AMBER 16 | GÜVEN

Start from the beginning
                                    

"Mantıklı" dedi Mike çenesini kaşıyarak.

O sırada Sofia ilk defa konuştu. "Donaldson cinayeti için bir gelişme kaydedebildik mi?"

"Kilit nokta da bu kısım" dedi James. "Donaldson'dan teknolojiyi tamamen satın alıp, onu ortadan kaldırmış olmaları da ihtimallerden dahilinde."

"Haklı olabilirsin" dedi Sofia düşünceli bir şekilde.

James derin bir nefes aldı ve tüm ekibe döndü. "Brad senden akşama kadar bana bir isimle gelmeni bekliyorum. Sonrasında Singapur'daki laboratuvar için görev planlaması yapacağız.

Jenny, lütfen Jun Nish'in laboratuvarın tüm plan, giriş çıkış, kör nokta haritalarını  ve güvenlik prosedürlerini bizler için hazırla."

"Elbette bay Hunter."

James düz bir ifadeyle başını salladı. "Brad, Elizabeth siz çıkabilirsiniz."

Elizabeth bir saniyeliğine gözlerini kıssa da hemen onay verdi. Brad ise çoktan kapıya ulaşmıştı.

James en sonunda Mike ve Sofia'ya döndü. İfadesi sertleşmişti.

Sofia bu değişim karşısında şaşırdı. "James, sen iyi misin?" dedi tereddütle. James diğerlerinin gittiğinden emin olduktan öfkesi taşmış gibi konuşmaya başladı.

"Gözlerimin önünde," dedi sesini sabit tutarak "ne olduğunu bilmediğim bir zehir yüzünden işkence çektiğini görüyorum. Benimle olan anılarını hatırlamadığı gibi, düşünceleri benden uzaklaştığı an zihni bir savaşa tutuşup bedenini hırpalıyor."

Sofia konuyu anladığı anda yüz ifadesini yumuşattı.

"Biliyorum" dedi anlayışlı bir şekilde. "Ona her ne yaptılarsa zihnine yaptığı baskı fiziksel tepkimeye yol açıyor." James'e bir adım yaklaşarak koluna dokundu. "Çözüm bulmaya çalıştığımı biliyorsun."

Genç adam koluna değen Sofia'ya gözlerini kısarak baktıktan sonra hızlı onu kendinden uzaklaştırdı ve genç kadına buz kütlelerini değdirmekten çekinmedi.

"Merkeze gittiğinde Frank'le hiç bir gelişme kaydedememeniz kabul edilemez Sofia, bu konuda senden başka güvenebileceğim kimse yok ve elimizde koca bir sıfır var."

"James..." diye araya girmeye çalışan genç kadını zarifçe havaya kaldırdığı eliyle kesin bir şekilde durdurdu. Ruhunu çeken, damarlarındaki kanın buza dönmesini sağlayan, içini taşlaştıran bir acının pençesindeydi. Derin bir nefes aldı ancak evrendeki tüm oksijeni tüketse, yine de yetmeyecek gibiydi.

"Lanet olası sonsuz bir teknolojimiz var ancak Beren'e ne olduğunu çözemiyoruz öyle mi? Belki de tüm bunlar içinde bulunduğumuz bu yozlaşmanın bir parçasıdır." Ses tonuna bir virüs gibi yerleşen öfkeye hakim olamıyordu.

Onun bu hareketlerine alışık olmayan Sofia'nın gözleri sonuna kadar açılırken, dakikalardır sessiz bir şekilde bekleyen Mike konuşmaya dahil olma ihtiyacı duydu.

"James, sakin ol dostum. Öfkeli olduğun için böyle düşünüyorsun." Mike'ın alaycı tavrına tezat olan ciddi duruşu ve uyarı dolu bakışları, her an izlendiklerini hatırlatır gibi James'e odaklandı.

James yumruklarını sıktı. "Onu görmedin" dedi tıslarcasına. "Ne hale geldiğini görmedin. Delirmiş gibiydi. Bir şey onu kontrol ediyordu."

Mike bu cevap üzerine sıkıntı ile başını eğdi. Sofia tekrar James'e yaklaşmaya çalıştıysa da faydasızdı. James çoktan kapıya doğru ilerlemişti.

"Ona bunu yapanı bulduğumda..." dedi ancak devamını getirmedi. Ekip arkadaşlarını ardında bırakıp, odadan çıktı. O saatten sonra aklında yer edinen tek düşünce, tekrar nefes almaktı. Ve temiz havanın tekrar ciğerlerine nüfuz edebilmesi, kalbinin ritmini tekrar bulabilmesi için, Beren'e ne olduğunu bulması gerekiyordu.

Lacivert  - Safir - AmberWhere stories live. Discover now