Saatlerdir gülümsüyor, insanlara en nazik ses tonumla yaklaşıyordum. Bu, mesleğim konusunda kendime verdiğim en önemli görevlerden biriydi. Özellikle acilde çalıştığım günlerde. Acıyla kıvranan vücutların karşısında mahkeme duvarı edasıyla dikilmek -bana göre- bir nevi acılarını arttırmaktı.

Ancak melekliğin de sınırı vardı.

Ve ben o sınırı çoktan geçmiş olmanın verdiği ferahlıkla dinlenme odasına ilerlemeye başladım.

Kapıyı açar açmaz burnuma dolan çay kokusu, kötü günlerde bile iyi şeylerin olabileceğinin göstergesiydi sanki.

Sandalyeye oturdum, kulaklığımı taktım.

Baş hemşire mutlu olacağım anı kolluyor olmalı ki endişeli suratı eşliğinde kelimenin tam anlamıyla odaya daldı.

Tanrım, yalvarırım kazalara yarım saatcik olsun ara ver.

"Hyeya, iş yemeğindeki adam neyin oluyor?"

"Erkek arkadaş görünümlü izbandut." diye yanıtladım, aynı zamanda göz devirirken.

On iki saat önce öpüldüğüm adam hakkında konuşmak niyeydi, sorgulamadım. Zihnimin Yoongi'yle dolmasını istemiyordum, geceyi hatırlamak istemiyordum.

Sakın ağzından kaçırma Hyeya. Dudaklarınız tokalaştı o kadar, anlatmaya değmez.

"Sanırım, danışmaya gitmelisin. Acilen."

Yine mi danışmadaki dosyaları dolduracağım? Alnımda itinayla dosya doldurur mu yazıyor yahu?!

"HYEYA, ERKEK ARKADAŞIN DANIŞMADAKİ KIZLA FLÖRTLEŞİYOR."

Megafon vereyim, tüm hastaneye duyur?

Odadaki sağlık memurları ve hemşireler, hatta uyuyanlar bile, bakışlarını bana çevirdi. Gözlerindeki acıma lazerleri vücudumu delip geçecek kadar güçlüydü.

Utançla eğdiğim başımı kaldırmadan odadan çıktım. Danışmaya gidişim ise olimpiyat koşucularını sollayacak derecedeydi.

Anlaşma, ders, roman başlıkları altında sarılması, öpmesi, göz koyduğum beyefendiye -eski demek daha doğru olur.- sevgilisi olarak tanıştırması yetmiyormuş gibi bir de rezil ediyordu şimdi.

Min Yoongi gerçekten iyi bir dayağı hak ediyor. Eşeğin sudan gelip dayak seromonisine katılacağı bir dayağı hak ediyor hemde.

"Tatilden erken dönmene şaşırdım, hayatım." dedim yanına vardığımda.

"Sabah seni bulamayınca telaşlandım. Telefonlarıma cevap verseydin şu an burada olmazdım."

Kolundan tutup danışmadaki kızın bizi duyamayacağı bir yere çektim. Aşırı sinirliydim ve yetmezmiş gibi sevgili performansı sergiliyordum. Bu da demek oluyordu ki; diş fakültesine masrafları taksitle ödememin sorun olup olmayacağını sormak için çok vaktim yoktu.

"Yoongi, sen beni delirtmek mi istiyorsun?! İş arkadaşlarım gelip senin kızla flörtleştiğini söylüyor, nasıl anlaşma bu?! NEDEN HEP SENİN LEHİNE?!"

"İş arkadaşların yanlış anlamış, Hyeya."

Gözlerimi kapadım. Yaptığını inkar ediyordu, tıpkı gerçek çiftlerde olduğu gibi.

"Yalan söylemiyorum, ahjumma. Dün gece olanlar davranışlarımı sakınacak kadar önem taşımıyor benim için."

İkna olduğumu belirtecek şekilde başımı salladım. Yanından ayrılmak üzere harekete geçtim. Konuşamazdım, kırgınlığımın sesime yansıyacağını biliyordum.

Neden kırgınsın Hyeya? Biliyorsun, hepsi oyun.

"Yine de Hyeya," Rüzgarın yerini nefesi aldığı ensem, iki eliyle sarmaladığı kollarım bir anda buza dönüştü. Kulağıma eğildi ve vücudumu titretecek o cümleyi fısıldadı.

"Sanırım, gerçekten seni tanımam gerek."

"

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.






magic words |m.yoongiWhere stories live. Discover now