BİR ŞİFA İKİ YAŞ

183 61 14
                                    

Ruhun acısı
En iyi gözyaşını bile dondurur.

Şarkıyla okuyunuz.

Lana del rey BORN TO DİE

"Hepimiz ölmek için doğduk"
 
Multimedya da Binbaşı Sam var.
İyi okumalar....

₩₩₩₩₩₩₩₩₩₩₩₩₩₩₩₩₩

Eşlik edilen her ses farklı ezgi yaydı ruhunda. Mektubu göndermiş olmanın zevkiyle ilerleyip etrafı incelerken bir sarkıt oynadı buzdan yüreğinde. Fark etmedi ama General. İçindeki hissleri unutup daldı saray avlusuna.

  Alevleri kor misali taşarken bir çığlık duyuldu koca sarayın geniş bahçesinde. Canlanan bedeni yeniden solarken koştu merakla saraya. Her adım birbirine can katarken korkuyla ve merakla durdurdu sarı rütbeli bir askeri. "Neler oluyor?"Hızla soluyan asker derin bir nefes çekerek konuşmaya başladı."Efendim herhangi bir bilgimiz yok. "Hırsla soluyarak serbest bıraktı askeri. Aklındaki düşünceler onu öldürürken hızla itti önündeki hizmetliyi. Hızlı hızlı hatta koşan adımlarla girerken saraya, usulca süzülen bir beden gördü. Alev alev teni yakarken gözlerini çökmüş bedeni attı adımını. Punsat diye fısıldadı General Alez. Aklına gelen ilk düşünce Sam iken korkuyla gitti Binbaşının yanına. Gözleri buluşan iki askerden biri usulca döktü dondurucu bir gözyaşı.

Neler olduğunu anlamayan gözlerle ilerleyen Alez durdu Punsat'ın önünde. Bir göz yaşı daha düştü...
Elleri ile kapattı Punsat'ın kan kokulu yanaklarını. Şefkatle sardı ruhunu. Sordu sakince. "Ne oldu Punsat ? ". Ellerinin üstüne kapanan ellerin sahibi fısıldadı. Ölüyor Alez. Sam ölüyor...

Bazı şiirler derki araftayım. Nereye ait olduğumu bilemeden yaşıyorum. Duygu karmaşası içinde olan Alez içinde bu geçerliydi. Bir yandan öfke ve intikam duygusu onu sararken bir taraftan hüzünle sarılan soyut gözyaşları vardı. Karşısındaki adam bir damla yaş daha bırakırken hızla çekti ellerini. Anlamayan ifadesini sürdürürken hayır dedi. Bu imkansız. Olmaz öyle şey demeye devam etti. Punsat dizlerinin üstüne düşerken şaşkınca baktı adama.Arafta olan duyguları ona sarsak adımlar bahşederken adımları sarayı bulmuştu. Arkasındaki adamı umursamadan ilerledi. Her adım korkaktı, kan kokulu ve hüzünlüydü. Saray içindeki çalışanların omzuna çarpıp geçmesini umursamadan ilerledi odaya. Destek alırcasına tutunduğu duvar soğukluğunu korurken bir gözyaşı süzüldü dudaklarına doğru. Tuzlu tadın verdiği acıyı umursamayarak daha hızlı ilerledi ölüm kokan odaya. Koridorun başında onu izleyen ölüme bakarak fısıldadı. Yapma...

Bu kelime binlerce sözü, cümleyi ve duyguyu barındırırken aldığı cevapla ilikleri donmuştu Alez'in. Cevapların en büyüğü olan gülümsemesi ile ilerleyen ölüm geri geleceğini belli ede ede parfümünü yaydı tüm saraya.

Aynı anda bir yakarış daha duyuldu Prenses'in ağzından. Ölüyor...

Bir prenses yere düşerken bir general yerinde dondu.

Biri göz yaşından sel yaparken biri gözyaşıyla dağları yaktı.

Bir sonraki çığlıksa dağları yakan kadına GENERAL ALEZ'E AİTTİ...

Zaman donmuş , hisler boşverilmiş, gözyaşları yeni isim olurken hareket etmekte zorlanmıştı Alez. Her seferinde destek almak için tutunduğu duvarla bütünleşmişti. Kılıcını bir kenara kalbini bir kenara ve ruhunu bir kenara bırakmış gözyaşına ev sahipliği yapıyordu. Prensesin ağlama sesleri ile temizlenen koridor onu sanki içine katıyordu.
   
Umutsuzluk onu kaplarken  kaybediyorum diye fısıldadı. General Alez kaybediyor.
♧♧♧♧♧♧♧♧♧♧♧♧♧♧♧♧♧♧♧

SİYAHIN KILICIWaar verhalen tot leven komen. Ontdek het nu