SON HAYKIRIŞ.

9.2K 1.2K 634
                                    

FİNAL.

Gün aydınlanmak, Veda'nın çığlıkları dinmek bilmiyor. Öyle ki, sessizliği arar oluyorum. O çığlıkları her duyduğumda, kendime zarar veriyorum. Tırnaklarımı tenime geçiriyorum, duvarlara vuruyorum, dudaklarımı kanatıyorum ve benliğimi ruhumdan sıyırarak ruhumu özgür kılmaya ve ruhsuz yaşamaya çalışıyorum ama Tanrı, bunu hissetmemi istiyor. Aşık olduğunuzda, bir başkasının acısını duyabilecek kadar sağ duyulu olabilirsiniz. Ya da tam tersi, tüm bunlar ters tepebilir. Ben aşığımın acısını duyacak kadar insaflıydım. Canın acısını damarlarımdaki akan kanda hissediyorum. Kanım acıyor sanki. Sanki ben, ben olmaktan çıkıyorum. Ve kararımı o anda veriyorum. Buna daha fazla tahammül edemeyeceğimi biliyorum.

Aşkın kime göre olduğunu bilmem ama vücudundaki morluklarla ölüme ramak kala duran bir kadın için aşk, sadece bir çeşit intihardır. Sadece öldürmez, sakat bırakır. Ruhunuzu iki tekerlekli bir sandalyeye oturtur ve ömrünüzü buna mahkum kılar.

Nihayet Veda'nın çığlıkları diniyor. Sessizlik sarıyor zihnimi. Ama onu hapsettiğim odanın içinde hala ağlayan bir adam var. Zihnimi öldürmek istiyorum. Zihnimi yok etmek, yokluktan var etmek ve sonra bir uçurumdan aşağıya bırakmak istiyorum o an. Boğazımdan ufak bir inilti çıkıyor ve o esnada kapım açılıyor.

Korkuyla geriye çekiliyorum. Recep'in geldiğini düşünüyorum. Zeminde hala kanı olan adamın benim kanımı akıtmak için geldiğini düşünüyorum ama beni şaşırtan şey Veda'nın gelişi oluyor. Kapım açılıyor ve gözlerim yere serili bedenine kayıyor. Kapıyı açan askere bakıyorum. Gencecik. "Sabah alacağım," diyor. "Kimselere söylemeyin yeter."

Dudaklarıma bir gülümseme konusun istiyorum ama sadece kuru bir teşekküre bulanıyor sözcüklerimin ucuz kılıfları.

Veda'yı içeriye doğru ittikten sonra sürgüyü kapatıyor asker. Hızla yerimden doğrulup Veda'nın yanına gidiyorum. Şakakları morarmış sevgilime bakıyorum. Gözleri yere düşmüş, düştükçe süzülmüş sevgilime bakıyorum. "Veda!" diye haykırıyorum. Gözlerimdeki yaşlar, ruhumdaki sürgüyü serbest bırakıyor. "Veda!"

Veda gözlerini bana çeviriyor. Dudaklarından kan akıyor. Sevdiğim adam, gözlerimin önünde kan kusuyor. "Ağıt," diyor. "Gel buraya, ne olur."

Hızla açtığı kollarına koşup bedenin üzerine sızıyorum. Koynuna koyuyorum başımı. Dudaklarımı şakalarına bastırıyorum. Parmaklarımı nasırlı parmaklarına sarıyorum. Öpüyorum. Öpücüklerin iyileştirici gücüne inanırdım. Babam Akif Olgun, beni hiç öpmemişti. Belki de bu yüzden hep yaralı kalmıştım. Şimdi öpersem sevgilimi, iyileşirdi değil mi?

Başımı iki yana sallıyorum ve, "Benim yüzümden," diye fısıldıyorum. "Affet beni."

"Affet beni." Beni tekrar ediyor.

"Dayanamıyorum," diyorum ona. Ellerimi saçlarıma atıyorum ve bir tutamı çekiştirip elimdeki saçlara bakıyorum. Ellerime acı düşmüş, kınalı saçlarıma ak damlamış. "Nasıl yaparlar, nasıl..."

Sorunun cevabı çok basit. Onlar ne aşık, ne de sağ duyulu. Onlar bilmezler, onlar görmezler. Onlar bir kadına tecavüz etmeye kalkışanın her şeyden hatalı olduğunu bilmezler. Kadın suçludur onlar için. Onlar için kadını kurtaran suçludur. İşte bu yüzden, işte tam bu yüzden...

"Sana bir şey yaptılar mı?" diye soruyor Veda. Sesi boğuk boğuk. "Yok," diyorum. "Yapmadılar, sevgilim. Yapmadılar."

Gülümsüyor. Dudaklarındaki tellerin üzerine konmuş kuşlar acının vaveylalarını öttürüyor. "Bir daha söyle," diyor. "Bir daha de."

GÖKYÜZÜNDE ASILI KALAN KADINHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin