~21~\\NO TEXTING

En başından başla
                                    

Tekrar yutkunarak elindeki poşeti aldım.

"K-Karşıda bir oda var. Orası oturma odası."

Kafasını aşağı yukarı sallayarak, adımlarını dediğim odaya doğru atmaya başladı. Ben ise o an onu, arka profilinden izlemek ile meşguldüm.

Saçları...

O saç modeli herkese yakışmaz, ona çok yakışmış.

Kaslarını daha önce de fotoğraflarda görmüştüm. Acaba gerçekte de öyle mi?

Ah, ne diyorum ben?

Bir şey demiyorum. Saçmalıyorum işte.

Vücudum hâlâ titrerken mutfağa gitmeye çalıştım. Başardığımda, poşeti masaya koydum.

Yutkunarak açtım.

B-Bir dakika...

Ne anlatmaya çalışıyor?

Neden bana bir dondurma aldı?

Acaba ilk yazışmamızı anlatmaya çalışıyor olabilir mi. Belki de bir şey... anlatmıyor?

Eğer anlatiyorsa umarım kötü bir şey değildir.

O bana dondurma getirdiyse, ben de dondurmayı ona ikram ederim.

Kapları masaya koyarak, zor da olsa dondurmayı içine koydum. İkimize de eşit miktarda koyduğumda dondurmayı da hemen dolaba koydum.

Derin bir nefes daha aldım.

Artık "yeter" diye bağırmak istiyordum.

Dondurma ile beraber kabı -dondurma kabın içinde, şunu anlayın- oturma odasına doğru götürmeye başladım.

Evet, Cait... Başlıyoruz.

Odaya girince bir süre ona bakmasam da yine bakışlarını üzerimde hissediyordum.

Yutkunarak, dondurmayı masaya koydum.

"Gerek yoktu, Cat. Şimdi gideceğim."

Söylediği sözlere karşı benim de söyleyeceklerim olmuştu.

"O zaman neden geldin? Neden bana bir dondurma aldın? Ne demeye çalışıyorsun, Liam James Payne?"

Oflayarak ayağa kalktı.

Bana doğru bir adım attığında duvarların da onunla beraber üstüme doğru daha fazla adımlar atarak geldiğini hissetmiştim.

Bana ne yaptı, o?

"Seni görmek istedim."

Bana doğru adımlar attıkça geriye doğru gitmek istiyordum.

Yapamıyordum. Geriye doğru adım atmak değil, herhangi bir yere doğru bile adım atamıyordum.

Elini saçlarıma getirerek okşamaya başladı. Geri çekilmem gerekiyordu. Abim gelebilirdi, onu kovmam gerekiyordu.

Neden gereken şeyleri yapamıyordum?

"Sana dokunmak istedim. Masumca..."

Kulağıma doğru eğildi fısıldamak için.

"Çünkü sen de masumsun, Cat. Ve sana zarar vermek istemiyorum."

Elini köpürcük kemiğime getirerek yuvarlak çizmeye başladığında vücudum ürpermişti. Sanki biri camları açmıştı ve ceyran doğrudan bana geliyordu.

Yanmıyordum. Üşüyordum.

Kalbim üşümüştü.

En son, vücudumdaki buzlar erimeye başladığında geri çekildim.

"Bana Cat deme, hoşlanmıyorum."

Sırıttığında bu odadan gitme isteğimi çok zor bastırmıştım. Zaten istesem de gidemezdim, yürümekte zorlanıyordum nedensizce.

"Neden? Ben seni kedim olarak görüyorum."

Tam konuşmak için dudaklarımı aralayacakken o, konuşmaya başladı.

"Kedi, en sevdiğim hayvandır. Bundan sonra sana Cat diyeceğim."

Kol saatine baktı.

"Abin bu saatte gelir, gitsem iyi olacak."

Yanağıma doğru eğilip, sulu bir öpücük bıraktığında bacaklarımın eridiğini hissetmiştim. Bir an dengemi kaybedip, üstüne düşecektim. Yine zor da olsa kendi içimde galip geldim.

"Defol."

Bir an ne dediğimin farkına sonradan varınca, gözlerim büyümüştü.

Tanrım, ne dedim?

Acaba o üzüldü mü?

Ona baktığımda gözleri dolmuştu. Ama bir şey yapmadı. Kapıya doğru ilerledi.

Ve ben yürüyemiyordum.

Gitti.

Ve çıkmadan önce mırıldandı.

"Gitmemem için yavlaracağın günler de gelecek, bebeğim. O zamana kadar ikimiz de sabretsek iyi olur."




İce Cream | payneHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin