1-Yemin (Düzenlendi)

Mulai dari awal
                                    

"İnsanların mutsuzluğu üzerine mutluluk kurmak istiyorsun. Kendi mutluluğun için insanların canını yakmaktan çekinmiyorsun. Böyle yaparak, gerçekten mutlu olacağını mı düşünüyorsun?"

Efsun, bu sert sözler karşısında sarsıldı. Ama belli etmedi. Yüzüne zoraki bir tebessüm kondurdu. İri gözlere korkusuzca baktı. Canının acısını hep yaptığı gibi içine gömdü. Kendinden taviz vermedi.

"Ben, çok mutlu olacağım Doğu. Sen de mutlu olacaksın. Çünkü biraz önce, kendi hür ve iradenle beni eşin kabul ettin. Hatırlatmak isterim."

Doğu'nun öfkeli bakışları, üzerinde hüküm kurmaya devam etti. Efsun pes etmedi. Ne olursa olsun güçlü durdu. Kendine verdiği sözü, tutmaya çalıştı. Artık eski hatalarına yer yoktu. Bunun bilincindeydi.

"Sen, çok büyük bir kötülük yaptın Efsun. Onu sevdiğimi bile bile bunu yaptın. Beni bu evliliğe mecbur bıraktın. Sen..."

Efsun, daha fazla bu sözlere katlanamadı. Hırsla dudaklarını araladı.

"Ben hiç kimseyi, bu evliliğe zorlamadım. Hayır deme hakkına sahiptin. Ama evet dedin. Hem ona karşı bir sevgin olsaydı bir an bile düşünmezdin. Hayır der. Çeker giderdin. Benim yanımda değil, onun yanında olurdun. Sen beni seçtin. Bir ömür boyu benimle mutlu olmayı seçtin."

Genç adam, onaylamaz bir şekilde başını iki yana salladı. Efsun'a öyle bir baktı ki... Sanki karşısında karısı değil de düşmanı vardı.

"Asla mutlu olamayacağız. Özellikle en mutsuz sen olacaksın. Kalbinde başkası olan bir adama, bunu yaptığın için pişman olacaksın. Bu evlilik, ikimizin de kabusu olacak."

Sözleri bir hançer gibi keskindi. Her bir kelime, Efsun'un canını acıtmaya yeminliydi. Kalbinin derinliklerinde o derin acı vardı. Zamanında kapattığını sandığı o acı, yine gün yüzüne çıkmıştı. Aşkı, hayalleri ve kadınlık gururu ağır darbelere maruz kalmıştı. Onu, bugüne kadar tek bir şey ayakta tutmuştu. O da sıkıca sarıldığı inancı olmuştu. İnancı sayesinde bu yola baş koymuştu. Hayallere ve umutlara sığınmıştı. Kendinden son derece emindi. Sadece biraz daha dayanmalıydı. Sonra tüm bu acılar son bulacaktı. İstemsizce dudakları aralandı. İçindeki umut, sözcüklerle tamamlandı.

"Göreceğiz Doğu! Kimin haklı çıkacağını, kimin pişman olacağını..."

Bunu o kadar sessiz söylemişti ki kendinden başkası duymadı. Önündeki sudan bir yudum alıp, parmağındaki yüzüğe baktı. Zor olanı başarmıştı. Sadece birkaç hamlesi kalmıştı. Onu da yerine getirdiğinde huzura ulaşacak ve Doğu'nun kalbini kazanacaktı. Teyzesinin yaklaştığını görünce, kendine çeki düzen verdi. Ayağa kalkıp gülümsedi. Sıkıca sarıldı.

"Çok güzel olmuşsun kızım. Hayırlı uğurlu olsun. Bir yastıkta kocayın. "

"Sağ ol teyzem. İyi ki geldin."

Teyzesi gözlerini kaçırdı. Mahcupça dudaklarını araladı.

"Zenan'da gelmeyi çok istedi. Ama aniden rahatsızlandı. Hasta olmasaydı düğüne erkenden gelir. Yanından ayrılmazdı. Biliyorsun zaten kuzenini. Seni çok seviyor. Hep mutlu olmanı istiyor."

Efsun, derin bir iç geçirdi. İç sesine inat, sahte bir endişeyle konuştu.

"Hastaneye gitti mi? Şimdi aklım onda kalacak."

"Yok kızım. Gitmemekte inat etti."

"Şu an yanımda olsun çok isterdim. Onu yanımda görememek üzücü. Ama sağlık her şeyden önemli. Ona çok mutlu olduğumu ilet. Sevdiği adamın yanında çok mutlu de. Mutlu olduğumu bilsin ki o da mutlu olsun. Bu düğün işi bitsin, ilk işim Zenan'ın yanına uğramak olacak." dediğinde teyzesi şefkatle omzunu sıvazladı.

HARAM SEVDA (TAMAMLANDI)Tempat cerita menjadi hidup. Temukan sekarang