2.Bölüm

1.5K 40 0
                                    

TUTSAK - 2.bölüm

Korkudan titremeye başlamıştım neredeyse. Bütün yol boyu gıkım bile çıkmamıştı. Şehirden iyice uzaklaşmıştık. Ormanlık alana gelmiştik, ve hava iyice soğuyordu. Üstümdeki ince cekete sarılmaya çalışsamda nafile, daha da üşüyordum. Nereye götürüyorlardı beni? Ne istiyorlardı benden? Hiçbirşey anlayamıyordum. Arabanın ani fren yapmasıyla arka koltuğa iyice gömülmüştüm. Şöför sandığım adam, arabadan inip, arka kapıyı açmasıyla diğer kapıya doğru geri çekildim. Şu an aklımdan neler geçiyordu, inanamazsınız. Dehşet derecede korkmaya başlamıştım. Adam kolumdan tuttuğu gibi beni arabadan indirmişti. Kolumu her ne kadar da kurtarmak istesem de adam çok güçlüydü. Her çırpınışımda kolumu daha da sıkıyordu. Ve bu da bana haddinden artık çok acı vermeye bile yeterdi. Kolumun mos mor olduğunu artık anlaya biliyordum. Adam hala beni yerde sürükleyerek bilmediğim bir yere götürüyordu. Ani hareketle elimi kurtarıp var gücümle koşmaya başladım. Nereye gideceğimi bilmeden öylece koşuyordum. Nefesimin daraldığını hiss etmem çok zaman almamıştı. Çalıların arasından kıvrakça geçmeye çalışıyordum ki arkadan bir el belimden tutup beni omzuna almıştı. Bu arabayı kullanan adamdı. Elimle sırtını yumruklasam da adam bir tepki bile vermiyordu.

"Bırak beni! Allahın cezası bırak!"

Diye avazım çıktığı kadar bağırmaya başlamıştım. Adam beni yere indirip, belindeki silahı çıkardı. Ne olduğunu anlamaya çalışıyordum ki, ensemde hiss ettiğim acıyla yere yığıldım.

-

Gözlerimi açtığımda bir odada olduğumu fark ettim. Odada bir tek yatak, bir de sandalye vardı. Pencereleri tahtalarla kapatılmıştı. Yataktan kalkmak istediğimde yere düşmemle ayağımın yatağa bağlı olduğunu fark ettim. Bu her kimse, bana resmen köpek muamelesi yapıyordu. Yatağın bir köşesine oturmuş, ağlamaya başlamıştım. Aklımdaki binlerce soruyla baş başaydım. Burdan nasıl çıkacaktım? Nasıl kurtulacaktım? Bilmiyordum... Belki de burda geberecektim. Son ses bağırmaya başlamıştım. Elimle duvarlara vura vura bağırıyordum. Çığlıklarım neredeyse tüm odayı sarmıştı.

"Yardım ediiin! Yardım edin ne olur..."

Diyordum, sesim kısılmıştı sanki. Hafif te öksürmeye başlamıştım. Yatağa oturdum, dizlerimi kendime çekerek, hıçkırıklarımı ve göz yaşlarımı serbest bıraktım. Ben ağlamaya devam ederken kapının gıcırtı sesiyle yerimden fırladım, ama ipten dolayı fazla gidemiyordum. Içeri uzun boylu, kumral birinin girmesiyle hafiften geriledim. Üstüme üstüme geliyordu. Tedirgindim, çok korkuyordum. Sanki, her an bana birşey yapacakmış gibi bakıyordu. Ben adımlarımı geriye attıkca, o daha da yaklaşıyordu.

"Yaklaşma!"

Diye bağırdım bir an. Etrafta kesici, yada kafasına vura bileceğim birşey arıyordum.

"Kes sesini!"

Diyerek kolumdan tutup yere fırlattı beni. Ben ağlamaya devam ediyordum hala.

"Neden? Neden yapıyorsunuz bütün bunları? Neden kaçırdınız beni?"

Dedim, göz yaşlarım sel gibi akmaya başlamıştı.

"Şimdi değil. Zamanı geldiğinde anlayacaksın."

Dedi, ve daha da yaklaştı bana. Geri geri gitmeye çalışıyordum. Çenemden sıkıca kavrayıp kendine yaklaştırdı. Öldürücü bakışlarına maruz kalmıştım. Bu, ela gözlü adam, her kimse, bakışları beni benden alıyordu. Ben böyle düşündükce, resmen kendimden nefret ediyordum. Kahretsin! Beni kaçıran adamdan, biraz da olsa etkilenmiştim. Çenemden tutmuş, gittikce daha da sıkıyordu. Ağzımdan çıkan haafif inlemelerimi duyacak olmuş ki, bıraktı. Kapıya doğru bir kaç adım attıktan sonra, arkasına döndü.

"Bir daha gıkını çıkarırsan, seni burda ormanlık alanda diri diri gömerim, haberin olsun!"

Diyerek kapıyı bir kaç kez kilitleyip, uzaklaştı.

-

Kaç saattir burdaydım, bilmiyordum. Sabahtan beri yemek te yememiştim. Her zamanki gibi, yemek yemediğimde, başım ağrırdı. Şimdi de öyleydi. Başımın ağrısından, yatakta kıvranmaya başlamıştım. Beynim zonkluyor gibiydi. Hava da iyice kararmıştı. Dışardan gelen uğultu sesleri, benim korkmama daha da sebep oluyordu. Bacaklarımı karnıma doğru çekip, uyumaya çalıştım. Ne de olsa başka çarem yoktu...

-

- CIHAN -

Sabahtan beri Ferihayı arıyordum, ama yok, açmıyordu. Bu kız hiç böyle yapmazdı. Kesin birşey olmuştu. Iyice korkmaya başlamıştım. Arabama atladığım gibi, evlerine doğru yol aldım. Arabamı durdurup, kapıya doğru gittim. Kapının ziline bası, bir adım geri çekilmiştim. Içimde garip bur hiss vardı. Hizmetçinin kapıyı açmasıyla, hemen büyük adımlarla salona doğru yürüdüm. Murat amca, herzamanki gibi, koltuğuna yayılmış, viskisini içiyordu. Amca diyorum ama bu adamı, oldum olası hiç sevmemiştim.

"Merhaba, Murat amca. Şey ben..."

"Oooo Cihan beyimizde gelirmiş buraya. Hayırdır, hangi rüzgar attı seni?"

"Ben... Ben Feriha'ya bakmıştım da"

"Ha, Feriha? Feriha evde yok"

"Nasıl? Nerde peki?"

"Bilmem, sabah çıktı, gitti"

"Nasıl bilmem ya?! Siz onun babası değil misiniz? Hiç sormazsınız, hiç mi ilgilenmezsiniz? Nasıl bir babasınız siz ya?"

Dedim, sesim kontrolünden çıkmıştı artık.

"Sana mı soracağım lan?! Defol git evimden!"

"Ne haliniz varsa görün!"

Deyip çıkmıştım evden. Bulacaktım onu. Daha onu kazanamamışken, babası yüzünden onu kaybedemezdim!

BÖLÜM SONU

Biliyorum biliyorum eskiden hikaye-senaryo yazma yeteneğim sıfırdı :'(

TUTSAKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin