Lahzada büyüyen aşkımız hâlâ kalbimde saklıdır.

                                                                                                                                                                                Maria

Anlam veremediğim satırlar kalbimde bir yerlere işlemişti. Neler yaşamıştı bu kadın?  Bu deri ceketli serseri kimdi?

Çocuksu merakım tekrar galip geldi ve diğer sayfaya geçtim.  Bu satırlar daha farklı bir kalem ile yazılmıştı.

9 Nisan 1980

Hobi için kendime seçtiğim mesleğin ilk günüydü bugün. İstanbul'da belediye başkanı olan babamın bana doğum günü hediyesiydi bu. Evde tek başıma piyano çalıp Fransızca öğrenmek sıkıcı gelmeye başlamıştı. Koskoca Kenan Bey'in kızı üniversite bitirmemiş dememeleri için her daim ilgi duyduğum Edebiyat bölümünü bitirmiştim.

Öğretmen olmak aklımda yoktu. Babam buna müsaade etmez sanıyordum fakat kendisi benim gidip bir okulda öğretmenlik yapmamı istemişti.

Alışılmışın aksine son derece kaliteli, dantelli ve diz kapağımın altında biten mavi eteğimle çekingen adımlarla okula ilk adımımı attım.

Ellerimi özenle kabarttığım saçlarımın arasına atarken makyajımı fazla abarttığını düşünüyordum.

Öğretmenler odasına doğru çekinerek yürüdüm ve kapıda son derece yakışıklı bir adamla  karşılaştım. Büyük mavi gözleri vardı ve benden iki karış daha uzundu.

Bulunduğumuz yılın alışagelmiş siyah ceketi ile önce adamı son sınıf öğrencisi sanmıştım.

Dağınık saçların oldukça yumuşak duruyordu. Onu henüz yakından tanımıyorum ama bir gün o saçlarıyla oynayacağım.

Çapkınca gülümsedi. "Yolunuzu mu kaybettiniz?" Ukala tavırı beni deli etmişti.

"Hayır" dedim ben de aynı tavırla ve omzumla omzuna vurup hızla öğretmenler odasına girdim. Arkadan bana gönderdiği kıkırdamaları duydum.

İçeride bulunan öğretmenlerin hepsi yüzlerini bana dönüp garip bakışlar attıklarında gerçekten yerin dibine girmek istedim.

Hepsi o kadar sade giyinmişlerdi ki ben sanki kostüm balosuna gelmiş gibi duruyordum.

İçeri girip bileğimden yakaladı beni ve öğretmenlerin oturduğu yuvarlak masanın etrafındaki koltuklara çekti.

Beni en uçta bulunan koltuğa oturtturduğunda yüzünde muzip bir ifadeyi oluştu. Bu adam kendini ne sanıyordu da  benimle alay edebiliyordu?

Yanıma oturduğunda "Burada her öğretmenin bir yeri var. Seninki de artık bura."  dedi.

Elimle oturduğun yeri gösterip "Senin yerinde bura mı?" diye sordum. Hevesle başını salladı.

Beni asıl şaşırtan şey onun müzik öğretmeni olmasıydı. Böylesine sert duran biri nasıl olurda piyano çalardı?

DaimaWhere stories live. Discover now