8. BÖLÜM

226 19 11
                                    

Bölüm biraz kısa olsa da elimden geldiğince yazmaya çalıştım umarım beğenirsiniz.
Keyifli okumalar

Özet

Bir yandan yere bakarak yürüyor, bir yandan da barda yükselen gürültünün nedenini düşünüyordum. müzik sesi değildi. Sanki , daha çok uzaktan gelen bağrışma seslerine benziyordu. loca'ya yaklaştığımızda sesler çoğalmıştı. tam kafamı kaldırıp ne olduğuna bakacakken miray'ın aniden durmasıyla yönümü değiştirip yüzü korkudan beyazlamış arkadaşıma baktım. koluna dokunarak iyi olup olmadığını sorduğumda tek yaptığı kafasıyla ileriyi işaret etmekti. zaten kilitlenmiş bir şekilde oraya bakmaktan başka bir şey yapabilecekmiş gibi durmuyordu. kaşlarımı çatarak işaret ettiği yere baktığımda gördüğüm şeye inanamayarak gözlerimi birkaç kez kırpıştırmak zorunda kaldım. Çünkü EGEMEN VE MERT KAVGA EDİYORLARDI.

Yeni bölüm

EGEMEN VE MERT KAVGA EDİYORLARDI. Aslında... daha çok mert egemen'i dövüyor gibiydi. Egemen yerde boylu boyunca uzanmış , mert onun üzerinde sinirden kızarmış yüzü , dişlerini sıkmaktan kasılmış çenesi ile egemen'e yumruk atıyordu. Parmaklarını öyle bir kenetlemişti ki birbirlerine , kolundaki damarlar belli oluyordu. Egemen ise... bir dakika egemen gülüyor muydu yoksa bu da zihnimin bana oynadığı oyunlardan birisi miydi?

Egemen gülüyor , Egemen güldükçe mert daha da sinirleniyordu. Gitgide sıklaşan yumruklar da bunun kanıtıydı. Miray'ın beni dürtmesiyle kendime geldim.

- Kızım ne bakıyorsun öyle aval aval bir şekilde bunları ayırmamız lazım. Yoksa egemen buradan sağ çıkamayacak.

+ Bizim gücümüzün bunları ayırmaya yeteneğine inanıyor musun gerçekten? Diye sordum gayet sakin bir sesle. Miray'dan onaylar homurtular alınca özgür ve adını bilmediğim adama çevirdim bakışlarımı. Aslında biraz da onlara güveniyordum. Önemli bir şey olsa onlar ayırırlardı değil mi? Peki neden ikisi de kollarını bağlamış gayet normal bir şeymiş gibi kavgayı izliyorlardı?
Her ne kadar sakin kalmaya çalışsam da onların bu rahatlığı beni endişelendirmişti. Gözüm tekrar Egemen ve Mert'e kayarken , Egemen'i gözlerinin kapanmaya başladığını gördüm. Daha fazla dayanamazdım. Mert'i durduramayacağımı bilsem de en azından denemeliydim. Paytak adımlarla yanına ilerleyip omzuna dokundum. O kadar kendinden geçmiş , o kadar sinirlenmiş olmalı ki beni bile farketmedi ve seri bir şekilde hareket eden kolu sayesinde farkında olmadan beni itmiş oldu. İtmenin şiddetiyle yere düştüğümde dudaklarımdan istemsizce küçük bir inleme çıkıvermişti. Miray'ın yardımıyla tekrar ayağa kalktığımda bu sefer dokunmaya cesaret edemeyerek gücümün yettiğince bağırdım.
- Mert... yeter artık. Dur lütfen !
İlk önce duraksadı , sonra kafasını benden tarafa çevirdi ve durdu. Nefes nefese kalmıştı , saçları iyice birbirine karışmıştı ve üzerindeki gömleği yırtmak istercesine hiddetle inip kalkıyordu göğüs kafesi.
O anda alkolün etkisinden midir ya da o bakışların keskinliğinden midir bilemem ama başım döndü , dengemi sağlayamadım. Elim başımda dengemi sağlamaya çalışırken , hangi arada Egemen'in üzerinden kalkıp yanıma geldiğini anlayamamıştım Mert'in. Koluma dokunarak sessizce fısıldadı.
- iyi misin? Bir şey mi oldu? İstersen doktora gidebiliriz? Ağzım iki metre açılmıştı. Mert.. az önce bana 'kibarca' bir şey mi sormuştu? Ya da en önemlisi benim için endişelenmiş miydi?
Gözlerimiz birbirine kenetlemiş öylece dururken , bir öksürük sesi yetmişti gözlerimizi ayırmaya.
Egemen'e döndüğümde , yarı açık gözleriyle bize bakıyordu. Mert'in kolumu sıkan elinden tekrar sinirlenmeye başladığını anladım. Bir kavgayı daha kaldırabilecek durumda değildim. Kendimi halsiz hissediyordum ve uyumak istiyordum. Ama hepsinden önce bu kavganın son bulmasını istiyordum.
Etrafıma baktığımda herkes film izler gibi Mert'i izliyordu. Mert ise gözlerini kısmış Egemen'e 'ölümlerden ölüm beğen ' der gibi bakıyordu. O anda daha fazla dayanamayarak Mert'in kolumdaki eline gitti ellerim. Bana doğru döndüğünde yüzünde hala aynı ifade hakimdi. Açıkçası bu beni biraz (!) ürkütmüştü. Yavaşça ellerimi çekip bir adım gerilediğimde kaşları çatılmıştı. Gözlerini benden bir saniye dahi ayırmadan '' Umut " diye bağırdı. Özgür'ün yanındaki çocuk bir adım öne çıkarak
- Buyur abi dedi.
- Bu piçi bir daha değil mekanımda,   mekanımın yüz metre ötesinde dâhi görmek  istemiyorum. Dedi Egemen'i kast ederek
- Tamam abi
- Bir de...
Gözleriyle arkamda duran arkadaşımı işaret ederek
- Kızı evine bırak
Deminden beri ağzını bıçak açmayan özgür öne atılarak
- gerek yok kimsenin kimseyi götürmesine. nasıl geldiysek öyle de gideriz. Ses tonundaki soğukluk kanımı dondurmaya yetecek cinstendi. Okuldaki o şen şakrak özgür gitmiş yerine bambaşka birisi gelmişti sanki.
   Mert Özgür'e göz ucuyla dahi bakmayarak umut'a
- dediğimi yap diye tısladı.
Kimsenin konuşmasına izin vermeden kolumdan tutarak beni çıkışa doğru sürüklemeye başladı.
Arkadan kopan kavga seslerini ve bağrışmaları umursamadan.
Kapıdaki korumalara arabasını getirmelerini söylerken ben gittikçe ağırlaşan başımı taşıyamayarak mert'in göğsüne yasladım. Sonrasını hayal meyal hatırlıyordum. Arabaya bildirilmiştim ve en az yatağım kadar rahat olan koltuklarda uyuya kaldım.

