"Peki, sevgili abicim sen bu iş seyahatine yalnız mı gidiyorsun?"

Tayfun yüzündeki gülümsemeyi saklama ihtiyacı duymadan başını iki yana salladı.

"Yoksa?"

"Evet, ikna etmek zor oldu ama Yusuf'u özlediğimi ve onunla neredeyse hiç tatil yapmadığımı öne sürünce Sema kabul etti. Yani birlikte gidiyoruz."

"Birbirinizi boğmasanız bari oralarda. Hayır, bir şey değil çocukcağız aranızda pinpon topuna dönüyor."

"Boğmayız boğmayız merak etme. Hadi çıkalım artık. Seninki ağaç olmuştur."

Mine, Umut'un kendisini beklediğini hatırlayınca bavulun ağzını kapatıp montunu üzerine geçirdi.

Tayfun, onun bavulunu alırken Mine, küçük bir çocuğun heyecanıyla odadan dışarı çıktı. Merdivenleri henüz bitirmişti ki, babası salonun kapısında görününce genç kız yüzündeki heyecanlı ifadeyi ustalıkla sakladı.

"Çıkıyor musunuz?"

Mine, sessiz kalırken Tayfun onun yerine cevap verdi.

"Evet baba, çıkıyoruz."

"Tamam, dikkatli olun."

Genç kız, bakışlarını babasından kaçırırken adımlarını hızlandırıp kapıya ulaştı. Haftalardır aynı evin içinde iki yabancı gibiydiler. Mine'nin bu uzak tavırları Vedat Bey'i kahretse de geri adım atmaya niyeti yok gibiydi.

Kızının mutlu olabilmesi için her şeyi göze alabilecek kadar çok seviyordu. Belki de bundandı onun karşısında böylesine kararlı durabilmesi. Ona göre Umut, âşık olamayacak kadar serseriydi ve kızını er ya da geç üzecekti. Ancak Vedat Bey'in bilmediği bir şey vardı. Umut, Mine'yi çoktan hayatının merkezine koymuştu ve onun bir damla gözyaşına sebep olan kişiyi gözünü kırpmadan öldürebilirdi.

Mine, kapıdan çıktıktan sonra bir kez olsun arkasına bakmadan abisinin garajdaki arabasına bindi. Kısa bir süre sonra Tayfun da elinde iki bavulla arabaya ulaşmıştı.

"Mine?"

"Efendim abi?"

"Güzelim, babama neden böyle davranıyorsun? Adamın yüzüne bile bakmadın. Çok üzülüyor."

"Abi yapma Allah aşkına! Sen bari sorma bu soruyu bana."

"Bak, tamam. Babam yaptıkları konusunda haklı demiyorum ama onun da kendine göre haklı sebepleri var."

"Neymiş abi o haklı sebepler? Beni Umut'tan uzak tutarak ömür boyu mutsuz etmek mi?"

"Hayır güzelim. O da bizim başta düşündüğümüz şeyleri düşünüyor. Sonuçta Umut'un geçmişi ortada. Babam gibi magazinle ilgisi olmayan bir adamın bile gözüne sokabilecek kadar fazla vukuatlı bir geçmişi var. Tamam, biz onun seni ne kadar çok sevdiğini ve değiştiğini biliyoruz ama babam bilmiyor bunu."

Tayfun oturduğu koltukta sağına doğru dönüp kızın ellerini avucunun içine hapsetti. "Seni korumaya çalışıyor. Üzülmeni istemiyor. Bunu neden anlamak istemiyorsun?"

Mine, başını iki yana sallarken ellerini tekrar kendine çekip kucağına yerleştirdi. "Anlamıyorum abi, anlamayacağım da... Ben ona inanıp güvenmişken babamın yapması gereken şey bana inanmak. Umut'a inanmasa bile benim onun aşkına güvendiğimi bilmeli ve bunu kabullenmeli."

Tayfun yeniden bir şeyler söylemek için hazırlansa da Mine, kararlı bir ifadeyle başını camdan tarafa çevirdi.

"Gidelim mi artık? Umut'u daha fazla bekletmek istemiyorum."

İki Deli Bir Aşk || Berna Aslıhan [Aşkın Sen Hâli-2]Where stories live. Discover now