Alıntı - 2

4.3K 317 32
                                    


"Eminim ona sorulsa gitmek istemezdi."

"Gitmezdi..." diye fısıldadı genç kadın boşluğa doğru bakarken.

"Fakat bazen bazı olaylar bizim kararlarımıza göre değil de olması gerekene göre gerçekleşiyor."

"Olması gereken onun ölmesi miydi?" diye soran Burcu fazlasıyla öfkeliydi. Daha yirmi sekiz yaşında olan kocasının ölümünü bir türlü kabullenemiyordu.

"Öyle bir şey söylemedim... Fakat iki saniye sonra ölmeyeceğimizin garantisi var mı?"

Bu konuşma iyiden can sıkmaya başladı. Normal kader mevzusuna getirecekti konuyu. Kaderiniz de bu varmış kabullen diyecekti herkes gibi. Ama unuttukları bir gerçek vardı ki kabullenemeyen Burcu değildi, kocası için atan yüreğiydi.

"Psikologa mı geldim bir din adamına emin olamıyorum Yusuf Bey," derken sözleri öfke içeriyor, gözleri ise hüzün bulutları tarafından esir alınmıştı.

"Benim için fark etmez... Hangisinde olmak istiyorsanız o olarak düşünebilirsiniz."

Adamın sakinliği ve anlayışı delirtiyordu Burcu'yu. Öfkesini kusmak, adamı bezdirmek hatta kendini buradan kovdurmaya çalışıyordu ama her çabası çok sakin bir şekilde geri püskürtülüyordu.

"Gelin sizle bir anlaşma yapalım..." dedi Yusuf fazlasıyla sakin bir ses ile. Burcu cevap vermek yerine sadece ifadesiz bir şekilde adama bakmakla yetindi.

"Bir süre buraya gelmek zorundasınız... Bunun farkındasınız da. Şimdi siz her gelişiniz de bana Can'ı anlatın. Ben de sadece dinleyeyim."

"Hayır!" dedi öfkeyle. "Neden size onu anlatayım ki?"

"Bu görüşmeleri sıkıcılıktan uzaklaştırabiliriz bu şekilde. Daha sonra da bitiririz bu seansları. Hem bu şekilde anne ve babanın da gönlünü yapmış olursunuz hem de bu görüşmelerde sıkılmaktan kurtuluruz."

Burcu öfkeyle ayağa kalktı. "Sıkılıyorsanız beni azat edin. Anneme artık bu seanslara devam etmek istemediğinizi söyleyin, bu durum ortadan kalksın!"

Yusuf, Burcu'nun öfkesine karşı sakin bir tavırla koltuğuna yaslandı. "Öncelikle bir konuda anlaşalım. Sizin bu öfkeli tavırlarınız ya da bağırmanız beni düşüncelerimden, verdiğim kararlardan vazgeçirecek değil. Sakin olmak ilk kural..."

"Sizin kurallarınız zerre kadar umurumda değil. Tam bir doktor edasıyla konuşuyorsunuz."

"Keşke sizde bir hemşirenin gerçekliği ve ileri görüşlülüğü ile konuşsanız işte o zaman tüm sorunlar çözülecek."

"Sorunları çözmek isteyen kim?" diyen Burcu bir elini kısa saçlarının arasından geçirdi. Uzun zamandır bu kadar öfkelendiğini hatırlamıyordu. Adamın sakin tavırları delirtiyordu onu. Hayır, kendini beğenmiş dese değildi. Şımarık dese hiç değildi. Gayet saygılı, gereğinden fazla sakindi. Ve bu genç kadının içinde ki öfke ateşini daha fazla harlıyordu.

"İyileşmek istemiyor musunuz?"

"Hasta değilim ben!" dedi adeta hırlarcasına.

"Hastasınız demedim... Yüreğinizin iyileşmesini istemiyor musunuz?"

Bardağı taşıran son cümle bu oldu. Burcu içinde ki öfkeye yenik düşerek adamın masasına doğru ilerledi ve masaya eğilerek, öfkeden kehribar rengi koyulaşmış, göğsü hızla inip kalkmaya başlamıştı.

"Benim yüreğim onunla birlikte gitti... İyileşecek bir şey kalmadı!"

Yusuf'un bir cevap vermesine fırsat vermeden öfkeyle odadan çıktı. Kendisine şaşkın gözlerle bakan sekreteri de umursamayarak dış kapıya çıktı. Gözünden akan yaşlar, yağmur damlaları ile birbirine girmiş bir haldeydi. Başını kaldırarak kendisi gibi ağlayan göğe baktı. Sende mi canını kaybettin diye fısıldarken kollarını birbirine sararak bir süre öylece durdu. Kendisini izleyen bir çift gözden habersiz sarsak adımlarla yürüdü. Canı yanıyordu. Kalbi kor ateşler içinde kavruluyor, bedenine zehirli oklar ile eziyet ediliyordu adeta.

Dayansa dayanamıyor, kabullense kabullenemiyor, inkâr etse yokluğun soğukluğu yüreğini üşütüyordu. Kapana kısılmış bir halde ne yaşayabiliyor ne de ölebiliyordu. En kötüsü de buydu ya. Yaşamak yasakken, ölmek haramdı!

*****

"Burcu'yu ben üç yıldır tanıyorum. Çalışkan, güler yüzlü bir hemşireydi. Hatta bir iki kere kocası, tabi o zamanlar nişanlılardı, gelmişti acile tanışmıştık."

Burcu'nun güler yüzlü olduğunu duymak şaşırmasına neden oldu. Çünkü iki gündür gördüğü kadının duygularının hala var olduğuna emin değildi. Arkadaşının sona doğru verdiği bilgi ise içinde garip bir merak oluşturdu.

"Can... Kocası nasıl biriydi?"

"Sert mizaçlı bir adama benziyordu. Belki de işinden ötürü. Her zaman resmiydi."

"Ne iş yapıyordu?"

"Bilmiyor musun?"

"Bilsem sormam."

"Üsteğmendi," dedikten sonra Murat meraklı bakışlarını arkadaşının üzerinden çekmedi ."Burcu neden bu kadar ilgini çekiyor?"

"İlgimi falan çektiği yok!"

"İlgini çekmese bana ölen kocasının işini ya da nasıl biri olduğunu sormazdın!"

Sormazdı. Şu ana kadar yardımda bulunduğu kimsenin özel hayatına burnunu sokmamış, sokmadığı gibi de kimseyle bu en yakın dostu dahi olsa konuşmamıştı. Fakat Burcu konusunda öyle davranamamış, merakına yenik düşmüştü. Yaptığı davranış profesyonellik anlayışına göre fazlasıyla yanlıştı. Tüm bunları bilmesine rağmen içinde ki meraklı adamı susturamamıştı. İşin en komik yanı da pişman değildi.

----

İyi akşamlarrr :) Yeni kitabımızdan alıntılarla geldim ki yine ben :D Düşüncelerinizi ve yorumlarınızı bekliyorum :) Güzel ve farklı bir kitap olacak. Kimler heyecanlı bakalım:? :)

Seviliyorsunuz ♥

Yarım Kalan AşkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin