Duyur + Alıntı

8.9K 374 27
                                    


Merhabalar arkadaşlarr :) Sizlerinde fikrini alarak yeni kitabımız hakkında karar verdim. Çoğu arkadaşım burada yayınlamadığım bir kurgunun kitap olmasını istedi ve bende öyle bir karar aldım :) Yarım Kalan Aşk kitap olarak inşallah en kısa sürede ellerimiz de olacak... Buraya alıntılar ve duyurular atacağım yer yer... Lütfen yorumlarınızı benden esirgemeyin. Alıntı sonrası düşüncelerinizi bekliyor olacağım :)

İnstagram hesabım : dilekyelomi takibi unutmayalım :)

-


"Hoş geldiniz Burcu Hanım... Buyurun, oturun," diyen adamın sesiyle zorlukla başını kaldırdı ve masanın önünde ki koltuklardan birine oturdu. Bakışlarını karşısında ki adama kaydırdığında yüzünde ki gülümsemeyi gördü. Yakışıklı ve genç bir adamdı. Siyah saçları, beyaz teni ile ideal bir koca adayıydı. Kim bilir belki de karısı vardı. Düşüncelerinin saçmalığı karşısında dudakları hafifçe kıvrıldı.

"Daha hiç konuşmadan sizi güldürdüğüme sevindim," diyen adamın sesinde ki samimiyet rahatsız etmeye başladı. Neden rahatsız olduğunu bilmiyordu lakin rahatsız olmaktan da geri duramıyordu.

Burcu'nun sessiz kalması üzerine adam devam etti.

"Ben Yusuf Poyraz... Sizin ile..." demişti ki genç kadın konuşmasına izin vermeyerek lafa girdi.

"Bakın ben sizden hiçbir şey istemiyorum. Buraya sadece annem için geliyorum! Bir şey anlatmak gibi bir düşüncem yok. Ya da verdiğiniz ilaçları falan da alacak değilim."

Yusuf'un yüzünde yine aynı samimi ifade devam ediyordu. Şaşırma ya da bozulma gibi bir durum yoktu. Birçok hastasında aynı durumla karşı karşıya geldiği belliydi.

"İlaç falan vermeyeceğim. Size bir şey anlatın dediğimi de hatırlamıyorum. Sohbet edeceğiz sadece..."

Burcu ifadesiz bir şekilde bakmakla yetindi sadece. Kimseye bir şey anlatmak istemiyordu. İçinde ki yangının büyüklüğünü kimsenin anlayamayacağını düşünüyordu. Yüreğinde ki acının geçmeyeceğinin farkındaydı.

"Güzel iş..." diye mırıldandı Burcu. "Sohbet edip para kazanmak..."

Yusuf'un hoş kahkahası odayı doldurdu. Genç kadın daha fazla sinir oldu. Amacı adamı bezdirip, öfkelendirip buraya gelmemekti ama sözleri tam tersi adamı güldürüyordu. Elleri iki yanında birer yumruk halini alırken bakışlarını kendisine neşeyle bakan adamdan ayıramadı.

"Evet, mesleğim güzeldir. Siz ne meslek yapıyordunuz?"

Bir an boş bakışlarla adama baktı. Ne meslek yapıyordu? Düşündü. Birkaç saniye aklına hiçbir şey gelmedi. Korktu. Kendini unutmuş bir haldeydi. Derin bir nefes aldı ve kendini toparlamaya çalıştı o an hatırladı mesleğini.

"Hemşireyim."

Ağzı hemşireyim derken içi hemşireydim dedi. Bir zamanlar öyleydi. Şimdi ise ne meslek yaptığını bile hatırlamayacak kadar aciz bir kadından ötesi değildi.

"Sizin mesleğiniz de güzelmiş..." diyen adama öfkeyle baktı.

"Bunların hepsini ve hatta daha fazlasını bildiğinize eminim. Daha fazla konuşmak istemiyorum. Ne zaman çıkabilirim."

"Seansımız bitmedi.

"Ne zaman bitecek?"

Yusuf kolunda ki saate kaydırarak bakışlarını tekrar ona doğru baktı. "Kırk beş dakika var daha."

"Konuşmak istemiyorum," diyen Burcu buradan çıkmak için bahaneler yaratmaya çalışırken Yusuf kollarını birbirine doladı.

"O halde susalım."

*****



Tam yirmi dakikadır boş gözlerle yere bakan kadını izlemeye devam etti. Kadının da söylediği gibi hakkında birçok şeyi biliyordu. Ona yardımcı olabilmesi için bilmesi de gerekti. Yaşadığı şey kolay değildi. Atlatamadığı hatta artık kendinden dahi vazgeçmiş olduğunu görebiliyordu.

Kesimi kötü kısa saçları... Bir bayan gibi değil de bir çocuk gibi davranışları... Bakışlarında ki donukluk... Bunlar genelde görmeye alışkın olduğu şeylerdi. Fakat bu sefer daha çok gözüne batıyordu.

Onun suskunluğundan anladığı kadarıyla hiçbir şey anlatmayacaktı. Fakat kadının atladığı bir nokta vardı ki adam fazlasıyla inattı. Üstelik bu tür vakalarla daha önce karşılaştığı da çok olmuştu.

Burcu'nun ona bakmamak konusunda direnmesine rağmen inatla Burcu'dan bakışlarını ayırmıyordu. Kadın yeri incelerken, adam da kadını inceliyordu. En sonunda saatin dolduğunu gören Yusuf daha fazla uzatmadan "Yarın tekrar aynı saatte bekliyorum sizi," dedi ve ona bakmadan hızla odayı terk eden kızın arkasından bakınmakla yetindi. Normalde kafasında ayarladığı seans haftalıktı fakat nedensice kızın yarında gelmesini istiyordu.

Kendini toparlamak için ayağa kalkarak duvarın kenarında duran masada ki kahve makinesinden kendine bir kahve doldurdu. Yarım saat sonra başka bir görüşmesi daha vardı. Kafasını biraz toparlamalı, o kehribar rengi gözleri aklından çıkarmalıydı.

Çalan telefonu ile masasına tekrar yerleşti ve sıcak kahvesinde büyük bir yudum alarak arayana baktı. Annesinin olduğunu görünce biraz şaşırsa da açtı.

"Efendim anne."

"Görüşmede falan değildin değil mi oğlum?"

"Değildim anne..." dedi. Görüşmelerinden telefonunu sessize aldığını annesini hatırlatmaktan artık yorulmuştu.

"Geldi mi Burcu?"

"Geldi."

"Nasıl?"

Hastaları hakkında normalde kimseyle konuşmazdı. Bu etik kurallara aykırıydı. Bu sebepten geçiştirerek "İyi olacak," dedi. Fakat annesinin sözleri ile bir anda dumura uğradı.

"Ondan bahsetmiyorum ben. Kız nasıl? Güzel mi? Beğendin mi?"

Annesinin meraklı çıkan sesi ayrı bir şaşkınlık, sorduğu sorular ise daha ayrı bir şaşkınlık içerisinde bıraktı Yusuf'u. Bir süre sakinleşmek adına sessiz kaldı. Yapısı gereği fazlasıyla sakin bir adam olmasına rağmen şu an fazlasıyla öfkeli hissediyordu kendini.

"Yusuf..." demişti ki annesine frenleyemediği sert bir sesle "Bunun için mi o kızı bana gönderdin?"

"Ne olmuş? Ben en son düğünde görmüştüm onu. O kadar güzeldi ki... İçten içe kaçırdığıma üzülmüştüm ama Allah onu karşıma yeniden çıkardı oğlum. İşi gücü yerinde olan bir kız. Bence siz..." demişti ki Yusuf daha fazla devam etmesine izin vermedi annesine.

"Bak ben sana bugün ne gördüğümü söyleyeyim mi?" diye bağırdı. Annesinin sessiz kalması üzerine devam etti.

"Kocasını hala seven, onun hala geleceğini sanan bir kadın gördüm! Hatta bir kadın bile değil küçük bir kız çocuğu gördüm."

Yarım Kalan AşkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin