"Ahmet az yavaş at! Topu yakalayacağım diye yere kapaklanacağım."

"Sende hızlı ol Azra abla."

"Paşam ben narin bir genç kızım, nasıl senin gibi olmamı beklersin?"

"Narin mi?" diye lafa atlayan gereksize bakmak istemesem de, karşımda bütün beni çileden çıkaracak ihtişamıyla durduğu için mecburen baktım. Gözlerindeki alaylı bakışı es geçip beni öpen dudaklarına kaydı gözlerim. Bu dudaklar! HAYIR! Bunu unutmam gerektiğini bütün gece boşuna mı düşündüm? Saçmalamayı kes Azra! "Bir genç kıza göre fazla kabasın."

"Sana göre öyle," dedim, onu gitmesini istediğimi düşündüğümün bir bakışla. Yakınımda durmasını istemiyordum. Ama o gitmek yerine daha yakınımıza geldi, geldi ve geldi! Bunu görmemle Ahmet'e döndüm. "Ahmet, hadi içeri geçelim ablacım. Yukarda boyama yapalım mı?"

"Azra abla ben çocuk muyum? Ne boyaması..." diyerek beni rezil eden çocuğa kısık gözlerle baktım.

"Of Ahmet sende... O zaman film izleriz. Hadi gel burada daha fazla kalmayalım." Bana sırıtan adama dik dik baktım, sonra da Ahmet'in küçük elini tutarak bahçede sürükledim. Ne yaptığımı anlamadığı için şaşkın bakışlarıyla içeri kadar benimle geldi.

"Ne güzel oynuyorduk. Neden içeri girdik ki..." diyen küçük adamıma kıyamadım.

"Sıkıldım," dedim yalan söylemek istemeyerek ama söylemek zorunda kaldım. Ahmet'in yanında Orkun'la didişmek hoşuma gitmiyordu. Küçük bir çocuktu ve böyle gereksiz gergin bir anı yaşamasına gerek yoktu. "Ama istersen sen onunla oynayabilirsin," dedim ama kabul etmemesi içinde içimden dua ettim. Tabii küçük bey evde sıkıldığı için benim itiraz dolu bakışlarımı görmedi ve koşarak bahçeye yeniden çıktı.

Ahmet'in arkasından bakmadan kendimi salondaki koltuğa bıraktım. Çocuktu ve oyun oynaması gerekiyordu. Ona Orkun'la oynuyor diye kızamazdım ya... Ahmet'e kızamazdım ama Orkun'a saydırabilirdim!

Cebimden çıkardığım telefonla sosyal medya hesaplarıma göz attım. Bu sıralar genellikle boş bulduğumda kendimi milletin tatil fotoğraflarına bakarken buluyordum. Bu yıl tatilim olmayacak gibiydi. Elif'i bırakıp gitmek istemiyordum. Aslında uzaklaşmak bana iyi gelecekti. Özellikle öpücük vakası ve kendimi kaptırmamdan sonra... Ama arkadaşımı yalnız bırakmak yoktu!

Hâlâ nasıl olurda kendimi o adamın kucağına attığımı düşünüp duruyordum. Beni bu kadar etkilemesi hiç iyi olmamıştı. Bunu ona göstermeyecektim.

"Azra?" diye seslenilmesiyle korkuyla sıçradım. Bu adamın dudaklarından ismimi duymamam gerekiyordu. O bile beni etkiler olmuştu. Lanet herif!

"Evet?" dedim, oturduğum yerden kalkarak daha rahat pozisyona geçtim.

"Bu hafta eve gitmeyi düşünmüyor musun?" dedi karşımdaki koltuğa otururken.

"Neden soruyorsun?" Onun bütün hareketlerini izliyordum. Bakışları yoğunlaştı. Elini bacak bacak üstüne attığı üstteki bacağına koydu. Ritmik hareketlerle parmaklarını oynatmaya başladı.

"Hiç," dedi camdan dışarı bakarak. "Bu hafta sonu arkadaşım gelecek de. Evde fazla kalabalık olmasını istemiyordum." Bu adamın evi yok muydu?

"Evin yok mu senin?" dedim bende onun gibi rahat olmaya çalışarak. Olan olmuştu ve koca bir hataydı. Neden düşünüp kendime eziyet ediyordum? Sonuçta o umursamıyordu. Bende onun gibi yapmalıydım.

Bacağını indirerek öne doğru eğildi. Ne diyeceğini tahmin ettiğim için bakışlarımı ondan kaçırdım. "Sana ne!" dedi beni yanıltmadan.

Karanlığa KaçışHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin