Genç kız, merdivenleri ikişer üçer indikten sonra hızla kapıya ulaştı. Tam evden çıkmak üzereydi ki hâlâ Umut'un elinde olan beyaz tişörtü fark edince atik bir hamleyle adamın elindeki tişörtü çekip aldı.

"Ne de olsa bana âşık falan değilsin. O yüzden bu tişörtün sende kalmasına da gerek yok."

Umut, şaşkın bir ifadeyle hâlâ Mine'yi izliyordu. Şu yaptığı hareketle bile diğer kadınlardan ne kadar farklı olduğunu kanıtlamıştı.

Gerçi Umut da kapıyı çarpıp çıkan hiçbir kadının ardından koşmamıştı orası kesindi ancak koşmamasına rağmen o kadınlar her zaman geri dönme çabalarına girmişti.

Mine öyle değildi. Onun yerinde normal bir kadın olsa Umut'a biraz naz yapar sonra da eve geri dönerdi. Tabii karşısındaki kişi Mine olunca işler hiç de Umut'un alışık olduğu tarzda ilerlemedi.

Genç kız, bu kez bahçeyi hızla aşıp yola çıktı. Buradan eve gidemezdi ancak Azra'ya gidebilirdi. Hem zaten abisi ve babası da orada kalacak diye biliyordu.

Mine, taksi beklemeye devam ederken Umut, bir kez daha kızın peşine düştü.

"Mine, gir şu eve!"

"Hayır. Girmeyeceğim."

"Nereye gideceksin gecenin bu saatinde? Gir diyorum!"

Umut, kızın kolunu kavrayınca Mine öfkeyle kolunu kendine geri çekti.

"Sana ne! Nereye gidiyorsam gidiyorum! Sana ne?"

Sokağın başında görünen taksiye durması için işaret ederken Umut bir kez daha sabırla kızın kolunu kavradı.

"Hiçbir yere gidemezsin. Gerekirse seni sırtıma atar, yine de sokarım eve!"

Genç kız, yanında duran taksiye baktıktan sonra eliyle beklemesini işaret etti.

"Hadi ya! Gerçekten mi? Nasıl korktum anlatamam."

Mine, kolunu tekrar kendine çektikten sonra taksinin kapısını açtı.

"Sen bir bana bak istersen. Sence öyle bir şey yaparsan ben bu mahalleyi ayağa kaldırmaz mıyım?"

Umut, kıza cevap veremeden Mine çoktan taksiye binip kapıyı çarparak gürültüyle kapatmıştı bile.

Genç adam hızla eve ulaşıp motorun ve evin anahtarını aldıktan sonra kapıyı çekip çıktı.

Taksi, sokağın sonuna doğru ilerlerken Umut hemen motora binip peşlerine düştü. Kendisini tehdit etmesini Mine'nin yanına bırakacak değildi.

Tabii bir de patlayan iki camda cabasıydı. Yani kısacası öcünü almadan kızı rahat bırakmaya niyeti yoktu.

***

"Hayatım rahat dur. Çocuğun altını almaya çalışıyorum."

Arat, kollarını karısının beline doladıktan sonra başını kızın boyun girintisine yasladı.

"Ne yapayım? Sen de bu kadar güzel olma o zaman."

Azra, dudaklarında oluşan muzip gülümsemeyle Kemal'in altını almaya devam etti.

"Tamam, bekle bitiyor işim. Oğluşumun kremiyle pudrasını da sürelim de popişi pişik olmasın. Değil mi anneciğim?"

Kemal, sanki annesini anlıyormuş gibi gülümserken Arat, memnuniyetsiz bir ifadeyle yüzünü buruşturup geri çekildi.

"Ya kadın, sen benim oğluma niye oğluşum deyip duruyorsun?"

"Çünkü o benim oğluşum ve bu kelimeyi duymaktan gayet memnun." dedi Azra kendisine gülücükler saçan oğluna bakarken.

İki Deli Bir Aşk || Berna Aslıhan [Aşkın Sen Hâli-2]Where stories live. Discover now