0.0

3.8K 181 172
                                    

Sıradan bir pazar günüydü: O klasik grup, Üç Süpürge'nin en tenha köşesinde oturuyordu. Onlara göre bu köşe loş olmaktan çok, kendilerine ait bir mücevher gibiydi.

Sohbetleri de çok güzel gidiyordu, ta ki Lily Evans ve James Potter arasında o klasik tarışma çıkana kadar.

"Ben senin beni sevdiğine inanmıyorum James," dedi Lily bıkkınlıkla. Açıklamaktan yorulmuştu artık.

Ama nedense James'in onu ikna etmeye çalışırken yorulabileceğini, pes edebileceğini asla akıl edememişti kızıl.

''Ne demek seni sevdiğime inanmıyorsun?''

''İnanmıyorum demek, James.''

''O ne demek? Benim dilimden konuşmuyorsun Lils.''

''Örnek ver mesela. Neyimi seviyorsun? Veremezsin çünkü, aslında, en derinde, beni sevmiyorsun James. Basit bir takıntı sadece. Bunu kabul etsen, sen de rahatlayacaksın, ben de!''

"Seni seviyorum Lily, inansan da, inanmasan da," dedi James. "Seninle ilgili en ufak detaya bile aşığım ben."

Masada uzun bir sessizlik oldu. Sirius bile ortamı yumuşatamıyordu, konuşursa iki en yakın arkadaşının arasında kalacaktı.

Bunlardan birisi Lily Evans olunca, cesedinin Balyumruk'un arkasında bulunmasını istemediğinden, susuyordu.

Lily, bir süre durdu, düşündü. Sonra konuştu.

"Bu kadar yıl," dedi, eliyle saçlarını arkaya atarak. "Kaç sevgilin oldu James?"

James, sorunun amacını anlamamıştı.

"İki," dedi, yüzünde Lily'nin anlayamadığı bir ifade vardı.

"İki," diyerek tekrar etti Lily onu. "Bunlardan kaç tanesi bir haftadan fazla sürdü, Potter?"

"Potter'a geri dönmeyelim," diye yakındı, gözlüğünü düzeltirken James.

"Cevap ver bana."

"Hiçbiri," diye bağırdı James. "Sen etrafımdayken onların yüzüne bile bakamıyordum çünkü."

"Sadece iki, James. Peşinde onlarca kız varken, neden sadece iki?" James'in aksine, Lily sakindi. "Bazen hayatını sırf benim için mahvettiğini düşünüyorum, ama sonra 'Ben kimim ki,' diyorum. Sen neden basit, normal bir kız için hayatını mahvedesin? Hogwarts'ta binlercesi varken hem de?"

"Sen basit biri değilsin."

"Bu sadece bir heves, James. Ve ben sana 'evet' dedikten bir hafta sonra bitecek."

"Böyle düşünmeni sağlayacak ne yaptım, bilmiyorum Lils," dedi James ve oturduğu yerden kalktı, kimseyi beklemeden çıkıp gitti.

Yerinden kalkmaya yeltenen Sirius'u kolundan çekip yerine oturttu Lily. Yanında Sirius olursa, aniden bastıran suçluluk hissinin birazını ona atıp rahatlayabilirdi.

***

Lily, o pazartesi günü de söylenerek kalktı yataktan. Erken kalkmayı sevmiyordu ve pazartesileri erken kalkmaktan ayrıca nefret ediyordu. Zira pazartesi demek, günün ilk dersinin Slytherin'le ortak Sihir Tarihi olması anlamına geliyordu.

Sürekli yatağının yanında duran bardağa uzandı. Ancak onun yerine avcuna kırmızı bir zarf değdi.

Zarfın üzerindeyse düzgün bir el yazısı 'bir' kelimesini, basit olmasına rağmen Lily'nin mükemmel olduğunu düşündüğü bir şekilde, hecelemişti.

''Düşündüğüm şey değilsin.'' Yeşil gözleri, her meraklandığında olduğu gibi kocaman açıldı. ''Değilsin, değil mi?''

Harika, artık kırmızı mektup zarflarıyla konuşuyordu. 

Daha önce sarısıyla konuştan değil tabii. Hiç de bile.

***

Şöyle lafa girmeden önce herkesin kurban bayramını kutlayalım dedik.

Bayramınız mübarek olsun.

Bu kurgu nerden, ne zaman geldi bir fikrim yok ama teknik olarak bizin hayalimizdeki Lily Evans'la ilgili.

Canon olsa da olmasa da, başka ff yazarlarının Lily'e kattıkları karaktere benzeyebilir. Bu bilerek olan bir şey değil ve sadece hayal ettiğimiz Lily'nin özellikleri.

Sadece söyleyeyim dedim.

Bu arada MrsSchreavee ne zaman yayınlayacağımı sormuştun. Şimdi. 💘

Every Single Thing - JilyOn viuen les histories. Descobreix ara