Farketmemiş gibi davranıp bana verdiği talimatları yapmaya çalıştım tencereye su koymak gibi sorun şu ki ben ocağıda yakmayı bilmiyordu. Masal gelip tüpü yakınca yemek yapmayı öğrenmem gerektiğini aklıma not etmiştim.

Masalın bana hiç birşey anlatmaması günden güne zayıflaması dalıp gitmeleri beni mahvediyordu. Masal bana hiç birşey anlatmıyordu. Hâlâ aramızda duvarların olması beni çiledn çıkarıyordu. Masala bu halde olmasının sebebini sorduğumda bana hiç birşey anlatmaması beni çileden çıkarıyordu. Çay bahçesine götürdüğümde yine dalıp gitmişti.

Sorduğumda ise sonuç aynıydı. Masal merte  derdini  anlatacak kadar yakın hissetmiyordu. Olan bu...

Hesabı ödedikten sonra arabaya binmiştim. Bu defa masalın elini tutmamıştım. Arabada bana ona niye soğuk davrandığımı sormuştu. Soğuk davrananın kendisi olduğunu göremiyor muydu. Sakinleşmem gerekiyordu. Başımın içinde bir bomba vardı. Her an patlamaya hazır bir bomba masal arabadan inince ona neden bana bunu yaptığını sordum. Onun için ne ifade ettiğimi sordum.

Bunu zaten bildiğimi söyledi. Oysaki ne ifade ettiğimi bilmiyordum. Ondaki yerim neydi bilmiyordum. Tek istediğim beni sevdiğini söylemesiyken özel olduğumu söyledi onun için özelmişim.  Ve onu kısıtlıyormuşum. Ben masalı kısıtlıyor muydum. bu son söylediği gerçekten ağır olmuştu...

Arabaya bindiğimizde bütün yol boyunca konuşmamıştım. Okulun önüne geldiğimizde benden özür diledi. Ben onun özür dilemesini değil beni sevmesini istiyordum . Sözlerine devam ettiğinde bir süre birbirimizden uzak kalmamızı söylemişti. Ara vermeliymişiz beni incitmek istemiyormuş. Böyle yaparak beni öldürdüğünü bilmiyordu. Benim ondan ayrılabileceğimi nasıl düşünürdü. Ama bu masaldı.  mantıklıydı. Bunu  da düşünmüş olmalıydı.

Masal'a  gitmesini söylediğimde arabadan inip koşarak uzaklaştı. Gitmiyorum seni bırakmayağım  deyip  sıkıca sarılsaydı. Bana dünyada iken cenneti bahşetmiş olurdu... Ama sadece gitti. Yüreğimi yerinden söküp gitti...
******

Masal'dan devam

Sahilde daha önce mert ile oturduğumuz bankta oturuyordum. Mert in bana şarkı söylediği an gözlerimin önüne gelmişti. Ben onun sevgisini taşıyabilecek biri değildim. Bu hayatta kime bağlandıysam kime en bi sevdiğim dediysem beni bırakmışken kimseye bağlanamıyordum. Sevememek değil bağlanmaktı zor olan mert i tanıdığımda babamı kaybetmiştim.

Küçücük yaşımda ölümün ne kadar acı olduğunu ne kadar kötü bir şey olduğunu öğrenmiştim. Ama bunun acısını özledikçe daha iyi anlamıştım. Ölüm demek babamı bir daha görememek demekti benim için. Babamın sarılışını özlemek, kokusunu alamamak, gülüşünü görememekti.

Sonra kader karşıma mavi bakan bir çocuk çıkarmıştı. Soğuk mavi, ilk gördüğümde kaşları çatık  mert'i  tanıdığımda güldüğüm için  bana kızmıştı.  ona komik olduğunu söylediğimde odasından kovmuş olmasına rağmen gitmiş yatağına yayılmıştım. O görmesede ağlamak istiyordum.

Çünkü kader bana babam gibi mavi bakan birini göstermişti. O günden sonra ondan hiç ayrılmıyordum. Ona benim tek arkadaşım olduğunu söyleyip duruyordum.  Belli etmesede onunda benimle takılmak istediğini biliyordum. Gün geçtikçe ona daha çok bağlanıyordum.

İlk defa okula gideceğim zaman mert benden büyük olduğu için ayrı sınıflarda okumak zorunda kalıyorduk. Sınıfta hiç arkadaşım yoktu. Ve ben mert'i çok özlüyordum ondan hiç uzak kalmayı sevmiyordum. Bir kaç gün sonra sınıfa bir çocuk geldi hiç gülmüyordu, konuşmuyordu. Yüzünde mutluluğa dair hiç birşey yoktu. Onunda gözleri mavi bakıyordu.

SEN SEVDA MISIN#wattys2016Where stories live. Discover now