19.Bölüm / Ikilem

974 39 3
                                    

TUTSAK - 19.bölüm | İkilem... |

"Aşk günah olmayacak kadar masum, köle olmayacak kadar özgür, unutulamayacak kadar derin, umulmayacak kadar yakın ve tek başına yaşanamayacak kadar özeldir."

Elimin acısını hissetmiyordum bile. Oda nerdeyse kan gölüne donmüşken hiçbirşey umrumda değildi artık. Bu iş en yakın zamanda bitecekti, bitirecektim.

Sonunda şu kasvetli odadan çıka bilmiştim. Merdivenlerden inerek kapıya doğru yürüdüm. Anahtarları kapı deliğine sokup bir kaç kez çevirip dışarı çıktım. Dışardaki soğuk hava, etraftaki karanlık, etraftaki korkunç sesler, zerre kadar beni ilgilendirmezken, dudaklarım kurumaya başlamıştı bile. Üstümdeki incecik hırkayla dolaşıyordum. O'nu unutmuş muydum.? Unutmadıysam, Feriha'ya duyduğum bu garip duygular kesinlikle olmamalıydı. Olmayacaktı da.! Bitecekti herşey, ve onun artık yüzünü bile görmeyecektim.

Geri dönmek üzere kapıya giden küçük yolda yürümeye başladım. Bir an duydugum kırık cam sesleri kulaklarımda cızıldarken, ardından duyduğum çığlıkla olduğum yerde çakılmıştım sanki. Neydi bu şimdi.? Bu ses.? Feriha'dan başkası yoktu evde, evet bu, bu oydu. Ona birşey olmuştu bu kesindi.

Kalp mi.? Mantık mı.? İki seçim arasında kalmıştım. Kalbim ne kadar "Git kurtar onu.!" dese de, beynim adeta "Bırak, bırak ta bitsin herşey. Ölmesini istemiyor musun zaten.!" diyerek benim gitmemi engelliyordu. Hangisini seçecektim peki. Bir türlü hareket edemiyordum, bacaklarım... Donmuştu adeta. Beynimde çınlanan çığlığı beni her defasında çıkmaza sokuyordu.

Attım adımımı. Bu kez kalbimin sesini dinlesem de, ilerde bu mantığım her an öne geçe bilirdi.

Adımlarım giderek büyüyordu... Ve işte kapının önüne geldim. Elimi yavaşça kapamayı bile unuttuğum kapının koluna gitti. Kapıyı açarken etrafta sadece sessizlik oluşmuşken, bu sessizliği hızlı nefes alışlarım bozuyordu bu kez. Kalbim her an duracakmış gibi hiss ettim bir an...

Gördüğüm manzara'yla ben daha da şaşırmışken, sanki titremeye başlamıştım. Yerde yatıyordu, bacaklarının arasından akan kana dikkatimi vermişken, şaşkınlığım kat be kat artmıştı. Bu da neydi böyle.?!

Elimle başını kaldırıp dizlerimin üstüne koydum. Yüzüne dokunmak istedim, yapamadım ama... Geri çektim yüzüne yaklaştırdığım elimi. İçimdeki çaresizlik katlanılmazdı..

"Feriha..."

Diye tısladım. Sesim olduğundan bile zayıf çıkmıştı. O an, hiç bir hücrem, hiç bir organım çalışmıyordu sanki. Kalbim bile... Biraz sonra kendime geldiğimde, onu kucağıma almayı akıl etmiştim.

Koşar adımlarla dışarı çıktım... Nereye götüreceğimi bile bilemez olmuştum. Yine bu ikilem beni delirtmek üzereydi...

Sonunda buraya geldiğimizde yolda gördüğüm hastane aklıma gelmişti. Uzak olsa da bundan başka çare yoktu. Ya oraya götürecektim onu, ya da burda ölecekti.!

Arabanın arka koltuğuna yatırıp, şöför koltuğuna geçtim. Yola çıka bilmiştim... Yol boyu arkadaki cansız ve ya diri olduğunu bile bilmediğim bedene bakmayı ihmal etmiyordum.

Geldiğimizi anladığım an, arabayı durdurup, tekrar kucağıma alarak devam ettim.

"Sedye.! Yardım edin..."

Diye bağırmıştım, kucağımda onu hala taşırken. Hastane görevlileri sedyeyi getirip, o'nu yatırmışlardı. Ameliathane diye bildiğim odaya götürdüklerinde

ise ben hala kendimde değildim...

-

Gözlerimin üstündeki ağırlığı hiss etmeme rağmen gözlerimi açmaya çalışıyordum. Burnumdaki tanıdık koku, küçükken, kolumu kırdığımda, hastaneye getirilirken tanıdığım o kokuydu bu. Hastaneydi burası. İyi de ne olmuştu bana.? Neden burdaydım ben.? Doğrulmaya çalıştığımda kolumdaki serum, ve kasıklarımdaki acıyla yeniden yerime yatmam bir oldu. Başımı sağ tarafa çevirdiğimde ise koltukta uyuyan Emir'e kaydı gözlerim.

TUTSAKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin