KAŞIBEYAZ DÖRDÜNCÜ BÖLÜM

Mulai dari awal
                                    

Birden Tolga hakkında çok da fazla düşünmemeye karar veren aklım, dün geceye kaydı. Yaşadığım heyecanı, kazandığım onca parayı ve de gizemli adamı hatırladım. İyi iş çıkarmıştım, o kesindi. Beni heyecanla bekleyen babam ve Arda, gecenin köründe çığlık atmıştı. Annemin bu durumu çok onayladığı söylenemezdi, ama yine de sevindiğini anlayabiliyordum. Her ne kadar bu akıl almaz işe ailem için girmiş olsam da, beni en çok, telefonda kazandığım parayı duyan Kurt Vahit mutlu etmişti.

"Aferin kız, bravo sana!"diyen içten sesi, bir an olimpiyat madalyası kazanmışım hissi yaratmıştı.

Yarın akşam belki biraz daha rahat olacaktım ama, hiç kimsenin tecrübesiz olduğumu anlamasına fırsat vermemeliydim. Sabah ilk iş Vahit Ağabey'in yanına gidip tüm yaşadıklarımı anlatmalıydım.

Sema ablanın melodik sesi, beni daldığım düşüncelerden sıyırdı.

"Hazalcığım, hala düğünün ne zaman olacağına karar vermediniz mi? Yaz dediğin çabuk geçer."

Sorunun ağırlığından mı, yoksa Turan amcanın kuşku dolu bakışlarından mı bilinmez, boğazıma bir yumru takıldı. Bakışlarım Tolga'nınkileri aradı. Şaşırtıcı şekilde, her zaman alaycı olan nişanlım, bu sefer beni yanılttı. Ondan yardım istediğimi anlamış olacak ki, soruyu kendi yanıtladı.

"Acelemiz yok anne, Hazal'ın zamana ihtiyacı var."

Tolga'dan gelecek hayır da ancak bu kadar olurdu. Yine topu bana atmış, sanki ben kapris yapıyormuşum gibi göstermişti. Neyse ki kadıncağız benim kızardığımı anlayınca üstelemedi. Bir saat kadar daha benim için tedirgin geçen sohbetten sonra, Tolga beni eve bırakmak için ayaklandı.

"Anne ben Hazal'ı bırakıp bir arkadaşıma uğrayacağım."

"Oğlum bu saatten sonra ne arkadaşı!"

Sema abla konuşurken yan gözle bana bakıyor, Tolga'nın bu rahat ve beni umursamaz tutumuna karşı tavrımı ölçmeye çalışıyordu.

"Anne sen beni çocuk sandın galiba! Ben geç gelirim, beklemeyin."

Kolumu sertçe tuttuğu gibi beni kapıya sürüklemişti. Son anda Turan Bey'e iyi akşamlar dedim; annesi şaşkınca bizi takip ediyordu.

Kapıdan çıkmadan dönüp Sema ablayı öptüm.

"Yine gel Hazalcığım, arayı bu kadar açma."

"İnşallah Sema abla"

Yine aynı hızlı tempoyla arabaya binip, yol boyunca hiç konuşmadık. Evin önüne geldiğimizde elini koluma koyup hafifçe okşadı. Refleks olarak sıçradım. O geceden sonra bana her dokunmaya kalktığında irkiliyor, hatta tiksiniyordum. Elimde olmayan bu tepkim elbette onu sinirlendirdi.

"Sana dokunduğumda ateşe değmiş gibi yapma!"

"Afedersin, dalmışım."

"Ne düşünüyormuş bakalım, bizim buzlar kraliçemiz?"

Alaycı tavrından o kadar sıkılmıştım ki, bir an önce eve girmek istiyordum. Hem Merve'yle iki gündür konuşamamıştım ve onun için endişeleniyordum. O gece gizemli bir partiye gideceğimi bilen arkadaşım, beni aramadan duramazdı. Mutlaka bir sorun vardı.

"Merve'nin biraz canı sıkkındı; onu düşünüyordum."

"Sen önce kendini, biraz da nişanlını düşünsen daha iyi edersin bence!"

"Haklısın" diye geçiştirip, beni öpmesine izin vermeden kapıyı açtım. Açıkçası ben iyi geceler dileyip içeri kaçarken, şaşkınca orada kaldı. Sırtımı kapıya dayayıp, başımı yukarı kaldırdım. Ellerim arkamda bağlıydı. Derin bir nefes alıp, Tolga'yla görüşmenin artık benim için işkence olmaya başladığının idrakına vardım.

KAŞIBEYAZ (RAFLARDA)Tempat cerita menjadi hidup. Temukan sekarang