Annem iki elinin parmaklarıyla gözlerinin altına yavaşça silerken, "Bırak şimdi makyajı," dedi. "Kavga mı ettiniz diyorum sana."

Annemin benden ve hislerimden ziyade Bora'yla ilgilenmesi canımı acıtıyordu. "Evet, kavga ettik."

"Ne? Ne kavgası?"

"Bildiğin kavga işte," dedim sessizce. "Sanırım ayrılacağız."

Sadece annemi denemek için sarf ettiğim cümle, annemin çıldırmış gibi bağırmasına sebep oldu. "Aptal mısın sen?" Elini kaldırıp iki parmağıyla alnıma yavaşça vurdu. "Bir daha Bora gibisini bulabilir misin sanıyorsun?"

Bakışlarımı pencereye doğru çevirirken, "Umurumda bile değil," diye konuştum. "Bora'yı sevmiyorum, hatta ondan nefret ediyorum."

"Hande," diye uyardı annem beni. Sesinde telaş, korku ve öfkenin izleri vardı. "Haldun Bey babanın borçlarını ödüyor, farkındasın değil mi? Sen oğlundan ayrılırsan adam niye ödesin borçlarımızı? Senin niyetin bizi dımdızlak ortada bırakmak mı?"

Ailemin yanlış yaptığı nokta, Bora ile olan birlikteliğimin sebebini, babamın Haldun Şahsuvar'a olan borçlarına bağlamaktı. Bora'nın beni bir köşeye sıkıştırdığından, Hilal'le olan sırrımı bilip beni tehdit ettiğinden habersizlerdi. Ben ailesi için kendisini feda eden, iyi bir evlattım onların gözünde. Tabii bu evliliğe itiraz etmediğim sürece... Oysa bilmiyorlardı, Bora'ya mecbur olma sebebim kendimle ilgili olmasaydı onunla asla nişanlanmazdım. Annemin zenginlik hırslarına ve babamın sonu gelmez borçlarına asla feda etmezdim kendimi.

"Bizi dımdızlak ortada bırakan sendin anne," dedim ayağa kalkarken. İşaret parmağımı onu suçlarcasına, üzerine doğru salladım. "Neden bu hale düştüğümüzü, neden Bora'ya ve babasına muhtaç olduğumuzu unuttun mu?"

İçimde herkese karşı öfke, anneme karşı büyük bir kırgınlık vardı. Bora'nın hayatıma girmesinde annemin rolü büyüktü, bu nedenle gözümde o da suçluydu. Babam o kumar batağına düşmeseydi, Haldun Amca'yla hiç karşılaşmayacaktı belki de. Ve Bora hayatıma girmemiş olacaktı. Ama annemin istekleri, annemin zaafları hiç bitmemişti.

Neyi kastettiğimi anlamış olacak ki, "Ben babandan kumar oynamasını istemedim," diye çıkıştı. Ağlayacak gibi olmuştu, sesi titriyordu. Her zaman böyle davranır, her tartışmamızda ağlardı. Daha sonra babamı bana karşı doldurup kendisinden zorla özür dilettirirdi. "Sadece daha güzel bir hayatımız olsun istedim. Siz daha iyi okullarda okuyun, daha güzel şartlarda..."

"Beni ve abimi bahane etmeyi bırak artık," diye bağırdım annemin sözünü keserken. "Neyin eksikti ha? Babam sana ne istedin de ne vermedi?"

"Nankör!" diye bağırdı annem ayağa kalkıp karşıma dikildiğinde. Öfkeden gözleri kararmıştı. "Senin için her zaman en iyisini istedim ama sen hep inkâr ettin!"

Sinirli bir şekilde güldüm. "Söylediklerim işine gelmeyince beni nankör olmakla suçlarsın zaten."

Annem bir şeyler söyleyecekmiş gibi oldu ama sustu. Odamın içinde bir sağa bir sola yürürken hiddetinden saçlarını karıştırdı. "Aklını başına al Hande," dedi durup yeniden yüzüme baktığında. "Bora'yla aranı düzelt!"

Bora'nın almış olduğu kıyafetlerden kurtulmak için dolabımın başına yürüdüm. "Ödün kopuyor değil mi?" diye sordum askıdaki giysilerimi karıştırırken. "Hayal ettiğin hayata kavuşamayacaksın diye, elindeki tek şansı benim yüzümden kaçıracaksın diye aklın yerinden oynuyor! Kızının mutluluğu senin umurunda bile değil!"

"Ne mutsuzluğundan bahsediyorsun sen?" Annem şaşkınca soruyordu. "Dalyan gibi delikanlıyla evleniyorsun, daha ne istiyorsun?" Bana doğru yürüdüğünü topukluların sesinden anlamıştım. Şimdi tam arkamda duruyordu. "Neydi o eskiden görüştüğün işsizin adı? Hah, Melih," dedi parmağını şaklatarak. "Onunla evlenseydin daha mı mutlu olacaktın? Üç gün sonra aşk bitince yokluktan birbirinizi yerdiniz artık!"

SERZENİŞ (KİTAP)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin