11

2.8K 238 80
                                    

Dikkat, dikkat! Bu bölüm geçiş bölümüdür efendim.

"HEY!"

Arabanın ön camına kafasını yapıştıran, aptal gibi sırıtan Jimin yüzünden dudaklarımızın teması kesildi. Yoongi göz devirerek kapının kilidini açtı, bense bıkkın bakışlarla arka kapıya koşan Jimin'i izledim.

Her yerden çıkmasan olmaz Jimin.

"Durağın önünde ne halt ediyorsunuz böyle?" dedi ellerini hızla birbirine sürterken.

"Sen nerdeydin?" diyerek sorusunu es geçtim. Konuyu değiştirmezsem bir ömür konuşur, utanınca yanağı kızarmayan beni bile domatese çevirirdi.

"Öğrencilerimden birine özel ders vermeye başladım, şirket seçmelerine hazırlanıyormuş. Parası az ama işimi görür."

Sen de mi çalışmaya başladın?! Tanrı aşkına, size ne oluyor?!

Yoongi trafik ışıkları tarafından esir alındığımız an, Jimin'e yöneltti vücudunu. "Haciz memurlarıyla görüştün mü?"

"Orayı geri almamın imkanı yok." diyerek yanıtladı, kafasını olumsuz anlamda salladıktan hemen sonra. "Bu da bir süre daha sizinle kalacağım anlamına geliyor. En azından nikah kıyılana kadar."

"İstediğin kadar kalabilirsin, sorun değil."

"Hey, hey, hey! Ev bana ait, bunu sen söylemezsin Min Yoongi!"

"Aslına bakarsan tapuda senin adın yazmıyor." dedi direksiyonu tekrar kavrarken. Çok geçmeden cümlenin devamı geldi. "Yani bu evin senin olmadığın anlamına gelir."

Tapuyu nerde gördün be?! Evde karıştırmadığınız yer kalmadı!

"O köhne evi sahiplenişiniz gözlerimi yaşartabilirdi ancak elektrik faturasını ödememişsiniz, evde elektrikler yok! Evle ilgilenen tek kişi benim, farkında mısınız? Siz de aile olacaksınız, peh!"

Jimin söylenmeye devam ederken dondurucu soğuğa açtım kollarımı, pencereyi açıp kafamı dışarıya çıkardım.

Kendimi bunalmış hissediyordum. Ödenmesi beklenen yüklü faturalar, yazılmaya çalışılan roman, yorucu işim ve Yoongi'nin yarım ağız verdiği sözler içimdeki psikolojisi bozuk şahsın kendini köprüden atmak istemesine neden oluyordu. Onu dinleyen yoktu tabii.

Ah, bir de Jimin'i.

■■■

"Noona! Tüm mumları önüne serecek ne var Tanrı aşkına?!"

Mumlardan birini almaya çalışan Jimin'in eline vurdum hızla. İnatçı elleri muma tekrar uzanınca ondan önce davranıp mumu elime aldım.

"Yakarım seni Jimin, defol."

"Bilgisayarın şarjının çabucak bitmesini umuyorum." dedi kendini koltuğa fırlatırken. Düzgün oturmayı bilmediği için eski koltuğun başlığı yerinden çıkmıştı. Başlığı yerine döndürmeyi düşünmüyor olması sinirlerime dokundu, eriyen parçasını vahşice elime döken mumu kafasına atmak istedim.

Hayır Hyeya, Jimin'le birlikte koltukta yanar.

Yanımdaki sandalyede romanın tamamlanmış bölümlerine göz gezdiren Yoongi, elimi tutup mumla buluşan kısmını öptü.

"Kes şunu. Jimin'den önce kendini yakacaksın."

Elimi kendi eliyle birlikte bacağına koyup okumaya devam etti. Odaklanmış yüzüne göz gezdirdim bir süre. Arada sırada kıpırdayan dudakları, bazı kısımlarda genişleyen küçük gözleri ve yeni boyattığı siyah saçlarıyla şaheser gibi duruyordu.

Sanırım, seni gerçekten tanımam gerek Min Yoongi. Hemde hemen. Kalbimdeki gümbürtüde kaybolmadan önce.

Bilgisayardan bakışlarını çekip bana  döndü  "Sana en son Hoseok'un hikayesini anlatmıştım, değil mi?"

Onayladım. Hoseok'un hikayesi aklıma geldiğinde istemsizce yüzüm buruştu. Büyük zorluklar atlatmıştı. Kim bilir toparlanması ne kadar sürmüştü. Neyse ki şimdi iyiydi ve hayatında onu mutlu eden biri vardı.

"Öyleyse sıra Namjoon'un hikayesinde." Sandalyede geriye yaslandı. "Namjoon'un rap yaptığını biliyorsun. Yeraltında hatrı sayılan biridir. Çok uzun süredir bu böyle." dedi, ardından diliyle dudaklarını ıslattı. "Birkaç sene önce, Namjoon bir kızla tanıştı. O da raple ilgileniyordu. Pek başarılı olduğu söylenemezdi."

"Bir dakika." Jimin kırılan başlığın tamamen yere düşmesine neden olacak şekilde zıpladı, işaret parmağını Yoongi'nin göz hizasına getirdi. "Sen bizim sırlarımızı mı veriyorsun? Nasıl arkadaşsın hyung?!"

Yoongi, Jimin'i umursamadan devam etti. "Kızın, yani Dong Joo'nun en büyük isteği yeraltına girebilmekti. Ve Namjoon, ona yardım etti. Büyük kapışmalara girmeden kendini göstermesi için seferber oldu. Dong Joo ise tüm bu yardımları yapan Namjoon değilmiş gibi gidip başka biriyle onu aldattı."

Aldatılmak...Seven birinin başına gelebilecek en kötü şey.

"Sonra? Bana aldattığı kişiyle mutlu olduğunu söyleme sakın!"

Sözlerine devam etmeden önce şeytanca sırıttı. Bakışlarımı Jimin'e kaydırdım, o da şımarık çocuk hallerini bırakmış sakince dinliyor ve aynı gülüşü takınıyordu.

"Yeraltına girmesini sağlayan Namjoon, aynı şekilde geldiği çöplüğe geri gönderdi. Dong Joo'nun rap hayatı sönünce aldattığı çocuk da anında ortadan kayboldu."

"Namjoon hyung, zekidir." dedi Jimin gururla. Gerçekten öyle olmalıydı. Namjoon'la empati kurmaya çalışıyordum. Benim başıma gelse ne yapardım? Utançtan her şeyi toplar, başka bir ülkeye taşınırdım sanırım. Hayır, ağlamaktan yorgun düşer ve lavabonun yolunu bile bulamazdım. Ülke değiştirmek bana göre uçuk kaçıyor.

Ben empati denizinde boğulurken Yoongi, defteri açıp madde altının altındaki boş kısma dokundu.

"Aşk bilgisi, madde 7: 'Aşk, kine yakındır. İkisi de durdurulamadığında kişiyi yok eder.' "

Kin, Namjoon'u bitirmiş miydi? Delicesine merak ediyordum fakat soramadım. Gözlerindeki derin bakış yeni maddenin bana mesaj olduğunu fısıldıyordu.

'Benden nefret edebilirsin Hyeya. Kendini yok etme.' 

Bana söylemek istediklerini görebilecek kadar tanıyorum artık Yoongi'yi. Anlatmak istediklerini zihnimde oturtmak ise bir hayli zor.

"Sıradaki hikaye kimin? Senin mi?"

"Benim hikayem yok Hyeya." İnanmayan bakışlarıma karşı gülümsedi. "Yazılıyor. Birlikte yazıyoruz."

(Şuraya da bilgisayara bakan bir Yoongi bırakayım ♡)

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

(Şuraya da bilgisayara bakan bir Yoongi bırakayım ♡)




magic words |m.yoongiWhere stories live. Discover now