GİRİŞ

49K 1.8K 1.1K
                                    



Küçük çocuk arkadaşlarının korku dolu çığlıkları karşısında şaşkınca onların yüzüne baktı. 'Ne oldu ki şimdi, sadece düştüm'. diye düşündü. Arkadaşlarının bu kadar korkmuş olmalarına bir anlam veremiyordu. Onun bir şeyi yoktu ki, sadece en yakın arkadaşıyla birbirlerini iteklerken küçük çitlerin üzerine düşmüştü.

Sadece küçük bir düşüş. Canı bile acımamıştı. Bakışları tekrar arkadaşlarının korku dolu yüzleriyle buluştu. Gülümseyerek baktı arkadaşlarına. Kendisi için bu kadar endişelenmiş olmaları hoşuna gitmişti aslında. Tam onlara bir şeyi olmayacağını söylemeye hazırlanıyordu ki arkasından duyduğu bir diğer çığlıkla yerinde sıçradı.

Karşısında en yakın arkadaşı Tolga'nın annesi Elif Teyze, elini ağzına götürmüş, korkuyla sonuna kadar açılmış gözlerle ona bakıyordu. Kadının yaşadığı korku ve endişe karşısındaki küçük çocuğun boş bakışlarıyla daha da büyüdü.

"Aman Allah'ım," dedi kadın. Yaklaşmaya korktuğu küçük çocuğun uzağında durarak diğer çocuklara seslendi. "Hemen buraya gelin çocuklar, Tolga sende."

Arkadaşları hızlı adımlarla ondan uzaklaşırken boş gözlerle izledi onları küçük çocuk. Kadının yüzüne baktığında korku ve endişenin yerini yeni bir ifadenin aldığını gördü; iğrenmiş bir ifadeyle bakıyordu şimdi kadın.

Olanlara anlam veremeyen küçük çocuk sessizce kafasını çevirdi. Karşısında az önce birbirlerini itekledikleri arkadaşı Tolga ile göz göze geldi. Arkadaşı bembeyaz olmuş bir yüzle ona bakmaya devam ediyordu.

"Ne oldu?" dedi küçük çocuk normal bir sesle. "Neden bana öyle bakıyorsun?"

Arkadaşının güçlükle araladığı dudaklarının arasından döküldü cümleler.

"Ateş ... omzun..."

Arkadaşı cümlesini tamamlayamadan annesinin sesi tekrar duyuldu. "Sana hemen buraya gel dedim Tolga." Kadın hızlı adımlarla oğlunun kolunu yakaladı ve onu sürüklercesine hızla uzaklaştırdı. "Konuşma o ucubeyle."

Küçük çocuk donuk bakışlarını kadına çevirdi. "Ben ucube değilim," dedi güçlü bir sesle.

Kadın ona son bir kez tiksinme dolu bir bakış attıktan sonra beraberinde arkadaşlarını da sürükleyerek hızla uzaklaştı. Küçük çocuk olanlara anlam veremeyen bir ifadeyle arkalarından baktı. O sırada yere damlayan bir şeyin sesi geldi kulağına. Başını aşağı çevirdiğinde beyaz spor ayakkabısının üzerine kırmızı bir şeyin damladığını fark etti.

Başını sağ tarafına çevirdiğinde damlaların parmaklarından düştüğünü gördü. Kolu omzundan süzülen kanla kıpkırmızı olmuştu. Az önce arkadaşıyla birbirlerini itekledikleri sırada çitlerin üzerine düşmüştü. O sırada demir bir çubuk çocuğun omzunu delip diğer taraftan fırlamıştı.

Boş bakışlarla omzundaki demir çubuğa baktı küçük çocuk. Ne vardı ki bunda bu kadar korkacak? Onun canı hiç acımıyordu ki. Omzundan çıkan ve kolu boyunca süzülen kanı izlemeye başladı küçük çocuk. Küçük parmaklarını akan kırmızı sıvının üzerinde gezdirdi. Yine her zaman ki gibi hiçbir şey hissetmedi bu dokunuşundan.

Buda tuhaf olan bir şey yoktu ki ona göre. O hiçbir zaman annesinin dokunuşlarını bile hissetmemişti. Annesinin onu yıkamak için doldurduğu küvete koşarak daldığında da hissetmemişti suyun sıcaklığını. Annesinin korku dolu çığlığını duyunca şaşırarak bakmıştı annesinin yüzüne.

Yine aynı çığlığı duyduğunda başını evin kapısına çevirdi. Karşısında yine endişeli ve korkmuş ifadeyle bakan annesini gördü.

"Anne!"

Kadın koşarak küçük çocuğun yanına geldi. Dizlerinin üzerine çöküp küçük çocuğun yüzünü ellerinin arasına aldı.

"Ateş, yavrum," Kadının yüzünden gözyaşları süzülüyordu. "İyi misin oğlum? Canın acıyor mu?"

Küçük çocuk gülümseyerek annesine baktı. "Hayır anne, canım hiç acımıyor."

Kadın çocuğu kucağına alıp telaşla eve doğru yöneldi. "İrfan!" Evin küçük merdivenlerini hızla çıktı. "İrfan, çabuk. Hemen hastaneye gidelim."

Kadının telaşlı çığlıklarına kayıtsız kalamayan adam evin kapısında belirdiğinde Küçük çocuk gülümseyerek baktı babasına. Babasının yüzünde gördüğü iğrenme dolu bakış bile silemedi gülüşünü.

Kadın adamın yanına koştu. "Yalvarırım hastaneye gidelim İrfan, ne olur."

Adam istemeye istemeye de olsa kadının çırpınışlarına kayıtsız kalamadı. Hızla arabaya binip hastaneye doğru ilerlemeye başladılar. Yol boyunca babası aynı bakışla baktı küçük çocuğa. Hiç konuşmadı.

Hastanedeki doktorlar da aynı davranmışlardı ona. Hepsi önce korku ve panikle bakmış, çocuğun tepkisizliği ile yerini büyük bir şaşkınlık almıştı hepsinin yüzünde.

O an anlamıştı küçük Ateş. O farklıydı. O an anlamıştı asla acı çekmeyeceğini. O gün asla acıyı ve herhangi bir şeyi hissetmeyeceğini öğrenmişti.

*******************************************************************************************


Arkadaşlar! yeni hikayemin ilk bölümü karşınızda. Tanıtımda da bahsettiğim gibi hikaye eşcinsel aşk hikayesidir. Yeni çalışmamı sizlerin beğenisine sunuyorum. Lütfen oylarınızı, görüşlerinizi ve yorumlarınızı eksik etmeyin. Şimdiden iyi okumalar :)

HİSSİZ (Gay)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin