14- Kırık

42.7K 1.8K 230
                                    

Instagram: t.y.mazer
Twitter: tymazerr

KIRIK

Gözlerimi aralamaya çalıştığımda,bunun o kadar da kolay olmadığını anladım. Sanki tonlarca ağırlığı göz kapaklarıma bırakmışlardı. Birkaç başarısız denemeden sonra, tüm kuvvetimi göz kapaklarımda toplamaya çalıştım. Sonunda görüş açım netleştiğinde, ilk önce işlemeli tavanı gördüm. Sonra gözlerim, mavi renkli sıvıyla dolu serum torbasına kaydı. Daha önce bu renkte serum görmemiştim, gözlerimi kırpıştırıp doğru görüp görmediğimi kontrol ettim. Az sonra kırık Türkçeyle konuşan bir ses duydum.

"Beren hanım, kendinizi yormayın."

Ses tanıdık olmadığı için, bir nevi ayılmama neden olmuştu. Gözlerim iyice açıldı, doğrulmaya yeltendim. "Serum bitene kadar sabitçe yatmanız önemli. Serum bittiğinde zaten kendinizi çok daha iyi hissedeceksiniz. Bu arada ben Doktor Smith. Bay Hunter içeride, kendinize gelmenizi bekliyor."

James'i tanıdığına göre bu adam da Birlik'tendi. Tedirginliğim biraz olsun azalmıştı ama yine de onu görmeden rahatlayamayacağımı biliyordum. Doktorun sözünü dinleyerek yatağa geri uzandım. İnatçı ve söz dinlemeyen hastaların ne kadar sinir bozucu olduğu düşünülürse, benzer bir davranış sergilemek istemiyordum. Sabırla serumun bitmesini beklemem gerekecekti. Damlatma hızına bakılırsa yarım saatten az bir sürede bitecekti. Bu kadar dayanabilirdim.

Son yaşadıklarımı kafamdan atmaya çalışarak olabildiğince pozitif düşünmeye çalışıyordum. Serumun beni sersemleştirdiği bir gerçekti ama dakikalar geçtikçe şaşırtıcı bir şekilde daha iyi hissediyordum. Son damlalarına geldiğinde, elimin üstünde bulunan damar yolunu kapamak için dikkatli bir şekilde intraketi çıkardım ve plastik iğnenin çıktığı yere basınç uyguladım. Şişmeyeceğinden emin olduğum anda parmağımla bastırdığım yeri serbest bırakarak, yatakta oturur pozisyona geldim. Sırtıma saplanan bıçaklardan ya da o inanılmaz ağrıdan eser yoktu. Emin olmak adına sırtımı esnettim. Gayet iyiydim.

Doktor, konuşmamızın ardından beş dakika daha durup odadan çıkmıştı. Şu an odada olmadığından rahatça kalkabilirdim. Krem rengi çarşaflarla örtülü kocaman bir yatağın kenarına yatırılmıştım. Kalkmadan önce odaya kısaca göz gezdirdim. Yatağın iki başında birer adet komodin, odanın köşesinde banyoya ait olduğunu tahmin ettiğim bir kapı, kapının yanında giysi dolabı onun yanında da makyaj masası ve aynası bulunuyordu. Odanın diğer tarafında ise perdeleri kapalı olan devasa pencereler ve Jennifer diye adlandırıldığını duyduğum kırmızı bir koltuk bulunuyordu. Perdeler koyu krem rengindeydi, odaya krem ve kırmızı tonları hakimdi.

Yavaşça ayağa kalktım, ağrı sızı yoktu. Bir oh çekerek üstümdekileri kontrol ettim. Neyse ki hala kıyafetlerim üzerimdeydi. Üzerimdeki tişörtünün yakası olduğu gibi kan olmuştu. İstemeyerek de olsa tişörtü çıkarma ihtiyacı duydum. Aynı şekilde pantolonum da kötü durumdaydı.

Giysi dolabını açtığımda, saten erkek ve bayan geceliklerinden başka hiç bir şey olmadığını gördüm. Sanki farklı bir şey bulabilirmişim gibi biraz daha kurcaladım. Sonunda pes ederek bir geceliği ve sabahlığını da askıdan alıp banyoya yöneldim. Kendimi bu kadar iyi hissetmem büyük ihtimalle serumun sayesindeydi. Jenny olmasa da beni iyileştirmek için bir yol bulmuştu. İçimde yükselen minnet duygusuna engel olamadım.

Banyonun kapısını yavaşça açıp içeriye göz gezdirdim. Yine devasa bir küvet ve son derece lüks bir lavabo ve banyo dolapları vardı. Artık bu ihtişama alışmıştım ama hala neredeyse her gün yenisini tecrübe ettiğim mucizevi ilaçlara inanmakta zorlanıyordum.Banyonun kapısını kilitlediğimde, yüzümü yıkamak ya da sıcak duş alıp rahatlamak fikri arasında gidip geliyordum. Ama önce, aynaya bakarak hasar kontrolü yapmak üzere lavabonun üstünde asılı duran aynaya yöneldim. Görüntüm karşısında donup kalmış, kaskatı kesilmiştim.

Lacivert  - Safir - AmberHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin