''Felsefeye başlama.'' Alayla yerinden kımıldamak isteyince elimi omzuna koydum. Korkuyla açılan gözlerini gördüğümde sırıttım.

''Felsefe değil Henri! İki gün önce evimde gördüğüm bir kişi var ya seninle olan ilişkimi sorgulattı. Kan bağı dışında sen ve ben arkadaştık. Şimdi sadece kan bağı olan iki kardeş. Artık arkadaşım değilsin.''

''Abla...''

''Artık David ne ise sende o. David tarafını iki yıl önce belli etmişti. Sen de iki gün önce. Şimdi, defol.''

''Abla, yapma. Sen böyle saçma şeylere takılmazsın.''

''Yeter!'' Bağırmam derslikte yankılandı. Arka amfilerde dolaştırdım bakışlarımı. Masalardan birinde duran gözlük dikkatimi çekti. Hızla bakışlarımı kaçırıp dikkatimi topladım. ''Evet takılmam! O eve gelmeyecektim de! Evet yalnızım ve sürekli iş yerindeyim! Evet beni seven yok! Evet, evet, evet daha bir sürü şeye evet! Orada bulunan tek bir kişiye evet yok, hani insanım ya, hani oradaki bir kişi pisliğin teki ya işte bünyem tepki veriyor. Saygı bekliyor!''

''Tek suçlu o mu?'' Henri omzundaki elimi itti. Ayağa kalkıp suratıma uzun uzun baktı. ''Komadan çıkınca çekip gittin! Rosalinda ile kendine yeni bir hayat kurdun. Dünyanın altını üstüne getirdiniz. Burada her şeyin aynı olmasını mı bekliyordun? Üzgünüm sen orada eğlenirken Aysha burada bocalayan Adam'ın yanındaydı. Hakeden kazanır var ya tam olarak durum bu. Sen hiçbir şeyi haketmeyen taraftasın.'' Henri'nin cümlesi bittiğinde titrek bir nefes aldım. Ona doğru bir adım attım.

Eva; Geçmişten GelenDonde viven las historias. Descúbrelo ahora