Dirilişe Doğru

46 16 5
                                    

Her şey anlamsız geliyordu. Kaldırım taşları. Yol kenarındaki şirin dükkânlar, cafeler, manavlar... Hepsinin bir amacı vardı ya benim amacım neydi? Kime güvenip kimin için yaşayacaktım. Beynimde zonkluyordu Arda'nın söylediği cümleler. Lise aşkımdı o benim. Çocuklugumu, 17 yaşımı elimden alandı. Lisede tanışmıştık ve babasının tayini çıktığından dolayı taşınmışlardı. Gitmeden önce söz vermişti ayrılmayacağız demişti ve ben de saf gibi inanmıştım. Annem hep "Kimseye inanma kızım herkes sırtından bir parça vurur." derdi. Affet anne seni dinlemedigim için affet. Nereye gittigimi bilmeden yürüyordum sadece. Başım yerde sadece adımlarımı izliyordum. Çalan telefonumla irkildim. Arayan Asya. Konuşmak istemiyordum. Ona bugüne kadar verdiğim değerlerin karşılığını alamamıştım. Ufak tefek yalanlar söylerdi bana bende inanmış gibi yapardım. Ben üzülürdüm ama onun üzülmesini istemezdim. O kaldıramaz diye düşünürdüm hep. Sanki ben hüzün babasıydım bütün dertleri mıknatıs gibi kendine çeken. Yinede sebepsiz seviyorum. Telefon çalıp çalıp kapanmıştı. Ve tekrar bir arama daha. "Efendim Asya" aceleci bir ses tonuyla: "Hani arayacaktın? Niye haber vermiyosun ? Her zamanki yerimize gidiyorum oraya gel."
"Dışardayım telaşlanma hemen. Ordayım bende zaten."
"Tamam bekle geliyorum 5 dakkaya."
Sehir merkezinden biraz daha uzakta bir bank vardı kimse olmazdı neredeyse. Her zaman oraya giderdik bizde. Hüznümü sevincimi hep orada yaşardım.
Bağıra bağıra geliyordu. Neye kızdı yine acaba. "Bana bak kızım üzülmek yok tamam mı. Gittiyse bitmiştir. Köpek gibi pişman olacak. O bir hiç. Sevgini hak etmiyor senin.  Daha iyisi çıkacak karşına gözünü aç yeter ki. Aşacaksın bu günleri. Ben hep yanındayım. Dünyanın sonu değil ya. " Asya ve tesellileri işte. Başkasını istemiyordum ki ben. Mutsuz da olsam onunla oluyum o olsun yanımda. Ama anlatamıyordum başkasına. Anlatsam da  anlamıyorlardı. Derin bir iç çekişle " Bitti Asya bitti. Ben bittigini kabullenemezken o bitirdi zaten. Hiçe saydı sevgimi. Köpek kadar sadık olamadı. Sevgisinin peşinden gidemedi. Keşke bir başkasını gözüne kestirdiği an deseydi.Evimiz olacaktı bahçesinde gülleri olan. Çocuklarımızın seslerine gülüşlerimiz eşlik edecekti. O yaktı evi kapısını kilitleyip mutluluğumu bıraktı orda.  beni bu şekilde umutlandırıp, hayaller kurdurup yolun yarısında bırakmaya hakkı yok onun. Üzülüyorum bir daha ona dönemiycem. Bır daha ona bakamıycam. Kalbimde bıraktığı izi kapatamıycam."
İsteksizce göz yaşlarım süzülürken yüzüme doğru, bana sarılıp ağlamaya başladı Asya. "Ah be kardeşim yüzü güzelim. Yapma böyle."
Zar zor ayağa kalkıp her zamanki gibi bağıracaktım. Ama sesimin güveni kalmamıştı çıkacağına.
"Nefret ediyorum. İğreniyorum senden. Allah belanı versin. "
Asya tutmasaydı düşmüstüm belki de yere . Omuzlarımdaki bu yükü kaldırmıyordum. Kalbim ağırlık yapıyordu bedenime. Kaç saat ağladım bilmiyorum. "Gidelim mi Cemre? Kaldıkça kötü oluyorsun. Kafa dağıtalım hadi birşeyler yapalım." beni bu halimden kurtarmak istiyordu ama hicbir şey yapacak halim yoktu. Ama kalkmalıydım burdan.
Onunla olan anılarım geliyordu aklıma. Saflığım geliyordu.
"Gidelim." yürümeye başladık.Zaten nefes alamıyordum birde  hava sıcak olunca iyice bunalmıştım. Sadece adımlarımı izliyordum. Asya soğuk çay almak için önden gidiyordu. Yavaş yavaş ilerlerken durdum bi an. Karşımda biri vardı.
"Pardon bir şey sorabilir miyim ? "
Yüzüne bile bakmadan "tabi" diyebildim.
"Yeni taşındık da buraya sağlık meslek lisesi nerde biliyor musun ?"
Demek bizim okuldaydı. Kafamı kaldırıp bakışımla kaldım. Sarışın, uzun boylu ve mavi gözlü bir çocuk. Ama umrumda değildi. En kısa haliyle tarif ettim. Teşekkür edip gitti. Asya anlamsız bir halde " O çocuk kimdi Cemre?" bizim kızın gözleri fal taşı gibi açılmış çocuğun arkasından bakıyordu. "Bilmem bizim okula nakil gelmiş.Okulu nerede olduğunu sordu söyledim bende. "  şaşkın bir bakışla " İnanamıyorum yaa. Ve sen başka bisey demedin öyle mi? " ben ne düşünüyorm bu kız ne diyor beni deli edecek. " Ne deseydim Asya? Konuşmak istiyorsan git peşinden. " Ses tonum biraz sert çıkmış olsa gerek hemen masum hallere bürünüp koluma girdi. Nereye gittiğimiz bilmeden sessizliğin eşliğinde yürümeye devam ettik.
Evet yine telefonum çalıyordu. Bir annem eksikti zaten oda aradığına göre tamam oldu. "Ceren nerdesin kızım sen ? Okula da gitmemişsin. " Şimdi nasıl bir bahane bulcaktım ki ? "Ya anne şey iste bizim Asya hasta olmuş. Onu hastaneye getirdik." ani bir tepki ile "Neyi var ? İyi mi şimdi? Hangi hastanedesiniz söyle geliyim hemen." al başına belayi " Biseyi yok anne karnı ağrıyodu sadece. Çıktık hem geliriz birazdan." ne kadar inandırıcı konuştuğum tartışılır tabi. " İyi hadi öyle olsun bekliyorum. " bir kere de söylediğim yalanlara inansınlar ama beceremiyorum. Hemen kendimi ele vermek çok kötü bir durum tabi. Asya bana şaşkın şaşkın bakıyordu. " Ceren ilk defa düzgün bir yalan söyledin helal kız sana. " sebepsiz gülümsememe neden oldu. "Ha şöyle yaa o büyük büyük kısılmayan gözlerinle gülümsemen kadar  tatlı bir şey yok. Gel öpücem. " Allah'ım yolun ortasında kızın yaptığına bak yaa. " Kızım manyak mısın sen? Bi dur bak herkes bize bakıyoo." tabi kendini dinlettirmek mümkün mü bizim deli kıza. Eve yaklaşmıştık artık. "Hadi sen git. Bisey olursa söylerim sana." isteksizce "Seni bırakırsam gözüm arkada kalır ama." ne kadar şikayet etsem de bu bile yeterdi bana. "İyiyim ben kuzum. Hem annemler faln var ne kadar kötü olmama izin verirler ki. " ikna olmuş gibiydi. " Tamam o zaman. Sabah okula gidicez değil mi ? " masum bir çocuk gibi karşımda dudak büzüşüne nasıl olumsuz cevap verirdim bilmiyorum." Aklın o sarışın çocukta kaldı seninde belli. Sen git ben öğleden sonra gelirim. Bak itiraz istemiyorum. Konu kapanmıştır . "  yüzüne kocaman bir öpücük kondurup konuşmasına izin vermeden girdim eve. Bu kadar nefis kokan yemekler yapmak zorunda mıydı annem. Saat 16:30 olmuştu ve ben dün aksam yediğim yemekle duruyordum. Ona rağmen canım bir şey istemiyordu. Tavuk çorbasından bir iki kaşık alıp tam odama gidiyordum ki annemi gördüm. "Nasıl oldu Asya ?" evet sorularıyla beni deli etmeye niyetliydi annem. "İyi dedim ya anne niye kırk kere soruyosun acaba " sert bir sesle söylediğimden dolayı baya şaşırmıştı annem. Şaşkın bir ifadeyle " Senin canın bir şeye mi sıkıldı ?" diye sordu. Ne diyecegimi bilemeden "Hayır gayet iyiyim" deyip odama kaçtım. Evet sözde iyiydim. Yapmam gereken ilk iş üstümü değiştirip pijamalarımı giymek oldu. Biraz erkendi ama olsun bu günden sonra tüm hayatım karanlıktı zaten. Gece kadar sessiz gece kadar kimsesiz gece kadar farksız. Analarımızın olduğu kutuyu açtım. Kolye, fotoğraflarımız,çiçek, söz yazılı kâğıtlar, beraber aldığımız elbise... Simdi hangisini nasıl atıp nasıl kıyacaktım. Hepsi koca bir hiçten ibaretmis. Yarın ilk is götürüp hepsini yakmak olmalıydı. Yatağıma uzandim. Kulaklığımı açıp müzik dinleme başladım. Beni tek anlayan Karadeniz müzikleriydi. Çalan gül bahçesinin ardından gözlerimdeki yaşlar anlamsız dökülüyordu. Ne bekliyordum ki. Bende ki aptallık değil miydi. Herkes ben değildi benim gibi sevemezdi. İgreniyorum ondan. O kadar halsizdim ki kısa bir süre sonra uyumuşum.

AŞK-I ARAFWhere stories live. Discover now