KAŞIBEYAZ BİRİNCİ BÖLÜM

59.8K 2.1K 271
                                    




Sevgili kitap dostlarım, yeni hikayemde sizlerle tekrar buluşacağım için inanılmaz heyecanlıyım. Umarım Kalbine Sürgün gibi, Kaşıbeyaz'ı da beğenirsiniz. İlk bölümün ithafı, hikayenin fikir ve isim annesi olan sevgili Özge Erkin'e

@ozgeerk Güzel arkadaşım, kısacık bir zaman diliminde, bir kıvılcım gibi parlattığın kurgu, şimdi benim satırlarımda hayat bulacak. İyi ki varsın ve çok seviliyorsun:))


                  

"İşte bu!"diye haykırdı Vahit ağabey. Bir anda gözlerim büyüdü. Tepkileri o kadar alışılmışın dışındaydı ki, on gündür her gün beraber olmamıza rağmen alışamamıştım.

"İşte bu! Kasa kaybetmek üzere. Artık burada senin yeteneğin devreye giriyor. Bütün hesapları aklında tuttuysan, artık yerdeki kağıtları biliyorsundur."

Bana bu süre zarfında öğrettiği her şeyi kullanıp, kafamda hesaplayarak, yerde büyük kağıtlar kaldığını biliyordum. Vahit ağabey'in krupiyer olduğu oyunda, onun adamlarından ikisi de oynuyordu. Onlara alışmamam için, bu iki kişi her gün değişiyordu. Tabi yıllar önce bu camiadan elini çekmiş biri olarak bu kadar adamı her gün sokaktan mı buluyordu, gerçekten merak ediyordum. Sıra bana döndüğünde kart istedim ve toplam 19 yaparak oyunu kazandım.

"Helal!"

Bir ayağı sakat olduğu halde, kendi etrafında tam tur dönerek beni kutlayan orta yaşlı adama baktım. Eğlenceli ve eksantrik bir tipti. Yıllar önce baldırına yediği bir kurşun sonucu, sağ bacağı aksıyordu. Ona Kurt Vahit diyorlardı. İçinden çıkılmaz durumlara bulduğu çözümler ve akıllı hamleleriyle ünlüydü. Ailecek aldığımız kararla, bu işe başladığımız güne kadar onu hiç görmemiştim. Yediğimizin içtiğimizin ayrı gitmediği bu on gün boyunca, onun hakkında öğrendiklerim bu kadardı. Sanırım, sert biri olduğu günler geride kalmış olan bu adamı sevmiştim.

"Üç gündür hiç kaybetmediğinin farkında mısın?"

Gülümsedim. İkisi de benden genç olan diğer adamlar şakalaşarak masadan kalkmıştı.

"Gülüşün babana benziyor."

Bu cümle beni şaşırtmıştı. Ne fiziksel olarak ne de karakterimiz benzemezdi. Onu tanıdığım bile söylenemezdi. Babamın yıllardır gizli bir hayatı olduğunu biliyordum, ama tam olarak kendimin de anlamadığı bir şekilde hiç sorgulamamıştım. Yıllar içinde birkaç kere batma noktasına gelmiş, hatta annemle çok büyük kavgalar etmişti. Sanırım bütün olanları görmezden gelmek işime gelmişti. Dört kişilik ailemizde en mesafeli olduğum kişi babamdı; ama onu severdim. O da annem ve kardeşime daha yakındı. Her zaman bana uzak olmayı tercih etmişti. Belki de bu sebeple, hayatım, kendimi ona ispat etmekle geçti. Okul öncesi dönemde, zekamın dahi düzeyinde olduğu söylenmişti. En iyi yüzen, en iyi piyano çalan, en yüksek notlarla öğretmenlerinden övgüler alan, belki de en güzel gülen çocuğu bendim. Yine de onun gözünde hiçbir zaman  kardeşim Arda'yı geçemedim. Bütün bunlar, yıllar içinde biraz içine kapanık, biraz da asosyal olmama sebep oldu. Annem, yaşanan her şeyin farkında olsa da, kendimi sadece derslere adamamı kabullenemedi. Hep mazideki cesur ve tutkulu kızı aradı.

"Bir sorun mu var Hazal, daldın?"

Vahit ağabey'in samimi bir endişe içeren sorusuyla kendime geldim.

"Yok, sorun yok. Sadece yapacak olduğum şey kolay değil."

Adamcağız aksayan bacağının izin verdiği hızla yanıma geldi. Gözlerinde, daha önce bir erkekte görmediğim farklı bir ifade vardı. Şefkatti sanırım, ama tanımadığım bir şeyi bilemezdim.

KAŞIBEYAZ (RAFLARDA)Where stories live. Discover now