(MR)Bölüm 31:Ben Aslında Kimim?

64.6K 6.1K 398
                                    

Kaç saattir yalın ayak yürüyordu emin değildi. Zaman kavramını tamamen yitirmişti. Kutlu'nun peşinden bahçeden çıkmış ana yola doğru yürümüştü. Ne yapması gerektiğini, nereye gideceğini bilmeden sadece yürümüştü. Akşamın karanlığında, kış mevsiminin keskin soğuğu genç kızın bedenini resmen hırpalıyordu. Uzun kızıl saçlar her rüzgar esişinde bedenin arkasında pelerin gibi dalgalanıyordu. Seren o an hiçbir şey hissetmiyordu. Gözlerinin önünde sadece Kutlu'nun ona nefretle bakan gözleri vardı. Onun o bakışları genç kızın kötü hissetmesine neden oluyordu. Bu işi onun iyiliği için yaptığına dair kendini ikna etmişti ama genç adamın düşüncelerini hesaba katmamıştı. Belki de dayak yemek bu geceye dayanmaktan daha basitti. Sadece iki aydır tanıdığı adamın hayatına burnunu sokmaması gerektiğini bilmesi gerekirdi. İyilik Melekliği işini ne kadar erken bırakırsa onun için o kadar iyi olacaktı. En azından bir daha ona nefretle bakan gözler görmek istemediğine emindi. Bu da bu işi bırakmak için yeterli bir sebep sayılırdı. 

Seren gözyaşlarını sildiğinde bakışlarını etrafa çevirdi ve tahmin ettiğinden de uzun zamandır yürüdüğünü fark etti. Kendini hastanenin önünde bulmuştu. O an buraya gelmeyi düşünmemesine rağmen bilinç altı onu buraya getirmiş olmalıydı.  İki ay sonrasında kendi bedenini sonunda görebilecekti. 

Üstelik artık ayaklarının acısını hissetmemeye başlamıştı. Hastaneye gitmeliydi. Oraya gittiğinde hemen bedenini görmek istiyordu. İki ayın sonunda ilk defa yaşanılanlara dayanamayacakmış gibi hissediyordu.

Hastanenin otomatik kapısını önünde tıslayarak açıldığında kalbi yerinde daha da ağırlaştı. Danışmadan komada yatan hastaların yerini öğrenmiş, insanların tuhaf bakışları arasında yürüyerek yukarıya çıkan asansöre son anda yetişmişti. İnsanların ona neden tuhaf bakışlarla baktığını anlamak zor değildi. Ayakları yara bere içinde, saçları darmadağın, elbisesi buruş buruştu.

Asansörden indiğinde önünde uzanan beyaz duvarlı koridor, sanki sonsuza doğru gidiyordu. Hani bazen kabuslarda insan koridor boyunca koştuğunu görür ama bir gram ilerleyemezdi ya. İşte  Seren'de tam olarak o an böyle hissediyordu. Yine de derin bir nefes alarak ilerlemeye devam etti. 

Bedeninin 205 numaralı odada olduğunu öğrenmişti. Birkaç odayı geçtikten sonra kapısında 205 yazan odanın önünde durdu. Kapının yanında içeriyi gösteren genişçe bir cam vardı. Oraya doğru yürüdü. Kalbi artık boğazında atmaya başlamıştı ve midesi, doğru düzgün yemek yememesine rağmen bulanıyordu. Bakışlarını cama çevirdi. 

Ve bedenini gördü.

Bedeni bir sürü kabloya bağlıydı. Etrafında bulunan bir çok aletten ışıklar çıkıyor, sayılar durmadan değişiyordu. Fakat ona bakmak genç kızı tuhaf hissettirmişti. Orada yatan beden ona aitti ama Seren değildi. Şuan içerisinde bulunduğu bedenle de kendisi olduğu söylenemezdi. Seren her anlamda yalnızdı. 

Yapayalnız. 

Ve kim olduğuna emin olmadan. 

Seren taşıdığı gücünün son kırıntısını da kaybederek yere çöktü ve hıçkırıklara boğuldu. Aylarca hatta yıllarca ağlamadığı kadar çok ağlıyordu. 

"Siz iyi misiniz?"

Seren bulanık gözlerle onunla konuşan adama baktı. Görüntü net olmamasına rağmen onu tanımıştı. Karşısında ona endişe ile bakan en küçük abisi Sedat'tı.

Genç kız daha doğru düzgün düşünemeden oturduğu yerden hızla doğrularak genç adamın boynuna sarıldı. Bunca yaşanılan olaylardan sonra  ailesini çok özlemişti. Abileri arasında en çok Sedat ile kavga etse de en çok onunla yakındı. Şimdi genç adamı görmek iyi hissettirmişti. Asel'in bedenin de de olsa onun bir ailesi vardı.

Misafir RuhHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin