Demisti.

Ecrin, Asya'yi cok tatli bulmustu. Guzel degil se ne olmus. Guzel sevmisti Asya'yi içi ısınmıştı ona. Ecrin'in de arkadasi yoktu, kimseyle konusmazdi.

Yetim haneye verileli 3 ay olmustu. Ama hep yalnizdi. Annesini cook ozlemisti. Her gun agliyordu elinde kalan tek fotografina bakarak.

- Annem

Diyordu. Fotografina dokunurdu hep.

- Biliyorum, anneler ölmez.

Diyordu icinden. Hatirlatmisti Asya annesini. Kocaman gulumsemisti tekrardan ogretmenine dönüp.

- Ben burada oturmak istiyorum ogretmenim.

Demisti. Ogun iki kucuk kızında kaderleri birlesmisti. Kalplerindeki eksiklikleri ikisi beraber tamamlayacaklardı. Beraber savasacaklardi bu dünyada.

*****

Yusuf'u o günden beri mahalleden kimse gormemisti. Hasan beyler 1 haftaya tasinmislardi Çanakkale'ye. Yeni okul, yeni arkadaslar edinmisti.

Memleketini, Rize'yi tamamen unutmustu.
Istanbul kocaman bir yerdi. Evleride buyuktu. Yemyesil bahceleride vardi. Arkadaslariyla orada oynuyorlardi.

- Oglum, namaz vakti.

Diye bagirdigimda zumre hanim, yusuf agacin tepesine cikmaya calisiyordu.

- Napiyorsun oglum, duseceksin.

- Anne, dusmem ben .

- In cabuk assagiya namaz kilcaz.

- Peki anne.

Sonunda inmisti agactan. Bahcedeki cesmeden abdestini almisti. Tek basinada alabiliyordu abdestini, annesi ogretmisti ona. Eve girdiginde annesi namazliklari seriyordu. Tesbihini alip kurulmustu namazligin basina. Huşu icin de bildigi kadariyla kiliyordu namazi.

Annesinin ogrettigi dualari okuyordu hep. Zaten zor oluyordu dualari ezberlemek. Her gun odev veriyordu. Bugun de Yusuf'un odevi kâfirún süresiydi. Namazlarını kılıp dualarını etmişlerdi. Annesi hergun ogle namazindan sonra verdigi sureleri okuturdu. Yine ogle vakti namazlarını kılmışlardı.

Yusuf'u kucagina oturtturmustu. Biraz saclarini oksadiktan sonra. Yamacina indirmisti.

- Aslan oglum, bugun ki odevinde hangi sure vardı.

- Kafirûn suresi anne.

- Benim akıllı oglum nasıl okunuyordu.

- Kul yâ eyyühel kâfirûn

- Başlamadan önce besmele çekmeyi unutma oglum.

- "Bismillahirrahmânirrahîm.

Kul yâ eyyühel kâfirûn
Lâ a'büdü mâ ta'büdûn
Ve lâ entüm âbidûne mâ a'büd
Ve lâ ene âbidün mâ abedtüm
Ve lâ entüm âbidûne mâ a'büd
Leküm dînüküm veliye dîn"

- Aferim ogluma. Bu süre bize ne diyordu. Anlamı neydi.

- "Rahmân ve Rahîm olan Allah'ın ismiyle.
De ki: Ey kâfirler
Tapmam o taptıklarınıza! Siz de benim kulluk ettiğime tapanlardan değilsiniz. Hem ben tapıcı değilim sizin taptıklarınıza. Hem de siz, benim kulluk ettiğime tapıcılardan değilsiniz. Sizin dininiz size, benim dinim bana!"

- Afferim akıllı oglum.

Yusuf'u tekrar kucagına alip, alnından opmüştü. En sevdigi sutlu cikolatalarlardan vermisti ogluna. Hasan bey, sirket islerinden dolayı hep gec vakitlerde gelirdi evine. Yusuf'uyla vakit geciremezdi. Geldiginde hep uyuyordu yusuf. Gece namazini kıldıktan sonra yusuf dualariyla birlikte odasina cekilirdi, guzelce uyurdu. Hasan bey her gece Yusuf'un yanina gider alnindan operdi.

Yusuf'ta ozluyordu babasini. Hic vakit ayirmiyordu ogluna. Biliyordu onlar icin calisiyordu. Buyuyunce , baba olursam oglumla cok vakit gecirecegim diyordu hep. Babasina kizgin degil di, kirgindi sadece.

- Siz olmasanız, ben napim parayı. Senin gelecegin icin calısıyorum. Bugunler de boyle söz veriyorum aslanıma beraber parka gidecegiz.

Biliyordu babasi sozunu tutacaktı. Elindeki uzaktan kumandalı ucagı basucuna bırakıp odadan cıkmısti hasan bey. Ne kadar vakit ayiramasa da oglunun hic birseyden mahrum kalmasini istemiyordu..

Babaydi o. Yusuf'unun kimseden eksik kalmasini istemiyordu. O gun olablardan sonra gelen uygun is teklifini hemen kabul etmisti. Oglu mutlu olsun istiyordu. Oo tek cocuklariydi. Tek yasam kaynaklari.

*****

Fatma hanım Asya'nın sevdigi kelebekli tokalardan almıstı. Iki tane pembe toka. Asya pembe rengini severdi ama en çok maviyi seviyordu. Annesinin gozleri mavi renk oldugundan, gökyüzünü, denizi de seviyordu.

Asya cok sevdigi arkadaşı Ecrin'e vermişti kelebekli tokalarından birini. Birlikte takıyorlardı. Ama okulda ki yaramaz cocuklar Asya'yı hic rahat bırakmıyorlardı. Dalga geciyor, Asya'yı üzüyorlardı.

Ecrin'le el ele tutuşmuş tuvalete gidiyorlardı. Sınıflarında olan erkek cocuklardan biri önlerini kesmisti. Iki katlarıydı sanki kucuk kızların.

- Nere, Çirkin ördekler ..

Egleniyorlardı ama Asya ve Ecrin hiçte eglenmiyorlardı. Gitmek istiyorlardı ama cocuklar bırakmıyorlardı. Cember yapmışlar alay ediyorlardı.

- Çirkin ördekk .

- Çirkin ördek.

Her bir agızdan bagırıyorlardı. Birşey yapamıyorlardı. En sonunda Ecrin konuşmuştu. Asya'nın elini sıkıca tutmuştu.

- Cekilin önümüzden. Ögretmene sölicem sizi.

Arkalarındaki kız saçlarına dokunmuştu cekmisti iste, acitmisti.

- Çok cirkinsiniz. Bu tokalar sizi guzelleştirmez.

Deyip tokaları cekıp ayaklarında ezerek kırmıstı.

Agliyordu, Söylenenlere degil de annesinin aldıgı kelebekli tokaya aglıyordu. Kırılmıs tokaları alıp sınıflarına geri dönmüşlerdi.

Minik Asya hala o günün cezasını çekiyordu. Arkadaşlarını, okulunu, sınıfını, sekerci amcayı, komsusu melahat teyzeyi sevmiyordu. Annesini seviyordu. Bir de arkadaşı Ecrin'i seviyordu..

****

Vote ve yorumlarınızı unutmayın .. ☺

Kalbim Senin Mi?(ara verildi)Where stories live. Discover now