AMBER 13 | DEĞİŞİM

Začať od začiatku
                                    

Aslında her şey aynıydı. Havada süzülürken, keskin esinti tenimi ısırıyordu. Bu hissin yaşattığı özgürlüğün tadı bambaşkaydı. Nefesim, düşme hızımla paralel olarak kesilse bile, su ile birleşeceğimiz o büyülü anı düşünerek zevk alıyordum. Beklediğim nefes kesici buluşma gerçekleşti. Ancak düştüğüm yer doğru değil gibiydi. Tenimden geçen acının akımını hissettim. Kafamı sudan çıkarınca kıyıya çok yakın bir yere atladığımı fark ettim. Belimde başlayan sızı, suyun serinletici etkisine rağmen kendini gösteriyordu.

Parmaklarım istem dışı bir şekilde acıyı hissettiğim noktaya gittiği anda James bana yetişmişti. Kollarımdan kavrayarak, beni suyun üstüne çektiğinde nefesim kesildiği için çoktan öksürmeye başlamıştım.

"İyi misin?" diye sorduğunda yüzündeki endişeyi seçebiliyordum.

İyi olduğumu belirtmek istiyordum ancak belimde başlayan yanma hissi sudan uzaklaştığımız anda kendini daha çok gösteriyordu. Tekrar suyun içine girdim. Endişeyle koyulaşan gözleri bedenimi taradı. Onun baktığı yerlerde sanki acım yoğunlaşıyordu. Gözlerim gövdeme inerken suyun üzerinde süzülen kırmızı rengin ahengini fark ettim. Koyu renk kan benden geliyordu.

Onunla ile aramızda kalan suyun tamamının kırmızıya boyandığı düşünülürse kesik küçük değildi. Gözlerinde büyüyen endişe tohumları bana da yerleşirken çaresizce ona baktım. Saniyeler içinde kendini toparlayarak kollarımın altından sıkıca sardığı kollarıyla bedenimi sabitledi ve kesiğe yakından bakmak için suya daldı.

"Yara çok derin görünmüyor ama tuzlu su kanamayı hızlandırıyor." Sesi endişeli ama bir o kadar da kontrollüydü. Yine de sözlerinin arkasında saklanan bir kızgınlık sezmekten kendimi alamadım.

"Kesiği suyun altında tutmaya gayret et, elin kesiğe baskı yapar halde olsun, bu hem kanamayı dengeleyecek hem de acı hissini azaltacaktır." Başımdan öpüp, belimden tutmaya devam ederek tekneye yüzmeye başladı. Ben de kollarımı hareket ettirmeden bacaklarımdan destek alarak ona eşlik ediyordum.

Her zamanki duvarını örmüştü ancak sanki bu sefer beni kırmamaya çalışıyordu. Edepsiz Lacivert'ten beklemediğim bu tavırlar, her defasında şaşırmama neden oluyordu. Kollarında hissettiğim şefkat bağımlılık yapacak diye korkuyordum.

Tekneye yaklaştığımızda dikkatli bir şekilde asma merdivenin basamaklarına çıkmamı sağladı. Sudan çıktığım anda müthiş bir acı da beraberinde geldi. Dişlerimi sıkarak ağlamamaya çalıştım. James bu durumu tahmin ettiği için belimin sağlam tarafından tutarak tekrar destek oldu. Tekneye çıktığımız anda kanamanın hızla devam ettiğini fark ettim. Başım dönüyordu ve ayakta durmakta zorlanıyordum. Ağırlığımın çoğunu ona verdim.

Bacaklarımın altından kavrayarak, bedenimi hafifliğe kavuşturduğu andan sonra her şey hızla gelişti.

Banyoya girdiğimizde ne yaptığını sorgularcasına, yorgun bakışlarımı sıkıntıyla kasılmış yüzünde gezdirdim. Canım çok yandığı ve kan kaybettiğim için bilincimin hala açık olması bir mucizeydi.

Her zamanki soğukkanlılığıyla beni küvete yatırdı. Elbette tuzlu suyla temas eden yaramı temizleyecekti. Kaşlarının çatıldığını ve alın hizasındaki çizgilerin belirginleştiğini gördüğümde, acımı geri plana atabildiğimi hissettim. Aklımı güzel suratıyla meşgul ediyor, zehirli suyuma çiçeklerini sunuyordu.

"Canın çok yanmıyorsa biraz daha hızlı olabilirim." Düşüncelerimden arınıp, başımı sallamayı akıl ettiğimde suyu açarak, soğuyan vücudumun hızlı bir şekilde ısınmasını sağladı.

Suyu ılık olarak ayarladıktan sonra, beni küvette bırakıp yanımdan ayrılarak, aynı hızla geri döndü. Elindeki bir ilk yardım çantası tutuyordu.

Lacivert  - Safir - AmberWhere stories live. Discover now