- SABAH -

Güneşin yakıcı ışıkları yüzüme vurarak bana uyanmam gerektiğini bildiriyordu adeta. Peki ben neden kendimde  gözümü dahi açabilecek gücü bulamıyordum? Başım çatlayacak derecede ağrıyordu. Gözlerimi aralayabilecek gücü kendimde bulduğumda yavaşça araladım göz kapaklarımı. Bir süre ilgisizce tavana baktım. Tek odak noktam başımdaki ağrıydı ama o da geçeceği yerde gittikçe artıyordu. Baş ağrım dayanılmaz bir hal aldığında oflayarak kalktım yataktan. Bir ağrı kesici içsem iyi olacaktı. Üzerimdeki yorganlar kurtulmak istercesine itelerken gözlerim bana oldukça yabancı gelen odaya kaydı. Burası.. neresiydi? Odayı incelediğimde derin bir nefes aldım. Nerede olduğumu bilmesem de tahmin yürütebiliyordum şimdi. Mert dışında odasını siyahlarla donatacak bir psikopat daha tanımıyordum çünkü.
Odayı ilgiyle incelemeye devam ederken yatağın yanındaki komodinde duraksadı bakışlarım. Gözlerim şaşkınlıktan kocaman açılmıştı. Ne yani mert bana kahvaltı mı hazırlamıştı? İlk şoku atlattığımda düşündüğüm şeyin mantıksızlığıyla gözlerimi devirdim. Mert'ten bahsediyorduk. Mafya olanından. Tabiki de kendi elleriyle bana , üzerine su döken birisine , nefret ettiği birine kahvaltı hatırlamazdı.
Yine de.. beni düşünüp kahvaltı hazırlatması bile dudaklarımda bir tebessüm oluşmasına yetmişti. Bunları düşünmeyi bir kenara bırakıp aç olan karnımı doyurmak için tepsiyi kucağıma aldım. Bir dakika burda sadece kahvaltı yoktu. Bir ilaç ve küçük bir kağıt parçası da  vardı. Kağıdı elime aldığımda, kağıtta  yazılanlar gülümsememin genişlemesine sebep olmuştu.
" o tepsidekilerin hepsini yiyip ilacını öyle ! Baş ağrına iyi gelir. Bu arada... dün bana karışı gelmenin de bir cezası olucak tabiki. Sakın kurtulduğunu sanma!
Aman sona bir tehdit eklemese ölecekti sanki. Son cümleyi umursamayarak güzelce kahvaltımı edip ilacımı içtim. Tepsiyi komodinin üzerine bırakarak ayağa kalktım. Gitme vakti gelmişti sanırım. Hatta çok bile kalmıştım. Odadan çıkarak merdivenlerden inmeye başladığımda gelen sesler sayesinde anlık duraksadım. Merdivenleri hızla inerken bir yandan da Mert'in evde olmaması için dua ediyordum. Tam merdivenlerin sonuna gelmişken kapı çaldı. Telaştan elim ayağıma dolaşırken kıyafetlerinden burda çalıştığını anladığım bir kadın kapıya doğru yöneldi. Arkasından şaşkın şaşkın bakıyordum. O kadın benim burda olmamı garipsememiş üstüne bir de selam mı vermişti? Burda neler döndüğünü anlayamıyordum. Adımlarımı hızla kadının olduğu yere yönlendirdim. Burdan hemen çıkmam lazımdı. Kapıya birkaç adım kala açılan kapıdan giren kadının çığlığı evde yankılanmıştı. Kadına baktığımda elindeki poşetleri yere düşürmüş iki elini ağzına getirmiş şaşkınlık ve korku içinde bana bakıyordu. Kadının çığlığıyla birlikte beş koruma hemen kadının yanına gelmişti. Birisi kadına iyi olup olmadığını Mert'i aramalarını isteyip istemediğini sorarken diğer dört koruma evi kontrol ediyordu. Kadın kendini biraz olsun toparlamış olucak ki
-iyiyim. Siz çıkabilirsiniz Mert'i de aramayın sakın.
- Ama efendim iyi görünmüyor-  kadın korumanın sözlerini keserek
- iyiyim dedim ya çıkın dışarı. Dedi. İtiraz istemeyen bir tonda. Korumalar kadına bir baş selamı verip dışarı çıktıklarında kadın bana yaklaşarak
- sen de kimsin? Diye sordu. Alt dudağımı dişleyerek bir süre kadına baktım. Ne diyeceğimi kafamda tarttıktan sonra
- Şey... Ben Zeynep. Imm... Mert'in arkadaşıyım efendim.
Kelimelerin dudaklarımdan dökülmesiyle birlikte kadının sorgulayıcı bakışları gitmiş yerini şaşkın bir gülümseme almıştı. İma yüklü  bir fısıltıyla  ' demek mert'in arkadaşısın ' sözleri dökülmüştü dudaklarından. Ama bunu bana soruyor gibi değil de daha çok kendine inandırmak istermiş gibi fısıldamıştı. Ardından hızla yanıma gelerek sıkıca sarmıştı kollarını bedenime. Şaşırsamda bende sarıldım. Ama asıl şaşkınlığı kadının sözlerinden sonra yaşadım.
- Ah canım çok memnun oldum. Ben Işıl. Mert'in annesiyim.

Veeee son. Umarım bölümü beğenmişsinizdir.
Vote ve yorum yapmayı unutmayın lütfen.
Hepinizi çok seviyorum. Bir dahaki bölümde görüşmek üzere kendinize iyi bakın 😘😘😘 .

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Aug 31, 2016 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Mafya!!!Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin