1-Yemin (Düzenlendi)

69.6K 1.9K 177
                                    

Düzenlenme Tarihi: 17.10.2020

Sizde başladığınız tarihi yazar mısınız? Anı olarak burada kalsın :)

********************************************************************************

Her insanın hayata yönelik hayalleri ve umutları vardır. Bu hayaller, kişiden kişiye değişse bile, o heyecan hep aynı kalır. Kimileri bu heyecanı görkemli hayaller için kullanır. Kimileri de küçük ama samimi hayaller için... Efsun, ikinci grupta olanlardandı. Öyle büyük hayalleri yoktu. Hayalleri küçük ama içtendi. Etrafı umut çemberi ile sarılıydı. İçinde özlemini duyduğu o keskin duygular vardı. Bu duygular, çoğunluk tarafından sıradan sayılırken onun için büyük bir önem taşımaktaydı. Onun aile sıcaklığına, sevilmeye ve sevmeye ihtiyacı vardı. Çocukluğundan beri uzağında kaldığı bu duygulara açtı. Sırf bu duygulara ulaşmak için zorlu bir mücadeleye girişmişti. Çok zorlanmıştı ama zafere ulaşmayı bilmişti. Şimdi bu anın keyfini çıkarmaktaydı. Bu derin düşünceler, onu gülümsetirken arkasına yaslandı. Gördükleri bir rüya güzelliğindeydi. Öylesine güzel öylesine hoş... Bu anın hiçbir detayını kaçırmak istemiyordu. Etrafa dikkatle bakıyordu. Ortam o kadar güzeldi ki... Bakmaya doyamıyordu. İnsan kalabalığı, hoşuna gidiyordu. Çalınan davullar, halaya renk katarken gözüne Berat ilişti. Tam bir halay tutkunu olan Berat, çoktan kendini ritme kaptırmıştı. Halay başı olarak oyunun hızına hız katmıştı. Bir yandan halay çekiyor, bir yandan etrafa bakıyordu. Her fırsatı değerlendirip, etraftaki güzel kızlara bakıyordu. Efsun, onun bu haline gülmeden edemedi. Konu Berat olunca, çapkınlıkta sınır olmuyordu. Onun bu haline alışmıştı. Hem artık o da onun ailesindendi. Hiç sahip olamadığı erkek kardeşiydi. Bu düşünceler içini ısıtırken ona yaklaşanları gördü. Asım, koşar adımlarla ona yaklaşıyordu. Azad'da hemen ardındaydı. Küçük çocuğun yüzünde kocaman bir gülümseme vardı. Efsun, onun bu neşesine ortak oldu. Sevgiyle saçını okşayıp dudaklarını araladı.

"Asım... Ne kadar yakışıklı olmuşsun."

"Efsun, sen pyenses mi oldun?"

Efsun, Asım'ın sorusu karşısında gülümsedi. Ne böyle bir soru ne de böyle bir iltifat bekliyordu.

"Bilmem öyle mi olmuşum?"

Küçük çocuk, hevesle başını salladı.

"Evet evet. Pyenses gibi güzel olmuşsun." dediğinde Azat gülümseyerek konuştu.

"Laflara bak! Küçücük boyuyla neler diyor. Hep Berat'tan duyuyor böyle şeyleri."

Asım, küskünce omuz silkti.

"Hayıy! Ben kitabımda göydüm. Pyenses aynı böyleydi."

"Tamam öyle olsun. Kızma paşam. Gel sana bir çikolata alayım. İster misin?"

Asım, heyecanla amcasının elini tuttu. Efsun'a son kez bakıp el salladı. Onlar gözden kaybolurken, bakışların yan tarafa çevirdi. Kalbi sahibini bilircesine, arsızca atmaya başladı. Heyecanı en zirveye tırmandı. Fakat gördüğü manzara onu duraksattı. Gözlerine o hayal kırıklığının parçaları yansıdı. Sevdiği adam, bedenen burada ruhen farklı yerdeydi. Sanki düğününde değil de bir cenazede gibiydi. Efsun, ne kadar mutluysa, o o kadar mutsuzdu. Yıkılmış bir vaziyette, etrafa boş gözlerle bakmaktaydı. Efsun, hüzünle onu izlemeye devam etti. Çatık kaşlarını, bıkkın gözlerini ve somurtan dudaklarını... Sevdiği adamı, böyle bir günde böyle bir vaziyette görmek, içler acısıydı. Kurduğu hayallerin beklenmeyen acısıydı. Düğün gününde böyle bir acıyla sınanıyordu. Bu durum, ne kadar canını yaksa da katlanmak zorundaydı. Dayanmalıydı. Ona tamamen ulaşmak için bunu başarmalıydı. Gözleri koyuluklarla buluştuğunda sertçe yutkundu. Nefretin hüküm sürdüğü gözlere, uzun uzun baktı. Onun aksine sevgiyle baktı. Meydan okurcasına vazgeçmedi. Genç adam ise öfkesine yenik düşüp dudaklarını araladı.

HARAM SEVDA (TAMAMLANDI)Where stories live. Discover now