Amber 9 | SOĞUK ATEŞ

Start from the beginning
                                    

Arkasına bile bakmadan odadan çıktığında, geriye solumaya doyamadığım kokusu kalmıştı. Az önce olanlar her neyse, dün akşamki yaşadıklarımı unutturmuştu. Edepsiz'in böyle büyüleyici bir etkisi vardı. Keyifsiz bir kahvaltıdan sonra aynı kafa karışıklığı ile aynanın önüne geçtim. Tobias'ın sözünü ettiği bir Fransız restoranıydı ve üzerimdeki antrasit rengi kalın askılı elbiseni bu gece için oldukça uyumlu görünüyordu. Elbise tamamen elastik olduğu için hem iddialı hem de şıktı.
Gözlerimi dumanlı ve siyah bir makyajla renklendirmiş, koyu bir renk ruj sürmüştüm. Makyajımı yaparken Jenny'den yardım almayarak Edepsiz'in peşime düşme riskinden kurtulmuş oldum. En azından bir hazırlık içimde olduğumu bilmeyecekti. Omuzlarıma düşen saçları at kuyruğu yaparak hazırlığımı bitirdim ve garaja yöneldim. Neyse ki benim odamda da garaja inen bir asansör vardı ve koridorda James'e yakalanma gibi bir durumum da olmayacaktı.  Temkinli bir şekilde arabama ilerlerken her şeyin  bu kadar kolay olmasına içten içe şaşırıyordum. Şimdiye kadar Edepsiz'in olmadık bir yerden çıkıp hesap sorması gerekirdi diye düşündüm.
Restorana yaklaştığımda kendimi sadece Tobias'ın söyleyeceklerine odaklamıştım. Bugün benimle her ne konuşacaksa aramızdaki ilişkiyi bir şekilde değiştireceğini hissediyordum. Ona karşı hissettiğim mantıksal çekimi açıklayamasam da, bir şekilde onun yanında olmam doğru gibi geliyordu. Gerçi son zamanlarda çoğu şeyi kendi kendime açıklama yetimi kaybetmiş gibiydim.
Arabamı valeye teslim ettikten sonra ayakkabılarımın hissettirdiği rahatsızlığa aldırış etmeden dik bir duruş sergileyerek içeri girdim.  Restoran tıklım tıklım olmasa da, büyük ölçüde doluydu.

Oldukça güzel bir görevli beni kapıda karşılayarak rezervasyonumu sorduğunda, Tobias'ın ismini vererek beni yönlendirmesini bekledim. Ve sonra onu gördüm. Tobias tamamı koyu renkten oluşan bir takım elbise içinde, her an bir konuşma yapacak kadar etkileyici bir şekilde bize ayrılan masada oturmuş, badem gözlerini bana sabitlemişti. 

Bakışlarımız buluştuğu anda ayağa kalkarak masanın önüne geçti. Beni baştan aşağı süzdükten sonra gülümseyerek uzattığım elimi kavradı ve elimin üzerine küçük bir öpücük kondurarak benden bir adım uzaklaştı. İnanamıyormuş gibi başını sallayarak gülümsemesini daha da derinleştirdi.

"Buradasın."
Tepkisine elimden geldiğince karşılık vermeye çalışarak gülümsedim.
"Geleceğimi söylemiştim."
"Biliyorum." dedi parlayan gözlerle "Ama yine de buradasın."

Aynı şeyleri tekrarlıyor olduğu gerçeği kısa süreli bir tedirginlik yaşamama yol açsa da sandalyemi çekip kibar bir şekilde karşıma geçtiğinde, bu ayrıntıyı geçerek dikkatle onu izlemeye başladım.  Kısa süre içinde yemeklerimizi sipariş etti ve iştahsız olsam da ona katılmak için kendimi zorladım.
Midemi rahatlatmak adına içtiğim sodadan bir yudum daha aldığımda badem gözlerinin benim üzerimde olduğunun farkındaydım.  Bir elimi masaya yerleştirerek bakışlarımın onunkilerle buluşmasına izin verdim.

"Benimle konuşmak istediğin şey nedir Tobias?"
Vakit geçtikte hem sabırsızlanıyor hem de merak içinde kalıyordum. O ise bütün gece beni izleyecek kadar rahat görünüyordu. Gözlerini kısarak gülümsedi.
"Gerçekten merak ediyor musun?"
"Elbette." dedim ben de gülümseyerek. "Burada olmamın bir anlamı olmalı değil mi?"
Dudakları yana kıvrıldı.
"İşte bu hallerin küçüğüm..."

O sözlerini bitirmeden kaşlarım belli belirsiz çatılmıştı. Gülümsemesini genişletti ancak sözlerine devam etmek yerine dirseklerini masaya dayadı ve ardından masada duran elimin üzerini eliyle kapadı.

"Arkadaşım Chris'i hatırlıyor musun?"
Başımı salladım. Kalbimin atışı hızlanmıştı. Burada oluşum iyice anlam kazanırken elimi tutuyor olduğu gerçeğini görmezden gelerek dikkatle sözlerine odaklandım.
"Patlamada kaybettiğim çalışmalarıma tekrar ulaşmam konusunda bana yardım edecek bir yol buldu."

Lacivert  - Safir - AmberWhere stories live. Discover now