Bölüm 23

1.3K 287 16
                                    


Salı günü diğer günlere nazaran daha sakin başlamıştı ve şimdi öğlen saatleriydi. Başkomiser Deniz kendi odasında bir şeyler bulabilme ümidiyle sabahın erken saatlerinden bu ana kadar çalışmıştı ve artık gözlerini ovalıyor ve uyumamak için direniyordu. Diğer iki polis ise kurbanların aileleri ile görüşmek için dışarıya çıkmış ancak yine hiçbir sonuç alamadan umutsuz bir şekilde merkeze dönüyorlardı.

Başkomiser Kemal Mert'in kullandığı araçta dışarıyı seyrediyordu. Dalgındı.

"Neredeyse bu kurbanların aralarında bir bağ olmadığını düşüneceğim."

"Araştırmadığımız bir şey kalmadı Başkomiserim, gördünüz aileler de bu öldürülenlerin hiç birisini tanımıyor."

Başkomiser sağ elini, şakaklarına götürerek ovalamaya başladı. Başı zonklamaya başlamıştı. Elini kafasından çektikten sonra boynunu sağa sola oynattı.

"Evet tanımıyorlar ama bu işte bir gariplik var."

"Ne gibi gariplik Başkomiserim?"

İşte tam da o sırada Başkomiser Kemal'in telefonu çaldı. Başkomiser isteksizce telefonu cebinden çıkardı. Ekrandaki numara yabancı birisine aitti. Telefon birkaç kez çaldıktan sonra Başkomiser nihayet telefonu açtı.

"Efendim."

"Pardon rahatsız ettim, ben Başkomiser Kemal'i arıyordum."

"Benim buyurun."

Karşıdaki kişi gayet neşeli konuşuyordu.

"Kemal devrem."

"Sesinizi tanıyamadım kimsiniz acaba?"

"Tabi tanımazsın devrem kaç yıl oldu görüşmeyeli. Kütahya hava er eğitim tugayı çavuş talimgah bölüğü. Hatırladın mı ben ranza arkadaşın Şükrü."

Başkomiser Kemal arayanın kim olduğunu öğrendiğinde nihayet günlerden sonra yüzünde gerçek bir tebessüm oluşmuştu. Telefonun diğer ucundaki arkadaşına yumuşak bir ses tonuyla cevap verdi.

"Ooo Şükrü sesini duyan cennetlik devrem. Hatırladım tabi nasılsın?"

"Eyvallah Kemal'im çok iyiyim sen de iyisindir inşallah?"

"Ben de iyiyim Şükrü'cüm."

"Hey be kaç yıl geçti aradan, sesin hiç değişmemiş be devrem."

Kemal gülümsedi.

"Tabi canım ne demezsin, iyice kartlaştık biz devrem."

Karşılıklı gülüşmelerden sonra Başkomiser yeniden konuşmaya başladı.

"Sen neredesin şimdi, neler yapıyorsun?"

"Ankara'ya gelmiştim Kemal'im, zor da olsa emniyetten telefon numaranı aldım bir arayayım dedim."

"İyi yapmışsın. Ayrılmadın değil mi hala Ankara da mısın?"

"Yok ayrılmadım otobüsümün hareket etmesini bekliyorum AŞTİ'deyim."

"İyi o zaman bekle geliyorum."

Kısa adayla AŞTİ yani Ankara Şehirlerarası Otobüs Terminali Türkiye'de inşa edilmiş en büyük Otobüs terminaliydi.

"Yakın bir arkadaşınız mı Başkomiserim?"

Başkomiser Kemal'in gözleri uzaklara daldı.

"Askerdeki tek arkadaşımdı diyebilirim. Ranzanın üstünde ben altında ise Şükrü kalıyordu. Çok emeği geçti bana. Hatta bir gece çok ateşlenmiştim, Şükrü'nün uyandırmasıyla kendime geldim. Terden sırılsıklam olmuşum, Şükrü hemen beni yatağımdan çıkardı ve nöbetçi astsubaya haber vererek revire götürülmemi sağladı. Sabah gözlerimi açtığımda da karşımda ilk gördüğüm yine Şükrü olmuştu. Anlayacağın gece boyu başımda beklemiş."

RAKAM(Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin